✓ SAÇAKLARLA DONATILAN SARAYIN ZEHİRLİ DİŞLERİ

7.1K 895 191
                                    


"BÖLÜM 6"

Amansız bir gölge gibi etrafımızı saran anlamasızlıkları zinciri bileklerimizi dolanıp bizi her defasında yüzükoyun şekilde zemine vurmaya başarıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Amansız bir gölge gibi etrafımızı saran anlamasızlıkları zinciri bileklerimizi dolanıp bizi her defasında yüzükoyun şekilde zemine vurmaya başarıyordu. Bambaşka olayların bizi çepeçevre kuşatığı boyu uzun kişilerden görünmez emirler alıyorduk ve her ne kadar o emirleri delip geçmek istesekte bir şekilde yerine getirmeye mecbur bırakılıyorduk. Onların tarif etiği yola sapıyor, onların istediği köşeleri dönüyorduk. Saçmalık. Hemde de koca bir saçmalık. Hemen şimdi kız kardeşlerimin yanına dönmemem için hiçbir anlamlı sebep yoktu. Kahrolasıca hiçbir sebep!

"Bize suçluymuşuz gibi davranıyorlar."diye konuştuğumda içimde kabaran öfke tüm sessizliği parçaladı." Üstelik onların topraklarına bağlı olmamamıza rağmen bu iğrenç ve leş gibi yerde tutuluyoruz." Yerlere, duvarlara baktım. Pislik içinde yüzüyordu.

Ne olabileceklerine dair tahmin dahi yürütmek istediğim kurumuş,şekilsiz şeyler köşelerde birikmiş vaziyeteydi. Yüzümü buruşturdum. Hiçbir midenin altından kalkamayacağı iğrenç bir koku etrafa yayılmış durumdaydı.
İstifra etmemek için avucumu ağzıma bastırıp genzime biriken safrayı yutum. Geldiğimden beri zaten nerdeyse her gün kusuyordum. İzabel de aynı şekilde. Anthony ikimize nazaran midesine söz geçirmek için çok çabalamıştı. Ama işin sonunda durumu bizden farksızdı. Yine de kusmuştu o da. Yerlerde biriken kusmuklar bambaşka bir sorundu zaten. Yemek diye köpeğin önüne atar gibi bize verdikleri yapış yapış, topak şeylerden asla bahsetmek istemiyordum. Önümüze getirmeden önce kaç kişinin üstüne tükürdüğünü merak ediyordum. İyi olan tek bir şey vardı: Derinliklerde bir yerde gürültüyle yere dökülen şelaleden etrafı yayılan ılık sıcaklıktan başka hiçbir şey değildi.

Bir haftadır burada hapis hayatı sürüyorduk. Kral sarayda yokmuş. Meşru oğlu ile birlikte sınırların ötesine savaşmaya gitmiş. O gelene kadar bizi burada ağırlamak zorundalarmış. Lâyik olduğumuz şeyin apaçık bu çöplük olduğunu ifade eden başka bir dilden dökülen sözcüklerden başka hiçbir şey ifade etmiyordu benim için söyledikleri. Her kustuğumda Anna'dan öğrendiğim lanetleri sayıp döküyordum. Onlara lanetimden daha iyi bir şey vermeyi ne çok isterdim.

"Ama onların topraklarındayız."dedi Anthony." Sınırlarını geçtin mi, kelleni rahatlıkla uçurubilirle."

Hayretler içerisinden ona baktım. "Daha neler?"

Anthony, "Yalan hepsi Maral. Yok biz onlara bağlı değiliz diye bize zarar vermezlermiş..." Burnundan küçümseyici bir homurtu çıktı. Yüzünde ruhsuz bir gülümseme vardı. Sırtını taşlalarla örülmüş duvara yasladı,dikleştirdiği çenesinin ardından üsten bir bakış attı. Saçları birbirine karışmış, umursamazca alnına yayılmıştı. "Anamızı ağlatırlar Maral." Başını yana yatırdı. Gözleri boşluğa dalıp gitti.

Haklı olmaması için postumu köpeklere satmaya hazırdım. Lanetler okuyuyup kolumu göğsümde bağladım. O esnada bana astığı suratıyla bakan İsabel'in boş bakışlarını yakaldım. Buraya tıkılıp kaldığımızdan beri kadim bir yemin etmiş gibi ağzından tek kelime dahi çıkmamıştı. Onaylamazca başımı sallayıp gözlerimi kapadım.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin