BENİM

285 29 38
                                    

One love, two mouthOne love, one houseNo shirt, no blouseJust us, you find out

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

One love, two mouth
One love, one house
No shirt, no blouse
Just us, you find out

Yüzüme çarpan soğuk hava ve ağzımda hissettiğim berbat tatla yüzümü buruşturup yutkundum. Başım acıyordu ve saçlarımın sertçe uçuştuğunu hisediyordum.
Göğsümüyse sıcacık hissediyordum ve elimin içide sıcacıktı.
Bir dakika ne sıcaklığı!?

Hızla gözlerimi açtım ve gördüğüm şey tamamıyla şoka soktu beni. Ya da yeni uyandığım için algılayamadım ama ben,
Ben Deltamın sırtındaydım.

Yumuşak ama gür kürkünü avuçlarımın içinde semsert sıkarken, boynuna gömülmüştüm ve yumuşak kürkü yüzümü gıdıklıyordu.

Biraz sonra kafamı kaldırdığımda
büyük,mavi ve morla harmanlanmış kulakların arasından görebildiğim kadarıyla bir ormandaydık.
Ve Jeon Jungkook koşuyordu.
Son süratle.

Yüzüme çarpan sert rüzgar ve kocaman bir kurdun üstünde olmamın getirisiyle dehşete düşmüş hissettim ve sanki çok sıkmıyormuşum gibi güzel kürküne dahada asıldım ve gözlerimi sıkıca kapadım.

Ağzımda iğrenç bir tat vardı ve en son yaşadıklarımı aklıma getiriyordu. Bayılmıştım ve sonra bir kaç kişinin beni kaldırıp Jungkooka yaklaştırdığını ve Jungkookun hırlamaları arasında yere eğildiğini. Yarı baygın halde bir şekilde devasa kurdun üstüne çıkarıldığımı ve huzur kokan kürküne gömüldüğümü. Ve gerisi yine karanlık.

Tanrım, artık Jungkooklaydım. Onunlaydım ve gözümü açtığımda beyaz bir oda değil, yeşil bir ormanın içimdeydim. Eskileri hatırladıkça daha da huzursuz oldum ve yüzümü güzel kürküne gömdüm.
Kendi gibi görkemli ve yumuşacık mor kürküne.

Anında burnuma dolan koku. Binbir çiçek arasından bile netçe seçebileceğim,
Binbir çiçekten daha güzel kokusu burnuma doldu.

Jeon Jungkook huzursuzluğumu hissetmiş, rahatlamam için Feromonlarını salgılıyordu.

Ellerim biraz olsun gevşerken derin derin nefesler alıyor, tüm bedenimle kürkünün içine daha da sokuluyordum.
O ise durak bilmeden koşuyor, ufak hırlamalar bırakıyordu.
Kafasını arada arkaya çevirdiğini hissesebiliyordum ama gözlerimi açacak halim yoktu.
Kokusuyla daha da mest etmişti beni.

Gittikçe daha kendime gelmiş ve huzurlu hissederken üstümdeki hastane önlüğünden kemiklerime işleyen soğukla irkilmeyede başlamıştım.
Eylül ayının sonundaydık ve kışın soğuğu kendini belli etmeye başlıyordu.
Özellikle şuan olduğu gibi akşamları.

Nerdeyse tamamıyla batmış güneşin kızıl ışıkları büyük ve kocaman ağaçların arasından süzülürken, orman oldukça kasvetli ama büyüleyici görünüyordu.
Sonunda açtığım gözlerimle etrafa baktıktan sonra hırıltılarıyla koşan Deltama çevirdim gözlerimi.

Ölü Diken Çalısı ▪︎KookjinWhere stories live. Discover now