GEÇMEYEN GÜNLER VE ZULÜMLER

139 15 19
                                    


Selam şekerlerim!!! Uzatmadan kaçıyorum, keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm❤️

Bileklerimde hissettiğim soğukluk, tüm vücudumda hissettiğim o ateşin tam aksiydi sanki. Gözlerim fersizce kelepçelerde takılı kaldı. Bir bu kalmıştı zaten, bir tek sürünmediğim burası kalmıştı. Gülümsemek istedim, Paul hamlesini yapmak için beklememişti. Ben onun tırlarını patlatmıştım, o da akşamına üzerime bir suç yıkarak elimi kolumu bağlamıştı.

O, gerçekten iyi bir oyuncuydu. Ama ben de hala ölmemiştim. Hatta ben daha oynamaya başlamamıştım bile.

Polislerle sonsuz bir tartışmanın içine girmenin bir işime yaramayacağını biliyordum. Bu yüzden hiçbir şey demeden beni arabaya bindirmelerine izin verdim. Armin ve Kumru neredeydi bilmiyordum. Benim tutuklandığımı görmemişlerdi, zaten bu kadar kargaşanın içinde bir de bunu düşünmelerini istemiyordum. O yüzden etrafıma bakma gereği bile duymadım.

Yine de çevremdeki insanların üzerimdeki meraklı bakışlarını hissedebiliyordum. Büyük ihtimal buranın taranması ile ilgimin olacağını düşünüyorlardı. Sonuçta olay mahalinde tutuklanmıştım.

Polis arabasının arka kısmında karakola giderken ağzımı bıçak açmadı ama zihnim gürültülüydü. Metin'in ölümünün benim üzerime kalması neredeyse imkansızdı. Çünkü Burağın cesedi temizlemeleri için en eski müşterilerimizden birini, yakın bir dostumuzu aradığını biliyordum. İsimsizler adında bir çete ve en büyük yetenekleri de gerçekten buydu, temizlik. Onların temizlediği bir olay mahalinde tek bir delil bulunması imkansızdı, bundan yana şüphem yoktu. Cesedi yok ettiklerine emindim, ihanet edeceklerini de düşünmüyordum. Son anda verdiğim bilgilerle onları iki kere ipin ucundan almıştım.

Bana karşı başka bir delilleri olmalıydı.

İçeri girmeyeceğimi biliyordum, bu konuda rahattım. Benim düşündüğüm, çıktıktan sonra benim yapacağım hamleydi. Artık Paul'un yerini bulmak için bir şeyler yapmam lazımdı, asıl amacımdan uzaklaşıyordum.

Kafamda çok büyük bir hamle vardı. Yaparsam, İstanbuldaki tüm dengelerin değişeceği bir hamle. Paul'un ortaya çıkmasını sağlayacak kadar büyük bir hamle. Korkmuyordum ama her şeyin değişeceğini biliyordum. Yine de geri adım atmayacaktım, eğer o benim sevdiklerimi yaralama cesaretini gösteriyorsa ben de onu köşeye sıkıştırmaktan geri durmayacaktım.

Araba karakolun önünde durdu ve yanımdaki polislerin ardından arabadan indim. Saatlerdir geçiştiriyordum ama canımın acısı da gittikçe artıyordu. Karnımda, tenimin altında kanım kaynıyormuş gibi cayır cayır yanan bir yerler vardı. Yine de ağzımı açmadım ve beni götürdükleri yere sessizlik içinde yürüdüm.

Altımda gri eşofmanım, üzerimde Ateşin sweati, saçlarım öylesine omuzumdan dökülüyor. İki gündür çektiğim uykusuzluk yüzünden gözaltlarımın çökmüş olduğunu, çektiğim acı yüzünden tenimin sapsarı olduğunu tahmin edebiliyordum.

Ama en tuhafı gözlerimdi. Bir ölü gibi cansız bakıyordum, bugün doğum günü olan biri gibi değil, ölmüş gibi.

Geldiğimiz koridordaki koltuklardan birine beni oturtan polislerden biri sanıyorum ki içeriye haber vermek için gitti. Diğeri ise benim başımda beklemeye başladı. Bir suçlu gibi, kelepçeli bir şekilde başımda polisle beklemeye başladım. Ama ben zaten bir suçluydum. Belki de olması gereken buydu.

Yine de yaptıklarımın sebebi aklıma gelince gülümsemek istedim. Değerdi, onun için değerdi.

Ne kadar bekledik o şekilde bilmiyorum. Bir ara ellerimi karnıma bastırıp canımın acısını dindirmek istedim ama mide bulantım artınca bu zorlaştı. Yine de bakışlarımı karşımdaki duvardan çekmedim. O sorgu odasına girip ellerindeki kanıtı öğrenmem lazımdı. Sonra da buradan çıkıp Kumru ve Burağın yanına gitmeliydim. Gezginle irtibata geçmem, plan değişikliğine gitmem lazımdı. Yapmam gerekenler uzayıp giderken D bir makine gibi planlarını diziyordu. O, kriz anında iyi olan kısmımdı. Dalga'nın aksine.

DALGA HIRSIZIWhere stories live. Discover now