susuzluk

507 53 34
                                    

"Seni burda görmek son zamanlarda çok sık olmaya başladı çirkin insan. Beni mi özlüyorsun yoksa aşk böceğim."

Yanaklarıma dokundurulan ani dudaklarla, garsondan istediğim viskimin yanında getirdikleri çerezler boğazıma kaçıyordu az kalsın. Bana sormadan böyle müessese ikramı yapan tatlı barmen Betaya çıkmadan ufak bir bahşiş bırakmayı aklıma not etmiştim. Buraya geldiğimden beri iyi diyebileceğim tek şey o kadındı şuanlık. Hatta tek şeydi, yanımda ki bedene kıyasla.

"Ben aslında yokum. Öptüğün yanak aslında 70 yaşında bir jigolonun göbeği. İlizyonum ben. tamam mı"

Hiç beni umursamadan pahalı koltuğa iyice yerleşti ve kolunu omuzlarıma atıp beni kendine çekti. Piç gibi sırıtıyordu yine. Ağzıma sinirle ve gerginlikle götürdüğüm çerezi bileğimi tutarak kendi ağzına attı.

"İğrenç insan dilin parmaklarıma değdi...
Kusarım şimdi bak.
Dudağınla alsana yaa"

"Sence kaç saniye alır aşkım. 1 saniye mi yoksa salise mi?
Keskin zekamla hesap yapmak istemedim şimdi.."

Sesin sahibiyle uğraşmak en son ihtiyacımdı gerçekten şuan. Yanımdaki bedenini dirseğimle dürterek iteleyip çerezleri karıştırarak yemeye devam ettim. Çatılı kaşlarımla fıstıkları ararken homurdandım.

"Ne şaçmalıyorsun be sen yine"

Güldü ve dudaklarını büzüp oyuncu tavrıyla bana yaklaştı yine. Öldürecektim bu çocuğu. Bilerek yapıyordu.

"Haşin alfan bizi yine böyle görse beni saniye içinde mi, salise içinde mi ait olduğum yere gönderir onu hesaplıyoruz aşkım. Eee ne dersin"

Yine çerezi tuttuğum elimi alıp ağzına götürürken göz kırpmıştı. Yüzümü buruşturup göz devirdim ona sadece.

İma ettiği şeyi inkar edecek yüzüm yoktu. Oldukça haklıydı. Jungkook kıskançlığı denen bir gerçek vardı ki, onu daha 2. Kez gören insanların bile fark ettiği bir durumdu. Çünkü 1. görmelerinde yanında değilsem bile, 2. Görüşlerinde illa ki onun yanında oluyordum. 

Ve ben fazla yabancı insanların bulunduğu ortamdaysam, Jeon Jungkook tüm feromonlarını inatla üstüme sindirir, resmen anlıma "ben Jungkook'unum" yazmış gibi gezerdirirdi yanında.

Ne olursa olsun , yanında olmam bile yetmiyordu sanki. Adam tüm benliğimi kendine bağlıyordu.

onun kokusuyla sarhoş olup, kokusuna oksijenden daha fazla ihtiyaç duyan ben, sanki çoktan o adamın bağımlısı değilmişim gibi...

"Niye böyle çok düşündün ki şimdi? Hiiii, yoksa daha önce sana beni öldürme planlarını mı anlattı!! cıkcıkcık"

Gözlerimi kısarak ona döndüm.

"Salise diyorum, sırf ona alfa dediğin için."

"Ve ayrıca saniye diyorum seni salak.
Bir daha dilin elime değerse seni şuracıkta çerezlerle boğmam saniye mi alır, anladın mı?"

Bu sefer ben sertçe ağzına verdim çerezi. Ağzına soktuğum çerezle, gözlerini kapatarak gülmüş başını iki yana sallayarak eğlenceli mırıltılar bırakmıştı.

"Siz haşin karı kocalar...
beni paramparça edersiniz.
Üçlü olsun güçlü olsun ama sizsiz olsun.
Bi bakmışsın yatakta çerezlerle ölmüşüm sonra, vallahi gül gibi adamım çok yazık olur"

Karıştırdığım çerez tabaklarına özenle bakıp favori fıstığımı ararken dediklerine gülmüştük salağın. Aptal ve azgındı ama ne yaparsınız kardeş sevgisindendir herhalde, bu salağı seviyordum. Canımın sıkkın olduğunu biliyor ve bunun için çabalıyordu. Kokusunda ki hafif huzursuzluk, mırıl mırıl çalınıyordu keskin burnuma.

Benim için edişeleniyordu. Kokum yüzündendi büyük ihtimal. Ve konuşurken bile bedenimin yorgunluğunun kendini ele vermesinden. 

6 gündür susuz kalmıştım sanki. Çalılarım kuruyordu ve ben inatla kan ağlıyor, kendimi çürütüyordum.

Kokumdandı.
Biraz yanımda duran herkes anlardı.
Hafif kuru kokuyordum.
Susuzluktan
Jungkooksuzluktan.

İnsanları endişelendiriyordum.
Kurdumu endişelendiriyordum.
Kendimi endişelendiriyorum ama çekip giden ben değildim, ben kalandım.ve Git diyende..

Koltukta çürüttüğümüz yarım saatle yine ekilmiştim. Yalnızlığımla kafamı koltuğa yaslayıp mümkün olduğunca kurdumla iletişimsiz kalmaya çabalıyordum. Bilmem kaçıncı Viskimle beraber.

Burnuma çalınan oksijenimle gözlerimin yaşarması ve kalbim dışarıda doğmuş ama bir kafese kapanmış olan kuşun, balkona çıkarıldığı ilk an ki gibi delicesine atmaya başlaması da bir olmuştu.
Salak kurdumdu bu.

Bense ölüyordum.
Daha ilk saniyeden burnuma çalınan tanıdık, özlemden delirdiğim koku..
Kalbim 10 ton olmuştu sanki.
Acı çekiyordum.
Çünkü ondan gelen acıyla bezelenmiş koku, tüm benliğimi kavuruyordu.

Kurdumsa hasretten çocuk olmuştu yine. İkimiz de ağlaşıyorduk. Ben acı ve özlemden, o sevinç ve özlemden...

Günler sonra
O sonunda yakınımdaydı.
Bir damla akıp düştü yanağımdan o an, tüm fıstıkları bitirdiğim çereze.

💮

Muah

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

Muah









Ölü Diken Çalısı ▪︎KookjinNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ