PİŞMANLIĞIN ESİRİ

405 36 45
                                    

Bağırmak istiyorum. Ağlamak istiyorum.

Geçirir mi içimdeki huzursuzluğu?

Geçip gider mi ruhumun tanrıya olan burukluğu?

💮

Yanan gözlerimi açıp yatakta öylece uzanalı ne kadar olduğuna dair bir fikrim yoktu. Günler sonra onunlaydım. Junkook tam bedenimin üstünde beni sıkıca sarmalamış ve iri bedeniyle cılız bedenimi resmen hapsetmişken, ben dolu gözlerimle onun keskin, kusursuz ve huzurlu yüzüne dalmış gitmiştim.

Acı

Her yerim acıyordu. Sanki bir trafik kazasından yeni uyanmış ve bana ağrı kesici vermeyi unutmuşlar gibiydim. Vücudumda tek bir yeri oynatamıyordum. Nefeslerimi bile küçük küçük alıyordum karnımda hissettiğim acı yüzünden. Ve kaç gün geçti haberim bile yoktu. Açıkcası şuana kadar umursadığımda yoktu.

Kızgınlığa girmiştim. Onun kokusu burnuma doldukça kurdumla çoktan geç kalan heat dönemimize karşı koyamamıştık. Gerçekten hayatımdaki en garip günlerden biriydi.

Kolumu kıpırtadacak gücümün kalmadığını hatırlıyordum. Doyoungun turuncu ışıklı tuvaletteki yüzünü.
Sonra Tae ve Jae'nin kollarına tutunduğumu.
Onların kan kırmızı gözlerini. İkisini de zor duruma sokmuştum anlaşılan.
Tae'nin nefesini tutarak beni mekandan götürmeye çabalamasını.
Ayakta duramıyordum bile.
O'nu gördüğüm an sanki dirilmişcesine canlandığımı hissediyordum.
Eşimi.

Sahnede elindeki çubuklarını kaldırarak kalabalığı zoraki de olsa selamlayan yakışıklı kocamı.
ve onun benim yüzümden geniz yakan acı kokusunu..

Sonra kan çanağı kırmızı gözlü Seungcheol.
Bana yerde tüm kırgınlığıyla ve sahipleniciğiyle bakan alfa.
Sanki ben onun-
Ah hatırlamak bile istemiyordum onu.

Huzursuzluğumla istemsiz daha da sokulmuştum üstümdeki Jungkooka.
Tek güvenli sığınağıma.

Uyandığımda yatak başlığına yaslanmış bir şekilde üstümdeki bedeni sarmalarken bulmuştum kendimi. Ben büyük yastıklara hafif dikleşmiş sırt üstü yatarken, Jungkook açık ve kırılı bacaklarımın arasına girmiş, göğsüme kendini yüz üstü bırakmış, yüzünü tam köprücüklerimin üstüne koymuş, mışıl mışıl derin uykusundaydı.
Ve tüm görkemi hala azda olsa içimdeydi.
İri, dövmeli elleri altımdan geçip sırtımı sararken kaslı,heykel gibi gövdesini tüm gövdeme yapıştırmıştı.

Göğüslerimiz ahenk oluşturmuş nefes aldıkça birlikte yükselip alçalıyorlardı.

Onu rahatsız etmeden yattigim yere biraz daha dikleşmiş ve dibimdeki kusursuz yüzünü izlerken, mor uzun saçlarını okşarken, onun kalbinin ritimlerini dinlerken kaç saat geçmişti bilmiyordum bile.
Canımın acısını bile umursamıyordum.
Önemi de yoktu.

Onu kendimden uzak tutmaya çalıştıkça kendimden bir parça veriyordum sanki. Onu uzaklaştırmaya çabaladığımda  kırgın gözlerini gördükçe kalbimin sıkışması nefesimi kesiyordu. Benim onun kırgınlığıyla bin parçaya bölündüğümden bir haberdi. Günlerdir huzursuzduk ve birbirimizi kırmaktan artık yorulmuştuk.

En azından sonunda kollarımdayken, günler sonunda tenlerimiz susuzluğuna doymuşken, sonunda huzurluyken ona iyice doymak istiyordum.

Onu izlerken ve son yasadiklarimi birbir tekrar gözden gecirirken Seungcheolun tekrar aklıma gelmesiyle kurdumun huzursuzlanması Jungkook'a daha da sokulmama, bir elimle kafasını kendime daha da bastırmama sebep oldu.

Kurdum bir alfanın kendisine olan sahiplenmesinden iğrenmiş ve huzursuzken,
Ben ise gerçekten sinirliydim ve Jungkooka zarar vermeye çalıştığı gözümün önüne geldikçe dişlerimi sıkmadan edemiyordum.

Ölü Diken Çalısı ▪︎KookjinWhere stories live. Discover now