✓ ÖLÜM VAADİYLE TAÇLANAN SOLUK BEDENLER

6.1K 524 105
                                    

Bu ürkütücü gidişatın sonunda nereye varacağımızı bilmiyorduk. Çözümler ya hiç yoktu ya da tahmin edemeyeceğim kadar çoktu. Çok fazla soru vardı ve yeterince açık cevaplar alabilecek durumda değildik. Bizi tatmin etmek ve bir şeylerin kovalaması içinde dönüp durmakla kalmayıp çemberin keskin sınırlarını parçalara ayırmak zorundaydık. Belki ağır bir bedel ödeyecektik ya da sonsuz gibi görünen sırların bizden yana merhamet göstermesi için oturup bekleyecektik. Elbette ki son seçenek benim gibi biri için kabul görmemesi gerekir. Ortada dönen lânet olasıca binlerce sır vardı.

"Kaos cehennemi onları yutsun!"Prens Marcus'un homurdanarak küfür etmesini yarım yamalak dinleyebildim. Atlı birlik bize merakla baksa da yanımızdan geçti. Yaşadıkları tereddüdü çok iyi hissetmiştim. Arkadan gelen muhafızların neden orada olduklarını biliyorlardı. Ve düşünceleri tek şey, prensin onları neden selamlamak istememesiydi. İşin kötü tarafıysa onların sıradan birilerinin olmamasıydı. Bunun prensin umurunda olduğu konusunda biraz şüpheliydim. Yüksek ihtimalle, önemsediği tek şey değer gören asil görünüşünün çocuksu renklerle başka bir hâl almasıdıydı. Yüzünde öfke dışında, hiçbir duygu belirtisi yoktu.

Tekrardan iler baktığımızda saçımın kederinden boğulmak üzereydim. "Buna neyin sebep olduğunu bilmiyorum." Sesli düşünmek kimin için kötü oluyordu ki? Zamanlama berbat değilse.

"Bu şekilde saraya gidemeyiz." Prensin ağır kasvetli sesini yakından duymuştum. Atını o kadar yakınıma çekmişti ki bacaklarımız neredeyse birbirine değecek durumdaydı."Yavru Ateşe gideceğiz. Annemin babamla her tartışmasından sonra gittiği yer."diye açıklama yaptı. "Orada bekleyelim. Umut edelim de eski haline dönsün." Hoşnutsuzluğu artıkça o daha asabi davranıyordu. Muhtemelen şu anda nasıl ürkütücü bir görüntü sergilediğinin farkında değildi. Hoş,bunu daha çok kabul görürüm. En azından beni yarı yolda bırakmayacağına işaret olur. Bunun tam olarak iyi mi kötü mü kestirmek zordu. Elimdekiyle geçinmeyi öğrenmek durumundaydım.

"Üstat bize bu konuda yardımcı olamaz mı?"diye aklımdan ki çözümü ona sundum.

Hiçbir ifade vermeden, "Bilmiyorum,"deyip kestirip attı. Bunun bir yanılgı olduğunu umut ettim. Üstatın bize bir şekilde yardımcı olabileceğini düşünmesini istedim. "İlerden sağa yönelip ağaçların arasından dar bir yoldan sapmamız gerekiyor. Bu kestirme bir yol ve fazlasıyla kaygan. Atın ayakları kayabilir. Bu konuda dikkat et." Başımı sallamakla yetindim ve o atını çevirdikçe bende onu takip ettim. Tabii ki muhafızları da öyle.

Dediği yere varmamız biraz zaman almıştı. Tabii ki buna yağan kar ve inmek zorunda olduğumuz yokuşlarda fazlasıyla sebep olmuştu. Ne var ki hepimiz sağlıklı bir şekilde yolculuğun varış noktasına ulaşmıştık.

Mütevazı sayılmayacak kadar küçük ama sıradan bir ev olarak değerlendirilmeyecek kadar da büyüktü. Ormanın en yoğun olduğu yere yapılmıştı. Sivri kayalara benzeyen dış cephesi oldukça soluk ve dökülmeye baş göstermiş hoşnutsuz bir görüntüsü vardı. Avlusuna bir düzine askerin yarısını alacak kadar genişti.

Muhafızların bir kısmı küçük ahıra yöneldi ve atları için yer bakınmaya başladı. Atlar,aç ve yorgundu. Bu yoğun karın altında dışarda bekletilmeleri içten bile değildi. Sabaha kalmaz, hepsi donarak ölürdü. Şu an da belki de bu diğer bir sorundu.

Prens muhafızlarının bulunduğu tarafa bakmamayı gayet rahat bir şekilde sağladı."Bu gece burada konaklayacağız. Atları dışarda bırakmayın. İçeride saman olması lazımdı."diye soğuk,sert ve ciddi sesiyle emrini iletti. "Üst katta ve ben ve Leydi Maral kalacağız. Sizde alt katta." Çoktan bir çok yanlış anlaşılmaya meyil olacak cümleyi dudaklarının arasından serpmişti. Doğrusu içinde bulunduğum şu durumda belki bu yanlış anlaşılma üstünde düşüneceğim son bir şey bile olmazdı.

ATEŞ ORDUSU | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin