09 : ceza mı şans mı?

5.8K 809 539
                                    


"Görürsün, tam da bu yüzden derse geç kalmamızı sorun etmeyecek."

Changbin'in, resmen kavga ettiği botunun aptal fermuarıyla olan çekişmesi boyunca bana söylenmesini, kendimden oldukça emin bir tavırla karşılıyordum. Yine Bay Lee'nin dersine gecikiyor olmamızdan beni sorumlu tutuyordu. Fakat bu defa garip bir rahatlık vardı üzerimde. Elbette küçük bir date beni gözünde tüm o katı kurallarını çiğneyebilecek bir öğrenci yapmazdı ama benim de anlamlandıramadığım, garipçe bir rahatlıktı işte hissettiğim.

"Ben o lanet atkıyla seni boğmadan önce kapat kapıyı ve gir şu asansöre Jisung."

Aynanın karşısında düzeltmeye çalıştığım atkımın şu an Changbin'in sinirini en çok bozan detay olduğunu tahmin edebiliyordum. Tuttuğu asansör kapısını yüzüme kapatıp gitmesi an meselesiydi. Yine de onu bu denli delirtmekten vazgeçerek evden çıkıp asansördeki yerimi aldım birkaç saniye içinde.

Changbin'in önceden çağırdığı taksi sayesinde ekstra bir bekleme süresine gerek kalmamıştı. Tek yapmamız gereken, taksiden inip bir dakika içinde sınıfa ulaşabilmekti. Tabii bunu düşündüğüm andan sonraki bir dakikadan bahsediyordum, henüz kampüse varmamıştık bile. Yani tahminen bi' altı dakikası vardı gecikmemizin.

"Sorumluluk almazsan öldürürüm seni."

Arabadan inip resmen koşmaya başlayan Changbin bir yandan da beni tembihlerken arkasından yaptığım tek şey gülmekti. "Boşuna endişeleniyorsun."

Bir anlığına durdu ve aramızdaki on adımlık mesafede ona yaklaşmamı, yüzünde sorgulayan bir ifadeyle izledi. Ya da beni yumruklamak isteyen bir ifadeydi bu.

"Dün gece sana evlilik teklifi etmiş olsaydı bile bu kurallardan vazgeçmez, biliyorsun değil mi Jisung?"

Tüm gerçeklerin farkında olsam da dün gece gördüğüm Bay Lee'nin hiç tanışmadığım tarafı içimi nedensiz yere rahatlattığı için aptal bir boş vermişliğin ortasındaydım fakat sanırım Changbin haklıydı. Yüzümden silinen gülümseme onu onaylamış, bense omzuna vurmuştum devam etmesini isteyerek. "Daha fazla vakit kaybediyoruz."

Söylediğimin sinirlerini iyice bozduğunun farkındaydım fakat şu dakikadan itibaren yapacak bir şeyimiz yoktu. İkimizden de tek bir kelime daha çıkmadan sınıfa doğru ilerledik hızlı adımlarla. Kapının ardından Bay Lee'nin dersi anlatmaya başladığına dair sesler geliyordu ve tam o an Changbin öne beni atmıştı elbette. Çekiştirdiği yeri ona göz devirerek düzeltirken Bay Lee'nin cümlesini bitirmesini bekledim kapıya vurmak için. Uzun cümleleri sevmezdi fakat çok hızlı konuşuyordu, bu yüzden biraz daha beklemek zorunda kaldım. Changbin beni ikinci kez dürttüğünde ise cümleleri umursamadan açtım iki kez tıklattığım kapıyı. Yanlış bir karardı muhtemelen. Bay Lee bırakın cümleyi, kelimesinin yarısında kalmıştı bizim içeriye girmemizle. Donuk bakışları 'ne cürretle' der gibi süzdü ikimizi de.

"Affedersiniz Bay Lee."

Gereksiz çabam sınıftaki tüm sessizliğin içinde birkaç kalemin sıraya bırakılmasıyla bozulduğunda herkesin gelecek olan azarı dinlemeye hazırlandığını anladım. Bir an bile bakışlarından ayrılmadığım Bay Lee ise hiç bozmadığı ifadesini, gözlerini kırpmayı son anda hatırlamış gibi bozdu ve kürsüsüne doğru yürüdü bize sırtını dönerek. Yarıda kalan cümleleri boş vermiş gibiydi. "Yerinize geçin."

Kafamın içinde dolanan nasıl yani, haklı mıydım, acaba şu an Changbin ne düşünüyor gibi sorularla meşgul olurken üçüncü bir dürtülmeyle kendime gelip sırama doğru yürümeye başladım. Bir iki fısıltı duysam da hiçbirini haksız bulmadım çünkü ben de aynı şoku yaşıyordum. İçimdeki rahatlık sınıfa girdiğim an yok olmuş olsa da şu an gerçekliğiyle yüzleşiyor olmak garip gelmiyor değildi tabii.

21st century's dumbs│minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin