final

532 73 491
                                    

(medyaaa)

bundan yaklaşık 3 ay önce hayat bana göre monoton ve sıradan geliyordu. ailemle yaptığım hafta sonu yemeklerini saymazsak her gün okula gider ve dönüşte niall'la küçük evimizin yolunu tutardık. pek fazla beklentim olmadığı gibi yaşadığım hayattan da mutluydum. sadece bir şeyler eksikti ve o eksikliğin her zaman ne olduğunu biliyordum.

ama diyordum kendi kendime. 'beklemeye devam et harry, o seni bulacak.'
derken hayatımda bana büyümeyi öğreten ve aynı zamanda kimseye güvenmemem konusunda mükemmel bir örnek olan biriyle tanışmıştım. hayat sıradanlıktan çok zehir gibi gelmeye başlamıştı. onu atlatmam uzun sürdüğü için insanlara kendimi kapatmış ve kabuğuma geri çekilmiştim.

eski neşem yoktu. durgun bir harry vardı ama sadece yalnızken. dışarı karşı her ne kadar gülücükleri saçsamda içimde hep yarım kalmış ve ihanete uğramış o küçük çocuğun sözleri vardı.

'nasıl yapabildi?' bu düşünce beynimi yiyip bitirirken kaç kere espriler yapıp güldüğümü hatırlamıyorum bile. ama çıkardığım ders ve yaptığım şeyler güzel anılara mâl olmuştu.

benliğimi; herkesin dilinde olan 'aşk' kavramından uzaklaştırdığımda ve özüme döndüğümde aslında kendimi ne kadar değersiz, tek başıma bıraktığımı anlamıştım. bunu anlamam çok uzun sürdüğü için kendime kızmadım. çünkü bu zamana kadar yaptığım tek şey buydu. artık bunu yapmamalıydım.

ve içime döndüm. bir ilişkinin beni tüketip bitirmesine izin veremezdim çünkü hadi ama! o doğru kişi bile değildi ki?

kafamı toparladıktan sonraki sene üniversite hayatımda çok yorucu bir yıl geçirdim. bu yüzden 'ahşap evler' diyarına gelmeyi dört gözle kabul etmiştim. ve tanrı'nın bana böyle sürprizler hazırladığından haberim yoktu.

içinizde her zaman bir umut olsun. o olmazsa; hayatınız da öyle şekillenir. umut denen şey o kadar güçlüdür ki, en dipte olan bir insanı bile çok kolaylıkla ayağa kaldırabilir. kurduğumuz en küçük düş bile dudaklarımıza bir buse kondurabilir. bu yüzden asla pes etmeyin.

onu gördüğümde kalbimin ritminin bozulmasından tutun gözlerimin parlamasına kadar her şeyi hatırlıyorum. nereden mi? çünkü her gördüğümde aynı şeyleri yaşıyorum. aşk denen kavramdan bu kadar uzaklaşıp kendimi bulmuşken, kim hemen kendini bir oltaya yem olarak atardı ki?

ben atmazdım, atmadım da. fakat karşımdaki insan o kadar güzeldi ki bana beyaz zambağı hatırlatıyordu. sadece görüntüsü değil, kokusuyla aklımı başımdan alıyordu. ona sadece bakmak yeterli gelmiyordu artık. koklamakta gerekliydi.

aklım her zaman beni durdurmak istedi. her zaman geri adım atmamın sebebi beynimin içindeki beni yiyip bitiren düşüncelerdi. sonra bir gece aniden göğsümün hemen altında atan bir organ kendini bana hatırlattı. 'dur! beni dinle. bu doğru kişi. onu sakın kaybetme. çünkü kendi kendine keşfettiğin kişiliğinin devamı onda gizli.'

aşk tesadüfleri severdi, klişesine girmeyeceğim ama tam olarak örneği bizim hikayemizdi. kendimi ona açtığımda hayatımda verdiğim en doğru karar olduğunu biliyordum artık. işte bu yüzden bu satırları yazıyorum. ileride bu eve geri geldiğimizde; bu parkenin altındaki mektubu açıp okuyacağız. umarım kendi başıma değil de, aşık olduğum adamla birlikte bunu yapabilirim. bu arada teşekkürler tanrım!

sevgilim louis'ye.
harry styles.

-

elimdeki mektubu gözlerim dolu doluyken okumak ve bu anlara şahit olmak şu an çok garip geliyordu. doğum günü sürprizi olarak her yerde ağaç evler olan bu yere gelmiştik. ve benim hiçbir şeyden haberim yoktu.

𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 | larry stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin