GEÇMİŞ VE GELECEK

145 13 101
                                    


Mavi- gri / yarım kaldım

Selam kuzular, biliyorum çok beklettim o yüzden direk bölüme alıyorum sizi.
Oy vermeyi ve güzel yorumlarınızı esirgemeyin lütfen, seviliyorsunuz....❤️

Eğer geçmişe dönme şansım olsaydı, neyi faklı yapardım diye yıllardır düşünüyorum. Mesela; on sekizinci doğum günümüze dönsem, o küçük dövmeci dükkanına, pasta üflediğimiz kafeye, muhabbet ettiğimiz o ağacın altına geri dönseydim...

Ne derdim ona?

Ertesi gün gideceğini, yıllarca sesine hasret yaşayacağımı bilsem yalvarır mıydım ona gitmemesi için?

Kocaman sarılsaydım ona, öyle bir sarılsaydım ki kokusu yıllarca gitmesin üzerimden diye. Canımın yarısını hep içimde saklasaydım. O gün hiç yaşanmasaydı...

O gün geliyordu.

O gün keşke takvimlerden silinseydi.

"Hatırlıyor musun?" dedi bir ses bana yaklaşırken. "Bir gün sen çok hastalanmıştın ve tüm itirazlarına rağmen Ateş seni kucağına alıp hastaneye götürmüştü."

Sanki içinde onun olduğu bir şeyi unutmam mümkünmüş gibi Burağın bunu sorması beni güldürdü. Ona kafamı salladım ve devam etmesini bekledim. Yuva da en sevdiğim yer olan bahçedeki geniş salıncağa, yanıma, oturdu ve devam etti.

"O gün sen ateşler içinde yanarken tüm gece sayıklamıştın."

"Ne diye sayıklamıştım? Hatırlamıyorum."

"Anne." Dediğinde tüm tüylerim ürperdi. Annemi kolay kolay aramazdım. En azından o yanımdayken aramazdım.

"Doktor, 'çıkabilirsiniz' demesine rağmen Ateş belki yine kötü olursun diye hastanede kalmak istedi. Tüm gece sen her, anne, dediğinde elini tutup saçını okşamıştı. Ona, git biraz uyu ben beklerim, dediğimde de beni yanından kovup eve göndermişti."

Kalbim acıyordu. Hissettiklerimi başka nasıl anlatırdım bilmiyordum. Öyle bir canım yanıyordu ki, dizlerimin üzerine çöküp bağırmak istiyordum. İkizimi, diğer yarımı istiyordum.

"Sen iyi olunca hastanenin bahçesine çıktı ve o adamı aradı." Her bir hücreme hançer gibi saplanan kelimeler ile gözlerimi yumdum. Kaldıramıyordum. "Onu aradı ve seni bıraktığı için daha önce ondan hiç duymadığım küfürleri etti o adama. Sanki kendi de terk edilmemiş gibi sadece senin hesabını sordu ve telefonu kapatıp yanına geri çıktı."

"Sus." Dedim Burağa. Sesim ölüyormuşum gibi çıkmıştı. Henüz ağlamıyordum ama ağlamayı isterdim.

O aslına bana hep yetmişti. Ona bunu hiç hissettirememiştim. Bana kimsenin olamayacağı kadar aile olmuşken nasıl ona böyle hissettirebilmiştim ki?

"Anılardan kaçma." Dedi Burak bana cevap olarak. "Biz beraber büyüdük Dal-" Son anda sustu ve aramızda olan sessizlik bile canımı yaktı. Daha ismimi duymaya bile tahamülüm yoktu. Anılar sadece cehennemim olurdu.

"Söyle." Dedim kaybedilmiş bir kabullenişle. Artık D, ya da Dalga'nın bir önemi yoktu. Onu bulmak için ismime tekrar kavuşmuştum. Hem de bunu hiç tanımadığım bir hırsız sayesinde yapmıştım. Geçmişimden kalan tek insanın ise bunu söylemeye çoktan hakkı vardı.

"Ne?"

"Söyle." Dedim yeniden. Burak şaşkınlıkla doğruldu ve uzun zamandır onda görmediğim bir umutla bana baktı. "O gittiğinden beri o insan değilim ama olmak istiyorum artık Burak. Ben..." dediğimde bir damla yaş mavi gözlerimden süzüldü. "Ben ateş topunun minik tsunami dalgası olmayı özledim." Diye adeta inlediğimde hıçkırıklarımı kontrol edemiyordum.

DALGA HIRSIZIWhere stories live. Discover now