eleven

606 45 0
                                    

Hastanenin çıkışına el ele yürürken etrafımızdaki korumalara bakıyordum şaşkınca. Chanyeol bir orduyu hastaneye yığmıştı.

Buradan hava limanına geçecektik. Hava limanına kadar güvenle gitmemizi ve uçağa güvenle binmemizi sağlayacaklardı.

Yine de gözlerimdeki gözlüğü ve maskemi düzelttim hızla. Bir elim karnımın üzerinde dururken diğer elim sıkıca tutunuyordu Chanyeol'a.

Hastaneden çıktığımız anda güvenlikler adeta etrafımızı sararken güvenle bindik arabaya. Chanyeol derin bir nefes verdi hızla. Bana döndü ''İyisiniz değil mi?''

Başımı olumluca salladım başımı omuzuna bırakırken. Mırıldandım, ''Mutluyum.'' Gülümsediğini hissederken başımın üzerini öptü uzunca. 

''Uzun bir süre buraya dönmeyeceğiz. Japonca biraz zorlayacak ama-'' güldüm hafifçe ''İkimizde zeki insanlarız. Ne kadar zorlayabilir ki?''

Bakışlarım geçip giden yola kaydı. ''Beni buraya bağlayan, tek bir güzel anı dahi yok Chanyeol. Japonya'da, bir çok güzel anı edinelim tamam mı?'' 

''Edinelim sevgilim. Edinelim.''

---------------------------------

İki buçuk saatlik uçuşun ardından el ele indik uçaktan. Ilık hava yüzümüze çarparken gülümsedim hafifçe. Güvendeydik.

Bavullarımızı aldığımızda pasaportlarımızı da kontrolden geçirdik. 

Hava limanından çıktığımızda Chanyeol'un anlaştığı adamların arabayı içinde bir şoför ile gönderdiklerini gördük. Rahat arabaya bindiğimizde ''Şimdilik bir aylık ev tuttum bizim için. Eşyalı. Bu bir ayda güzel bir ev satın alır taşınırız.'' 

Gülümsedim hafifçe ''Olur.'' 

---------------------

İki ay sonra

Buraya geleli, iki ayı geçmişti. Chanyeol hala işlerini yola sokmaya, buradakilere kendini kanıtlamaya çalışıyordu.

Zamanımın çoğunun evde yatarak geçiriyordum. Sıkıntıdan patlamak üzereydim. Üstelik, canım çilek çekiyordu.

Yaz ayında değildik. Çilek bulabilir miydim?

Chanyeol buraları bilmediğim için uzaklara gitmeme şart koymuştu bana. Ve yakınlarda çilek bulabileceğim bir market bilmiyordum.

Bakışlarım saate kaydığında akşam ona geldiğine gördüm. Telefonuma uzanırken ağırca okşadım karnımı. "Babayı arayacağız, bize çilek alıp gelecek."

Açmasını beklerken rahatça yaslandın yatak başlığına. "Efendim güzelim?" Diye cevapladığında gülümseyerek konuştum "ne zaman geleceksin?"

Derin bir nefes verdi "bir saate evde olurum." "Pekii, bir şey istesem, olur mu?" Duraksadı "iste güzelim."

"Ya benim canım bir kaç saattir çilek istiyor. Aşırı." Hafifçe güldüğünü duydum. "Sen aşeriyor musun?" Dudağımı ısırırken mırıldandım "sanırım." 

''Keşke şuan yanında olsam, çilek dudaklarını bir güzel öperdim.'' Kızaran yanaklarımla mırıldandım ''Bana çilek bul, tamam mı?'' Güldü hafifçe ''Bulurum sevgilim. Bir saate görüşürüz.''

Geçen bir saatin ardından yatakta uzanıyor, uyumamaya çalışıyordum. Bebek beni fazlaca yoruyordu. 

Her an Chanyeol gelebilirdi beklemeliydim.

Gözlerimi duyduğum tıkırtılar ile açtığımda bakışlarım yanı başımda duran saate kaydı. Gece ikiyi gösteriyordu.

İçeri giren Chanyeol'u gördüm sonra. Yatakta doğrulurken ''Chanyeol.'' diye mırıldandım. Bakışları bakışlarımla buluştu hızla, yorgun görünüyordu. ''uyandırdım, üzgünüm.''

''Geciktin.'' dediğimde yaklaştı ve oturdu boşluğa. ''Üzgünüm, işler uzadı.'' Etrafa bakındım ''Çilek?'' 

Gözleri büyürken anlına vurdu hızla. ''Ah, unutmuşum. Yarın alırım, olur mu?'' Yutkunurken başımı olumluca salladım. 

Uzatmak istemiyordum. İkimizinde uykusu vardı ve Chanyeol için yoğun bir gün olmuş olabilirdi. 

Ama her gün artan bu geç gelmeler, canımı sıkmaya başlamıştı.

Bitmesini umarken geç gelmeler giderek artmaya devam ediyordu. Chanyeol neredeyse sabaha karşı geliyor ve kahvaltı ettikten sonra çıkıyordu. 

Bir insan bu kadar çalışabilir miydi? Bu adam boksördü. Masa başı bir iş yapmıyordu ki.

Gerginlikle salonda bir o yana bir bu yana yürürken telefonumu açmasını bekledim. Ama sonuna kadar çalıp kapanan hat ile derin bir nefes vermiştim. 

Bu yetiyor da artıyordu artık. Sabrımın sonuna gelmiştim. 

Hızla ilerledim mutfağa ve Chanyeol'un yazdığı adresi çekip aldım buzdolabının üzerinden. İşe ilk başladığında ne olur ne olmaz diye bana burayı yazmıştı.

Sıkıca giyindikten sonra çıktım evden. Yoldan taksi çevirirken japonca yazılmış olan adresi sürücüye uzattım. Az olan Japoncam ile iş yerine geldiğimde parayı ödedim ve indim arabadan.

Büyük binada bakışlarımı gezdirdim ve hızlı adımlarla girdim içeri. Karşıma çıkan kadına ingilzce bir şekilde Chanyeol'un eşi olduğumu söylediğimde aldığım cevap onun iki saat önce işinin bitmiş olduğuydu. 

Chanyeol'un işi saat dokuzda bitiyordu. Ve saat on bire geliyordu.

Zorlukla yutkunurken çıktım şirketten. Bugün bir maç düzenlenip düzenlemediğini sorduğumda ise onların katıldığı bir maç olmadığı cevabını almıştım.

Sırtımı duvara yaslarken duydum telefonumu. Arayan Chanyeol'du. 

Bana yalan söylemişti. Aylarca hemde. Ne yapıyordu? Kiminleydi?

Hızla açtım telefonu. ''Güzelim beni aramışsın.'' ''Neredesin Chanyeol?'' ''Minho beyin işleri uzadı. Onunla kalıyorum. Gecikeceğim.'' 

Gözlerimi sıkıca kapadım. ''Peki, ben seni beklemeyim o zaman.'' ''Sen uyu güzelim.'' ''Tamam.'' diye mırıldandım zorlukla. Gözlerime dolan yaşları daha fazla tutamıyordum.

Telefonu kapattığım anda sert bir hıçkırık kaçtı boğazımdan. Yıllarca insanların aldatılmasına neden olmuştum. 

Karşıma çıkan zengin adamın altına yatmış, eşinin ne hissettiğini bir an bile düşünmemiştim. Şimdi ise aldatılan ben miydim?

Bakışlarım şiş karnıma düştü. ''Hemde senin bebeğini beklerken mi? Nasıl bu kadar şerefsiz olabilirsin?''

Acıyan kalbimi ovdum sinirle. Akan göz yaşlarımı kurularken gördüğüm ilk taksiye bindim ve evimizin adresini söyledim. 

Eşyalarımı toplamaya gidiyordum. Karnımı ağırca okşarken mırıldandım. ''Korkma kızım, ben yanındayım.'' 

Chanyeol'un ne hissedeceği umurumda bile değildi. Kim bilir nereden eve geldiğinde boş bir evle karşılaşacaktı. 

Bizi bir daha göremeyecekti. 

''Bunu bana yapmayacaktın Park Chanyeol.''

He-Man/ChanbaekDonde viven las historias. Descúbrelo ahora