MEYDAN OKUMA

3.1K 239 216
                                    

Ülkece zor zamanlar geçiriyoruz umarım herkes iyidir :(
Up uzun bir bölüm bırakıyorum buraya sizide seviyorum 🤍

Madonna-Frozen

Karanlık, ete kemiğe bürünmüş gibi açılan kapılardan içeri süzüldü. Soğuk rutubet yavaşça her yanımızı sardı. Asansörün ışığı, Tünelin içinde dans eden gölgeler oluşturuyordu ve açık kapısından zemine yansıyan uzun ince gölgeler bu Tünellerdeki konumumu hatırlatırcasına ışığın altında titriyordu.

Çağan açılan kapılardan karanlığa doğru tereddüt etmeden ilerlediğinde, yavaşça onu takip etmeye başladım. Karanlığa alışmaya başlayan gözlerim etrafı taradı. Herhangi bir tehlike anında neler yapabileceğimi hesaplıyordum. Ama hesaplayacak pek bir şey yoktu. Yanımdaki adam tarafından zayıf bırakılmıştım. Vücudumun her zerresini elleriyle arayarak tüm silahlarımı teker teker almıştı. Onun yanında ihtiyacım olmayacağını söylerken neyi kastediyordu? Burada her an her şey olabilirdi. Silahlarımı alması kendine duyduğu saçma bir ego mu, yoksa bildiği bir şeyler mi vardı?

Yeraltının karanlık Tünellerine attığım her adımda silahlarımı almasının ne büyük bir aptallık olduğunu düşünmekten kendimi alamıyordum. Karanlık her adımda sanki daha da yoğunlaşıyordu. Artık asansörü görememiyordum. Tekrardan görüşümün elimden alınması, nefes alışverişlerimi hızlandırmıştı.

Önümde yürüyen Çağan'a kısa bir bakış attım. Zifiri karanlıkta onu zar zor seçebiliyordum. Çağan ise benim arkasından ayrılmayacağımdan emin bir şekilde ilerliyordu. Attığı her adımda sanki Tüneli kucaklıyor, karanlığı okşuyordu. Attığı her adım gücünü temsil ediyordu. Kendine öyle çok güveniyordu ki silah taşıma gereği duymuyordu.

Saçmalık!

Bu gece, ölümü her zerresinde taşıyan yeraltı tünellerinde onlara hükmeden adamın insiyatifine kalmış bir halde bırakılmıştım. Bedenim tekrar bir dövüş kaldırabilecek güce sahip değildi. Tekrar dövüşmem gerekirse ölürdüm. Hemde bu sefer karşımdaki için kolay bir rakip olurdum.

Bu düşüncenin doğruluğu ense kökümde sancılar bırakıyordu. Ellerimden birini kullanamazken ve her yanım çürüklerle doluyken vücudum fazla direnemezdi.

Bedenim çektiğim acının gölgesi altındayken savaşamazdım. Ama bu sonsuza dek böyle olmayacaktı. Bedenime yapılanların izleri elbet geçecekti. İşte o zaman çektirilen acının bedelini ödemeye hazır olmalılardı.

Çünkü onlar için geri gelecektim...

Öldürmeyen acı güçlendirirdi ve ben ölmemiştim...

Başladıkları işi o gece bitirmeliydiler. Çektiğim acılar bedenimi güçsüz kılmış olabilirdi ama ruhum... Ruhum intikam ateşiyle cayır cayır yanıyordu.
Onlar için kendi isteğimle bu tünellere geri döndüğümde yapılan her şeyin bedelini teker teker alacaktım.

Karanlığın içinde ilerledikçe sesler git gide artıyordu. Seslerin bir kısmı ızdırap bir kısmı ise zevk doluydu. Birden çok kişinin çığlıklarına eşlik eden sesler bir çeşit ayin gibiydi. Bu vahşi seslere doğru yaklaştıkça neden aşağı inen her tünelin başına korumalar konulduğunu anlamıştım.

Buradaki insanlar vahşetin kendisiydi. Çağan bu gece yapılan davetin, her yıl dövüş sezonundan önce düzenlenen bir parti olduğunu söylemişti fakat bu sesler bir partiden çok ayine aitti.

Seslere doğru yaklaştıkça tünelin içindeki hava akımı kuvvetleniyordu. Yani git gide metroya açılan Tünellere yaklaşıyorduk.

Soygun için geldiğimizde partinin yapıldığı kısma yakın bir yerden ilerleyerek asansöre ulaşacaktık.

Mafyanın Hırsızı Where stories live. Discover now