2.9

602 89 63
                                    

*yorum istiyorum lütfen ve oy vermeyi unutmayın*


Kahveyi zorlukla bitirdiğimde yavaşça masaya bıraktım. Jeongin sanırım hala cevap vermemi bekliyordu ama ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Bazen sevmek yeterli olmuyormuş demek ki. Onu sevdiğimi inkar edemeyeceğim kadar açıktı her şey. O da aynısını söylüyordu. Güvenmek istiyordum. Yine de ne olacağını bilmediğim bir şey için beklemek benim için bir işkenceden farksız olacağına emindim.

Ne Jeongin'in neyi nasıl halledeceğini biliyordum ne de Jeongin'i beklediğim de bizim nasıl olacağımızı biliyordum. Jeongin şuana kadar neredeyse hep bedenim için benimle birlikteydi ya da öyle davranmıştı. Ona güvenmek bu yüzden ne kadar zor olsa da bir tarafım ona hep güvenmemi söylüyordu.

Onun ne kadar sert ve acımasız olduğunu bildiğim gibi ne kadar sevgiye muhtaç biri olduğunu da biliyordum. Bulunduğu yerden kurtulamıyordu çünkü ne gidecek yeri ne de sığınabileceği biri vardı çevresinde. Anlattığına göre şuan etrafında olan kişiler bir şekilde hepsi Hendery'le bağlantılıydı.

Bakışlarımı gökyüzünden çekip Jeongin'e döndüğümde gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Beni izlediğinin farkında bile değildim. Beynim durmuş gibiyken Jeongin gözlerini benden ayırmadan cevap beklediğini belli edecek şekilde bakıyordu.

Elimin üzerinde parmaklarını hissetmemle gözlerim anlık ellerime gitmiş daha sonra tekrar Jeongin'in gözlerine dikmiştim gözlerimi. "Lütfen." demişti kısık bir sesle.

Ses tonundan dolayı mı bilmiyorum ama o an sesini duymamla sanki daha az önce kollarının arasında değilmişim gibi sarılmak istemiştim ama şuan yapmamam gerektiğini biliyordum.

"Jeongin ben... bilmiyorum. Neden bana ne yapman gerektiğini söylemediğini bilmiyorum. Tehlikede misin? Ya da bana söylemen mi tehlikeli? Tüm bunların sonunda bizi ne beklediğini bilmiyorum. Biz uyumlu muyuz ya da bir ilişkiyi yürütebilir miyiz bilmiyorum. Biz daha birbirimizi tanımıyormuşuz gibi geliyor." nefes almak için durdum ve derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Tüm bunların yanında seni sevdiğimin de farkındayım. Bundan vazgeçmek için çabalasam da vazgeçemediğim bir durum, seni sevmek." dedim.

İki eliyle birlikte ellerimi tutmuş ve bakışlarını yüzümde sabitlemişti. Ciddi bir konuşmanın ortasındaydık ve nedensiz bir şekilde kalbim beklediğimden fazla hızlı atmaya başlamıştı.

"Tehlikeli bir durum yok şuan ortada, olmaması için çabalıyorum. Sana bunları anlattığımda arkadaşlarından saklayamayacağını biliyorum. Felix ve Minho'yu tanımıyorum ve Sky'da fazla takılıyorlar. Bir şekilde birileri öğrenebilir diye korkuyorum. Senin tehlikeye girmeni istemiyorum ve senden sadece bana güvenmeni ve beklemeni istiyorum." derken gözlerinin içi parıldar gibiydi. Sanki onu sevdiğimi açıkça söylemem ona umut vermişti ama amacım kesinlikle onu umutlandırmak değildi. Sadece her şeyi açıkça konuştuğumuz için ben de sadece ortada olan şeyleri dile getirmiştim.

"Jeongin sanırım söylediğim şeyler seni umutlandırmış ama beni yanlış anlamanı istemiyorum, söylediklerimi seni umutlandırmak için söylemedim. Şuan her şeyi açıkça konuştuğumuzu yani en azından kendi adıma açıkça konuştuğum için söylemek istedim. Evet seni seviyorum ama bu seni bekleyeceğim anlamına gelmiyor. Bilinmezlik için beklemek istemiyorum. Bana ne kadar beklemem gerektiğini bile söylemiyorsun." sonlara doğru sesim biraz daha yükselmişti. Sinirlenmiştim birden.

Ellerimi önüme gelen dağınık saçlarımı arkaya atmak için saçlarımın arasından geçirip gelişigüzel arkaya attım. Bir kaç tutam yine yüzüme geldiğinde onları da kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Kafasını eğmiş öylece karşımda otururken savunmasız görünüyordu. Onu severken reddetmek çok zordu. İlk yakınlaştığımız zamanlar aklıma gelince burukça gülümsedim. Böyle biri olacağını bile tahmin edemiyordum. Yakınlaştığımız zamandan beri çok farklı yönünü görmüştüm Jeongin'in.

Sınıftan sıradan bir çocuktu benim için. Gerekmedikçe kimseyle konuşmaz teneffüslerde de sadece ders çalışırdı. Benim gözümde kafayı derslerle bozmuş biriydi sadece. Sonrasında ise psikopat olduğunu düşünmüştüm. Bana yakın olması hoşuma gitse de ilk başlarda kendimi çok değersiz hissetmeme neden olmuştu. Kendimi vücudunu pazarlayan bir fahişeden farklı hissedemiyordum o zamanlar ve tüm bunlar olurken ben kendimi ona kaptırmıştım bile.

İlk başlarda bunun sadece cinsel bir çekim olduğunu düşünmüştüm. Belki de öyle olsaydı ikimiz için de daha kolay olurdu. Araya duygular girmeseydi belki de bu kadar yoğun üzüntü yaşamazdık.

"İkimizin de hissettiği duyguların bir önemi yok mu senin için Hyunjin?"

Kırılgan çıkan sesine karşılık bakışlarım istemsizce gözlerine çıktı. Duygularımızın önemsiz olduğunu mu düşündürtmüşüm ona?

Hafifçe gülümsedim.

"Jeongin duygularımızı önemsemediğimi düşünmeni istemezdim ama emin ol düşündüğüm için böyle yapıyorum. Daha birlikte olmamış ve güzel anılar biriktirmemişken bile geldiğimiz hala baksana. İkimizde dibe çökmüş haldeyiz. Kendi halime çok şaşırmıyorum dürüst olmak gerekirse duyguları tavanda yaşayan biriyim ama kendi haline bir baksana? Ne hale geldin? Bir şeyler yaşadıktan sonra bitirdiğimizde nasıl olacağımızı, ne hale geleceğimiz düşündün mü hiç? Ben düşüncesinden bile korkuyorum." dedim tek nefeste ve biraz da sinirle.

Söylediklerime katıldığını belli eden mimikleri olmuştu konuşurken ama şuan o da en az benim kadar sinirli gözüküyordu. Önüme gelen siyah tutamları bir hışımla arkaya atarken masanın üzerindeki paketten bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Jeongin bana doğru eğilip sigaramı yakarken iki saniyeliğine göz göze gelmiştik. Kalbim onu sevdiğimi göstermek istercesine atarken Jeongin geri çekilip kendine de bir sigara yakmıştı.

Uzun bir sessizlikten sonra üşüdüğüm için içeriye geçmek istedim ve sandalyemi geriye çekip kalktım. Jeongin de benimle birlikte kalkmıştı. Gitmek için koridora doğru adımlarken belki de onu son görüşüm olacağını bilerek arkasından ilerledim.

Ayakkabılarını giydikten sonra kapıdan çıkmadan "Ya bir şeyler yaşandıktan sonra bitirmezsek? Bu ihtimali de düşündün mü peki? Birbirimizden kopamama sebebimiz belki de uyumlu olmamızdır. Dediğin gibi denemedik hiç ikimizde bilmiyoruz. Sadece sana şunun sözünü verebilirim, sen beni bırakmadıkça seni bırakmam. Beni istemediğini fark edene kadar seni bırakmam Hyunjin." der demez kollarını hızlı bir şekilde bedenime sardı. Kafası boynuma geldiğinde aldığı derin nefesten dolayı kalbim duracakmış gibi hissetmiştim. Ne olursa olsun Jeongin'i çok seviyordum.

Bir eli hala belimdeyken biraz geriye çekildi. "Şimdi gidiyorum, yapmam gerekenler bitince tekrar geleceğim. Bekleyip beklememek sana kalmış. En kısa zamanda tekrar sana geleceğim. Her şeyden arınmış bir şekilde. Kendim olarak, en gerçek halimle karşına çıkacağım benim güzel sevgilim." derken bir eliyle yanağımı okşuyordu.

Kapıdan çıkıp merdivenlere yöneldiğinde daha bir iki basamak atmıştı ki ona seslendim.

"Jeongin."

Kafasını çevirip umutlu ama bir taraftan da dolu gözleriyle bana bakıyordu.

"Seni bekleyeceğim."





*bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim...


*bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
night airglow | hyunin ✓Where stories live. Discover now