ᴀɴᴏᴛʜᴇʀ ʟᴏᴠᴇ | ꜱɪxᴛᴇᴇɴᴛʜ ᴘᴀʀᴛ

336 37 36
                                    

"I wanna cry, I wanna learn to love,
But all my tears have been used up,
On another love."

"Misa-Misa, Light nasıl uygun görüyorsa o şekilde devam edecek! Yeter ki Light, Misa-Misa'yı sevsin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Misa-Misa, Light nasıl uygun görüyorsa o şekilde devam edecek! Yeter ki Light, Misa-Misa'yı sevsin."

"Olması gereken buydu, Misa." Light oturduğu sandalyeden kalkarken söylemişti bunu.

Lawliet ile Misa konusunda anlaşmıştı. Bir gün öncesi Misa'yı konuşmaları gerektiğine dair haberdar etmiş, ertesi gün ise halka açık bir kafede oturup konuşmaya başlamışlardı.

Light planlarının ters bir şekilde teptiğini, onu korumak ve yeni bir plan kurabilmek için ayrı kalmaları gerektiğini söylemişti. Ayrılmış göstergesi verebilmeleri için uzun bir süre kendi başına idare etmesinin doğru olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Misa ayrı kalma düşüncesinden pek haz etmemiş olsa da zor bela ikna olmak zorunda kalmıştı. Light'ın yeni dünyası için her şeyi yapacağını göze almıştı.

Lawliet oturup beklediği arabanın kapısını Watari'ye açmasını söyleyip kendilerine yaklaşan Light'ı içerisine davet etti.

"Detayları daha sonra anlatabilirsin." Lawliet, Watari'nin bulunduğu yerde Light ile sürdürecek olduğu ilişkisinden bahsetmek istemiyordu. Watari'nin bilmesi bir şey ifade etmezdi ancak bunu açıklamanın yeri ve zamanı olduğunu düşünmüyordu.

"Pekala." Önünde durduğu arabaya biniyordu Light. Arka koltukta oturan Lawliet'in yanına atmıştı kendini.

"Gidelim, Watari." Lawliet komut benzeri isteğiyle konuştu.

Eve ulaştıklarında Watari bir kaç parça tatlı ve yemek için malzeme bırakıp gitmişti. Yalnız kaldıklarında ise mutfağa eşyaları yerleştirip konuşmaya hazırlanmışlardı.

"Birlikte olmamız için herhangi bir engel içeren unsur kalmadı öyle değil mi, Ryuzaki?"

"Elbette," Salonda bulundurdukları masaya oturup bir kaç parça tatlı ve kahve koymuşlardı. "şimdi ne konuştuğunuzu anlatır mısın?"

Light kahvesinden yudumlarken konuştuklarını yarı yarıya değiştirerek anlatıyordu. "Ve sonra ayrılmamız gerektiğini ve artık onu sevmediğimi söyledim. Bunu sindirmesi biraz zaman aldı ancak zorluk çıkarmak yerine nasıl mutlu olacaksam öyle olmasını istediğini söyledi. Başta böyle tepki vermesine şaşırmıştım fakat daha sonra bana olan sevgisini, saygısını kaybetmeyeceğini ve daima bekleyeceğini söyleyince ayrılmamızın kendisinde büyük bir sorun teşkil etmeyeceğini anladım."

Bitirdiği kahvesini yeniden doldurup eski yerine geçti ve anlatmaya devam etti. "Aslında sanırım birini sevdiğimi söylemiş olsaydım kesinlikle böyle bir tepki vermezdi. Bu yüzden seni sevdiğimi söylememiş olmam ayrılığımızı kolaylaştırmanın bir yolu oldu diyebilirim."

"Sorun çıkaracağını düşündüğüm için birini sevdiğinden bahsetmemeni istemiştim zaten, Light."  Lawliet dilimlenmiş kekinden bir ısırık daha aldı.

Light ikinci kahvesini içerken düşünür gibi duraksamıştı. "Bir şey söylemeyi unutmadın mı?"

Lawliet anlamadığını belirten bakışlarını üzerine dikmişti. "Ne söylemeliydim?"

"Mesela beni sevip sevmediğine dair herhangi bir cevap verebilirsin." Light elindeki kahvesi ve çattığı kaşlarıyla birlikte konuşurken gözlerini kapatmıştı.

Lawliet bitirdiği kekinin tabağını masaya koyup gelişi güzel başını sallamıştı. "Seni seviyorum dememi bekliyorsun değil mi?"

Light karşısında oturan adamın bu denli rahat tavırlar sergilemesinden ve sorumsuz bir şekilde düşüncelerini belli etmesinden dolayı sinirleniyordu. "Seni seviyor olmam bizim birlikteliğimizi ilerletmeyeceği için bir ilişkiye başlamadan önce seninde beni sevmen gerekiyor, Ryuzaki. Aksi takdirde birlikte olduğumuz süreç bizim için hiçbir ifade etmez. Bu yüzden evet, ilişkimiz olacağını düşünüyorsan senden beni sevdiğini söylemeni beklerim."

"Yani kısaca benim seni seviyor olmam, sen beni sevmedikçe bir şey ifade etmeyecek diyorsun, doğru mu anladım?"

"Evet."

"O zaman," Lawliet ayaklanıp Light'ın önünde durmuştu. "seni seviyorum."

Light, birden oturduğu yerden kalkıp Lawliet'in üzerine eğildi. "Bunu öylesine söylemiyorsun, değil mi?"

Lawliet bulunduğu konumda kıpırdamadan duruyordu. "Dalga geçer gibi mi duruyorum, Light? Öylesine söyleyebileceğim bir şey değil bu."

Light'ın gereksiz tuttuğu siniri kaybolurken yerini gülümsemesi almıştı. "Ah, o zaman bunu yapmamı sakınca etmezsin." Sırıtmasını yüzünden silip Lawliet'in üzerine daha çok eğildi ve dudaklarını kendi dudaklarıyla kapladı.

𝖺 𝗀𝗋𝖺𝖼𝖾𝖿𝗎𝗅 𝗀𝗅𝗈𝗐𝗂𝗇𝗀 𝖾𝗏𝗂𝗅 𝖻𝗅𝗈𝗌𝗌𝗈𝗆 | 𝗅𝖺𝗐𝗅𝗂𝗀𝗁𝗍 Where stories live. Discover now