Two

966 85 4
                                    

Ağırca gezdirdim ellerimi omuzlarında. ''Bugün ki planın ne Yoo?'' hızla çekti kolumdan ve kucağına yatmamı sağladı. Yüzüme gülümseyerek bakarken ''Bugün büyük gün.'' diye mırıldandı.

Kaşlarım havalandı ''Neden, büyük gün?'' ''Bugün yeni aldığım bir dövüşçünün ilk maçı var. Yenilmiyor diyorlar. Hatta lakap bile takmışlar.'' Ağırca ısırdım dudağımı. ''Benimde hiç işim yok bugün. Seninle gelebilir miyim?''

Yüzü aydınlandı. ''Gelebilirsin tabii ki de bebeğim.'' Büyükçe gülümsedim ve hızla kalktım kucağından.

Dolabımı açtım hızla ''Hımm, ne giysem acaba?'' Belimden sarılan kollar ile sırtımı göğsüne yasladım. ''Yeni aldığımı giy.'' Başımı olumsuzca salladım. ''O çok sade olur.'' Geçen gün aldığım üstü çıkardım.

Tül, hafif transparandı. ''Bunu giyeceğim.'' diye mırıldandım. ''Baekhyun o çok dikkat çekici değil mi?'' diye sordu hafif bozulmuş bir sesle. Güldüm hafifçe. Askıda olan üstü dikkatlice bıraktım sandalyeye.

Üzerine geçirdiği gömleğin düğmelerini ağırca iliklemeye başladım. ''Ama, ben onu giymek istiyorum.'' diye mırıldandım. Ardından gülümsedim ''Hem yanımda sen varken bana kim bakabilir ki?''

Derin bir nefes çekti içine. ''Sen, çok tehlikelisin Byun.'' Yaklaştım ve öptüm dudaklarını. ''Benim bakıma yetişmem gerek. Saat kaçta alırsın beni?'' ''Saat beşte.'' Başımı olumluca salladım ''Pekala. Hazırlanacağım.''

Saatlerin ardından hazırlanmış üzerimi süzüyordum. Oradakilere göre çok şık olacağım kesindi. Zengin bir adamın metresiydim sonuçta. Buna uygun giyinmem gerekirdi değil mi?

Kendi kendime gülerken çalan telefonum ile ağır adımlarla çıktım odamdan. İndiğim katların ardından gülümseyerek bindim büyük arabaya.

Birlikte dövüşün yapılacağı alana girdiğimizde bakışlar bize çevrilmişti. En son gelen kişilerdik.

Sahaya en yakın, ve lüks yere oturduğumuzda merakla inceledim. Aylardır onunla birlikte olmama rağmen ilk kez bir maçı izlemeye geliyordum.

Etrafta dolanan garsonlar içeceklerimizi getirirken her iki tarafı da destekleyen kişiler olduğunu fark etmiştim.

Farklı iki isim bağırılırken Yoo'ya döndüm. "Hangisi senin adamın?" "İlk çıkacak olan. İsmi Chanyeol."

Bakışlarım tekrar sahaya dönerken duydum ismini. "İlk sırada yıllardır boksta olmasına rağmen sadece iki kez kaybeden yenilmez He Man var! Gerçek adı ile Park Chanyeol!"

Ringe çıkan adama çarptı gözlerim. Üzerini ve yüzünü gizleyen kıyafeti çıkardığında yuktundum ağırca.

Dağınık, dalgalı kıvırcık saçları gözüme ilk çarpan şey olmuştu. Ardından ise keyifle parlayan bakışlarını gördüm.

Gözleri, çok güzel görünüyordu. Heyecan ve keyifle parlıyor, sanki birazdan dövüşmeyecekmiş havası veriyordu.

Bakışlarım vücuduna inerken tekrar yutkundum. Hafifçe esmer bir teni vardı. Kaslı, ve uzun bir vücuda sahipti.

Baklavalarını incelerken ağırca ısırdım alt durağımı. Onun gibi adamlarla bir şeyler yaşamayalı çok uzun zaman olmuştu.

Artan sesten diğer adamın da ringe çıktığını fark etsem de gözlerimi Chanyeol'dan ayıramadım.

Sırtımı geri yaslarken başlayan ilk raundu heyecan ile izlemeye başladım. Yoo zaten çoktan maça dalmış, yanında olan varlığımı bile unutmuştu.

Karşısındaki adama sert ve güçlü yumruklar atmaya başlarken gerilen kaslarını izledim. Nasıl böylesine seksi görünebilirdi?

İlk raund bittiğinde yüzünde serseri bir gülümseme ile ilerledi köşesine. Onunla ilgilenenlerin bir kaç şey dediğini gördüm.

İkinci raund da geçen saniyelerin ardından başlarken Chanyeol ilk yumruğunu yemişti.

Bunun onu kızdıraması, veya korkutması gerekmiyor muydu? Oysa ki buradan hiç sinirlenmiş gibi görünmüyordu.

Aksine yüzüne yer edinmiş büyük bir gülümseme ile bakıyordu karşısındaki rakibine. Onu umursamadığını, canını acıtamadığını söylüyordu adeta başkaları ile.

Yoo sırtını yasladı rahat koltuğa. "Umarım çok uzamaz. Ve beni hayal kırıklığına uğratmaz. Ona çok para bağladım."

Gülümsedim hafifçe. "Bana sorarsan, uğratmayacak."

Geçen raundların ardından beşinci raund da artık işler iyice karışmış, sert yumruklar konuşmaya başlamıştı.

Chanyeol ustaca yumruklardan kaçarken, karşısındaki adam onun kadar iyi değildi. Karnına yediği sert yumruklar nefesini keserken sürekli dengesini kaybediyor nereye kaçacağını bilmiyor gibi görünüyordu.

Yoo gülümsedi büyükçe. "Son bir raund kaldı. Bu raund Chanyeol işi bitirecek." Kaşlarım havalandı. "Emin misin?"

Başını olumluca salladı. "İstese iki raund önce bitirirdi. Ama bitirmedi. Biraz oynamak istedi. Şimdi ise sıkılmış gibi görünüyor."

Bakışlarım tekrar ringe dönerken yüzünü inceledim. Bakışları, bakışlarımı çarptığında şaşırdım.

Onca insanın içinde bakışlarının bakışlarımı bulmasını beklemiyordum. Hemen başka bir yere bakacağını sanıyor iken bakışları yüzümde oyalandı.

Yüzündeki düz ifade gitti ve yerini küçük bir gülümseme aldı.

Maç başlarken takındığı gülümsemeye benzemiyordu.

Raund başlarken bağırışlar artmıştı. Koca salonda bir tek onun ismi yankılanıyordu.

"Park Chanyeol!"

Karşısındaki yorgun düşmüş olan adamın yüzüne sert bir yumruk atarken geriye kaçmasına engel oldu Chanyeol.

Tam midesine nefesini kesecek bir yumruk yerken yere yığılan adam ile Yoo hızla ayağa kalktı.

Herkes büyük bir sevinç ile bağırırken ben sadece boksörün yüzündeki ifadeyi inceliyordum. Zafere alışmış biri gibi görünüyordu.

Yüzündeki hiç bir ifade bana garip gelmiyordu.

Bakışlarım Yoo'ya dönecek iken bakışlarımla tekrar buluştu bakışları. Dudaklarında serseri bir gülüş yer edinirken kendime hakim olamadım.

Gülüşüne karşılık verirken buldum kendimi.

Bir adamın her bir mimiği birbirinden böylesine farklı olabilir miydi? Parlayan gözleri, her an başka bir şey anlatabilir miydi?

Peki ya şimdi gözlerimde olan gözleri ne anlatmak istiyordu?

Israrla beni incelerken, ne anlatmak istiyordu?

He-Man/ChanbaekUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum