2.6

585 88 37
                                    

Kapının açılma sesini duymamla telefonumu koltuğa fırlatıp kalktım. Yeji ve Felix şakalaşarak mutfağa geçiyorlardı. Akşam yemeği için market alışverişine gitmişlerdi. Ellerindeki poşetleri masaya bırakırken Felix bana dönüp "Hyun akşama Changbin'i de çağırsam sorun olur mu senin için?" dediğinde kafamı hayır anlamında sallarken "Neden sorun olsun Felix? Hem sevgilini bile çağıramayacak mısın eve?" dediğimde hafifçe gülümsemişti.

2-3 hafta önce söylemişti Felix sevgili olduklarını ama anladığım kadarıyla daha önceden birliktelerdi ve Jeongin'le olan olaylar yüzünden bana söylemek için biraz ertelemişti. Tabi ilk bizim sayemizde tanışmışlardı ama sonrasını bizim aramızda yaşanan gerilimden dolayı saklamak zorunda kalmışlardı.

"Ben odama geçiyorum o zaman, yardıma ihtiyacınız olursa seslenirsiniz." dedim ve odama geçtim. Uzun zamandır yaptığım tek şey olan test çözmeye başladığımda aklım istemsizce ona kaymıştı. Sadece arkadaşının adını duymak bile aklımın tekrar onunla dolmasına neden olmuştu. Bu akşam yemeği gerçekten benim için zor geçecek gibi görünüyordu ama Felix için katlanmalıydım.

Bir süre test çözdükten sonra akşam yemeği saati yaklaştığını fark edip pijamalarımı değiştirdim. Siyah bir pantolon ve siyah düz bir tişört giydim. Önüme gelen saçlarla uğraşmak sinir bozucu olduğu için bandana takmıştım.

Test kitaplarımı toplarken zilin sesini duyup bende odamdan çıkmıştım. Changbin çoktan salona geçmişti. Ona hoş geldin dedikten sonra hep birlikte yemeğe geçmiştik. Yeji Felix'e bulaşırken Minho hyung ise Changbin'e sürekli sorular soruyordu ben de sessizce yemeğimi yiyordum. Biriyle göz göze gelirsem de gülümsemeyi ihmal etmiyordum. Son bir iki aydır yaptığım gibi..

"Yemekler çok lezzetliydi."

Changbin Felix'in gözlerinin içine bakarak konuştuğunda Felix de gülümseyerek cevap verecekti ki Yeji atlayıp "Birlikte yaptık." diyerek araya girdiğinde Felix Yeji'ye "Her şeye burnunu sokmak zorunda mısın?" diye sitem ediyordu.

"Ben odama gidiyorum test çözmem gerek, afiyet olsun size." diyerek masadan kalktığımda Minho hyung "Biraz daha otursaydın bizimle." dedi.

"Maalesef." diyerek odama geçtim. Bir tane sigara yakıp penceremden dışarıyı izlemeye başladım. Aklım yine ona gidiyordu. Onu son gördüğüm zamana. Okulumu değiştirmiştim. Eve biraz uzaktı, otobüsle gitmek zorunda kalıyordum. Onu görmemek için okulumu değiştirmiştim çünkü görmezsem hissettiklerimden daha kolay kurtulurum sandım. Derslerle aklımı meşgul edersem o aklıma gelmez sandım.

Ama olmadı.

Hala duygularım aynı.

Onu özlüyorum, istesem gidebilirim ona ama yapamıyorum.

Çünkü onsuz yapamadığım gibi biz birlikte de yapamıyorduk. Bizden olmuyordu işte.

Odanın içinde daraldığımı hissedince üzerime hırka alıp sessizce evden çıktım. Daha apartman kapısından yeni çıkmıştım ki onunla karşılaştım. Onun da beni görmeyi beklemediği belliydi.

"Hyunjin."

Adımı onun sesinden tekrar duymamın ardından göz yaşlarımın akmaması için çok çabaladım, bu sefer başardım. Ağlamadım. Ona doğru bir kaç adım attım. Sessimin titrememesine dikkat ederek "Neden buradasın Jeongin?" diye sordum.

"Arada geliyorum böyle, bugün yakalanacağımı hiç düşünmemiştim." demiş ve buruk bir gülümsemeyle gülümsemişti.

"Neden Jeongin?" diye yeni bir soru yönelttiğimde o da bana doğru yaklaşmıştı aramızda sadece bir iki adımlık bir mesafe kalmıştı.

"Siyah saçlarına hiç dokunmadım daha önce. Dokunmama izin verir misin?" dediğinde eli biraz havalanmış saçlarıma doğru gidiyordu ki kendimi geri çektim.

"Dokunamazsın." deyip yanından geçerek ilerledim.

"Sonsuza kadar benden kaçacak mısın?" diye sorarken peşimden geliyordu.

"Kaçmıyorum, sadece bazı şeylerin zorlaşmasının önüne geçiyorum." dedim.

"Sana her şeyi anlatmama izin verir misin Hyunjin. En başından her şeyi."

Olduğum yerde durup hafifçe arkama dönerek ona baktım. Kafa sallamakla yetindim. Karşımızdaki halısahanın çimlerine gidip oturmuştuk.

"Ailem beni daha liseye başlamadan terk etti. Nedeni ise eşcinsel olduğumu öğrenmeleriydi. Babam annemin hazırladığı valizi elime tutuşturup beni otobüse bindirdi. Son sözleriyse 'En azından bizden uzakta olursan ailemizin adı lekelenmez.' olmuştu. Geri gelmemem için olsa gerek cebime biraz para koymuştu. Bir hafta paramın yetebileceği ucuz otellerde kaldım. Sonra ise işte Hendery ile tanıştık. İlk görüşte aşık olmuştu muhtemelen. Zengindi ve çevresi vardı, tanıdıkları sayesinde hem işim hem kalacak yerim olmuştu. Yani ona çok şey borçluyum, onu sevmeyi gerçekten denedim ona hiçbir zaman onu sevdiğimi söylemedim. O da biliyordu bunu. Sonradan Hendery'nin bana karşı olan hisleri değişti. Onu sevmediğim için sanırım onun için takıntı haline geldim. Onu bırakamıyordum ama sevdiğim için ya da onu kaybetmekten korktuğum için falan değil. Tekrar yalnız kalmaktan korkuyordum. Gidecek bir evim bile yok Hyunjin. Çalıştığım iş kaldığım ev hepsi Hendery sayesinde olan şeyler ama biliyor musun ben her şeyden vazgeçmeye razıyım. "

Gözlerinden akan yaşları koluyla sildikten sonra bana dönüp gülümsedi.

"Ne demek istiyorsun Jeongin?"

"Diyorum ki her şeyi bırakalım, sadece ikimiz olmayı deneyelim. Olmaz mı?"

Jeongin'i seviyordum evet ama onun için her şeyi geride bırakıp gitmeye hazır mıydım?

Kendimi çimlere bırakıp yıldızları izlerken Jeongin birden "Seni seviyorum Hwang Hyunjin." diye bağırmıştı.

Gülerek ona baktığımda ağlamaktan dolayı kızarmış yaşlı gözleriyle bana gülümsemişti.

☁️*oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

☁️
*oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen*

night airglow | hyunin ✓Where stories live. Discover now