- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐰𝐞𝐧𝐭𝐲 𝐨𝐧𝐞 -

454 70 313
                                    

"bunun yaşandığına hala inanamıyorum,"
liam kendi kendine söylenirken ben gülerek ikisini izliyordum,

"ne demek kazanan kişi olmadı, hepiniz belgelerinizi almaya hak kazandınız ya," diyerek zayn'e döndüğünde sırıtarak onu izlediğini fark etmiş ve durularak kızarmaya başlamıştı.

"dostum, ne güzel işte herkes kazandı. tamam her hafta sonu gidip bir şeyler yapmamız elbette yorucuydu ama sonuçta kaybetmedik?" diyerek ona teselli vermeye çalışıyordum.

bu hafta sonu son kez yarışmaya gittiğimizde hocalarımız aslında kafamızı dağıtmamız için böyle bir bahane sunduklarını ama belgelerimizi yine alacağımızı söylemişlerdi. liam'da yaklaşık olarak bir hafta süren tablosuna çok fazla emek verdiği için herkesin kazanmasını istemediğinden bahsediyordu. daha sonra yüreği el vermiyor, herkes kazansın tamam, moduna giriyordu. ve dördümüzde onun bu şapşal halini gülerek izliyorduk.

çikolata dükkanın aldığımız çikolatalarla ve tabii ki biralarla yine göletin orda oturmuş ve akşam serinliğiyle muhabbet ediyorduk. louis kafasını dizlerime koymuş, boylu boyunca uzanarak bizi izliyordu. tam karşımda zayn ve liam, bu çiftin sağında ise niall oturuyordu.

"her neyse son bir haftamız kaldı, yine kitap okuma dönemine geçeceğimize hala inanamıyorum." diyerek söylenen niall'a gülerek bakmaya başlamıştım.

"hadi ama ni! her seferinde böyle söylüyorsun, sonra beni ekip haftada yedi kitap okuyacak seviyeye geliyorsun, manyak herif." sonlara doğru sinirlendiğim için söylenmeye başladığımda niall sırıtmış, louis ise yüzüme düşen saçlarımı çekmeye çalışıyordu.

ona doğru eğildiğimde kocaman irileşmiş gözleriyle bana bakmaya başladı. hızlıca eğilip dudağını öptüğümde kıkırdamaya başlamıştı.

"ilişkilerimizin temeli burada atıldı. çok duygusalım şu an bana dokunmayın." diyerek mızmızlanan liam'a gülerek,

"ben de olmasam," diye saçlarımı savuşturdum. liam gözlerini devirdiğinde kahkaha atmaya başlamıştım.

"ama cidden o kadar komikti ki, zayn gelmiş harry'e hadi lan ordan ayağı yapıyor, liam zaten kıpkırmızı kesilmiş, louis kapının orda harry'nin götünü kesiyor falan efsane olaydı." niall bir yandan gülüyor, bir yandan kendi bakış açısından olayları anlatıyordu.

"sen benim kıçımı mı kestin louis?" diyerek kafamı aşağı eğip mırıldandığımda ellerini saçlarıma geçirmiş ve birbirine karıştırmaya başlamıştı. gülerek ondan kaçmaya çalışırken aynı zamanda burnunu tutmuş ve kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum,

"benim minik burnumu rahat bırak! hem sevgilimin poposunu kesemeyeceksem neden yaşıyorum bu dünyada," sesi incelmiş ve alttan alttan konuşmaya çalışıyordu.

en sonunda elinden kurtulduğumda burnunu rahat bırakmıştım. kızgın bir şekilde bakarken dil çıkararak yumuşamasını sağladım, şu an mavi gözleriyle bana böyle bakmaya devam ederse kendimden geçeceğimi bildiğim için gözlerimi kaçırarak göle bakmaya başlamıştım.

neden ona bakmadığımı anlamış gibi eliyle bacağımı okşadığında gözlerimi aniden irileştirerek kafamı hızla ona çevirdim,

sinsi bir şekilde sırıtıyor ve ne yaptığını çok iyi biliyordu, gözlerinden anlamıştım. fısıldayarak, "napıyorsun lou?" diyerek sorduğumda aynı şekilde bana cevap vermişti,

"bacağında ot kalmış aşkım!" gülerek bana bakarken kafamı iki yana sallayarak ona katılıyordum.

"bunlar yine başladı kanka ben kendime sevgili falan mı yapsam kaldım böyle ortada?" gözlerimi devirerek niall'a bakarken louis orta parmağını niall'ın gözüne sokmakla meşguldü.

𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 | larry stylinson Where stories live. Discover now