03 : sarhoş bir ayık

5.9K 882 349
                                    


"E uyuyor bu hâlâ?"

Varla yok arası duyduğum sesin Seungmin'e ait olduğu aşikârdı fakat ne dediğini ya da neden odamda olduğunu pek çözebilmiş sayılmazdım. Sessiz birkaç küfürle aralanan gözlerim yatağımda derin bir esneme ihtiyacıyla doldururken beni, bulanık görüşümü kapıya dikmeye çalıştım. Başıma saplanmış kuvvetli bir ağrı vardı ve beni öldürmek istediğine yemin etmişcesine tüm kafatasımı avuçlamıştı resmen.

"Hani kalkmıştı?"

"Yatağında görmedim ben, ne bileyim."

Yastığımın altındaki ellerimden birini yüzüme atıp gözlerimi ovarken Changbin ile ikisinin kapımda ve çantaları omuzlarındayken dikildiğini gördüm.

"Ne oluyor sabah sabah?"

"Duşa girmeden önce baktın, değil mi Changbin?"

"Evet ama yoktu!"

İkisi de sorumu görmezden gelirken Seungmin sabırla iç çekerek yatağıma doğru geldi ve hiç acımadan tüm örtüyü çekti üzerimden. Buzlu bir kova suya düşmüş gibi refleksle doğrulurken yeni açılmaya başlamış gözlerimi ovarak Seungmin'in devam eden söylenmelerine kulak verdim. Örtüyü yere atmış ve dolabımdan birkaç parça kıyafet seçmeye başlamıştı.

"Changbin'e seni uyandırmasını söylemiştim çünkü alarmı duymayacak kadar ayık olmadığına emindim. Ki duymamışsın da. Tabii Changbin'in de senden farkı olmadığı için duş almadan önce gelmiş ve daha açılmamış görüşüyle seni yatakta görememiş. Salak."

Ayak üstü laf yiyen Changbin de masamın üzerindeki bir iki kitabı sırt çantama koyarken bakışlarım tekrar Seungmin'e döndü.

"Size o kadar içmeyin demiştim."

"Ne?"

Hâlâ boş bakışlarla ikisine de bakarken gerçekten hiçbir şey anlamadığım gibi bir gerçek vardı ortada. Odaklanabildiğim tek nokta başımdaki kuvvetli ağrıydı. Bunu anlamış olacak ki Changbin çantamın fermuarını kapatıp yanıma geldi ve komodinimin üzerindeki yarısı dolu bardağın içindeki suyu yüzüme fırlattı beklemediğim bir anda.

"Uyan geri zekâlı, dün gece seni uyarmama rağmen sabahın dördüne kadar bardan çıkmadın."

Basit bir tişört ve kot kombini hazırlayan Seungmin elindekileri yatağımın ucuna bıraktıktan sonra yanıma gelip üzerimdeki tişörtü çıkardı bu defa.

"Tüm yolu on dakikaya sığdırabileceğine inanıyorsan beş dakikada duş alıp hazırlan. Leş gibi kokuyorsun."

Bakışlarım bu defa 'ne diyor bu' dercesine Changbin'e döndüğünde az önce yüzüme fırlattığı suyu bile unutmuştum. Normal şartlarda bardağı kafasında bile kırabilirdim ama şu an normal bir duruma epey uzak sayılırdık.

"Evet Han aptal Jisung, Bay Lee'nin dersinin başlamasına on beş dakika kaldı."

Duyduğum isimle kafamda bazı ışıklar yakılınca birkaç soru geçip durdu oradan oraya. Bunlardan ilki neden Bay Lee'nin kurallarından bu kadar korktuğumuzdu. Fakat diğer sorulara fırsat kalmadan sorunun cevabı yükseldi bu defa.

Eğer geç kalırsam beni tüm sınıfın önünde rezil edebilir ve tüm flört çabam başlamadan bitebilirdi.

"Sikeyim seni Changbin."

Söylenerek yerimden kalktığımda Seungmin'in ayarladığı kuyafetleri alıp banyoya doğru koşuşturdum.

"Ben ne yaptım şimdi?"

Seungmin göz devirerek mutfağa ilerlemiş, Changbin de hazırladığı çantamı alıp peşinden gitmişti ama hâlâ söyleniyordu benim gibi.

"Yüzünü yıka öyle bak değil mi, nasıl göremiyorsun yatakta ya?"

21st century's dumbs│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin