sixteen

516 41 3
                                    

Geçen üç ayda bebeğimiz büyürken sıkıntılar peşimizi bırakmıyor, Chanyeol bir türlü parayı başka bir hesaba aktarmanın yolunu bulamıyordu.

Ben bunu çok kafama takmasam da Chanyeol çok geriliyordu. Koltukta ona yaptığım barikatın arasında yatan kızıma baktım hafifçe gülümseyerek.

O bize iyi gelen tek şeydi.

Bakışlarım saate kayarken Chanyeol'un birazdan geleceğini fark etmiştim. Yaklaştım ve aldım kucağıma Eun'u.

Küçük burnunu öperken mutlulukla gülümsüyordum. Büyük pencerenin önüne geçtiğimde kucağımda sessizce duruyordu.

Geçen dakikaların ardından anahtar sesini duydum ve ilerledim dış kapıya. İçeri giren Chanyeol ile gülümsemem büyüdü. "Hoş geldin sevgilim."

Bizi gördüğünde derin bir nefes verdi. "Hoş buldum." Yaklaştı ve öptü saçlarımı. Eun'u kucağına çekerken mutlulukla izledim güzel tabloyu.

Bebeğimiz büyümesine rağmen hala babasının kaslı kollarının arasında küçücük kalıyordu. Babasının kokusunu alan Eun kucağında rahat bir pozisyonda uyuya kalırken Chanyeol ağır adımlarla odamıza ilerlemeye başladı.

Onu yavaşça yatağa bıraktı ve uzanıp tuttu elimi. "Konuşmamız gerek." Başımı olumluca salladığım sırada birlikte ilerledik salona.

"Bir yolunu mu buldun yoksa?" Diye sordum büyük bir gülümseme ile. "Tek bir yol var." Dedi ben koltuğa otururken.

Uzandı ve tuttu ellerimi. "İki günlüğüne Kore'ye gidip geleceğim." Başımı olumsuzca salladım hızla. "İzin vermem buna. Asla."

"Baekhyun gitmek zorundayım. Kızımız var. Onun geleceğini garanti altına almalıyız. Ben, hızlıca başka bir hesaba geçirip geleceğim paraları. Sonrasında ise İtalya'ya gideceğiz. Bir kez daha onun adını anmak zorunda kalmayacağız."

"Ya senin ülkeye girdiğinden haberi olursa. Ya sana bir zarar verirse, ne yaparım Chanyeol? Ne yaparız? Senin bir kızın var. Para bulabilir ama bir baba bulamaz."

Tuttuğu ellerimi öptü uzunca. "Dikkatli olacağım sevgilim. Sadece iki gün. Gidip geleceğim. Benim geri dönmek için çok büyük sebeplerim var tamam mı? Sen varsın, Eun var. İkiniz benim tek ailemsiniz. Size geri döneceğim ve çok güzel bir hayat yaşayacağız söz veriyorum."

Hızla kalktım ve sarıldım boynuna. "Sakın, sakın zarar göreyim deme ve bize sağlıkla geri dön." Ayrıldığımızda birleştirdi dudaklarımızı. "Güzelim benim. Söz veriyorum, bir şey olmadan geri döneceğim."

Odadan yükselen ağlama sesini duyduğumuzda ikimizde güldük kısıkça. "Kızımız bizsiz sıkılmış sanırım." Tekrar dudaklarımı öptükten sonra mırıldandı. "Ben onu alıp geliyorum. Otur sen."

______________

O gecenin ardından iki gün geçmişti ve Chanyeol biletini almıştı. Yarın, Kore'ye gidiyordu. Başım göğsünde uzanırken fısıldadım. "Hala içim rahat değil."

Uzunca çekti kolunu içine. "Benimde içim rahat değil. Burada sizi yalnız bırakacağım diye aklım çıkıyor." "Sen kendin için kork! Biz evimizde güvende olacağız."

Güldü hafifçe "Japonya'yı sevmediğini sanıyordum." Omuz silktim hafifçe. "Evet Japonya'yı sevmiyorum ama bu ev, bizim için bir yuva oldu. Baksana, ne çok anımız var. Eun ilk bu eve doğdu ve, bir çok anı daha işte."

"O zaman Japonya'ya döndüğümüzde geri aldığımız ilk paralarımız ile bu evi alalım. Kim bilir, belki bir gün yeniden geliriz buraya. İlk yuvamız güvende kalsın." Yüzümdeki gülümseme büyürken mırıldandım. "İyi ki varsın Chanyeol. Sen olmasaydın, kendimi bulamazdım. Bir ailem olmazdı. Bana bir aile verdiğin için teşekkür ederim."

Uzandı ve öptü dudaklarımı. "Sana bir kez daha teşekkür etmek yok dememiş miydim?" Munzurca sorduğu soru ile gülümsemem büyüdü. "Aman tanrım bir sözünü çiğnedim." Gülerken sürttü burnunu burnuma.

"Cezalandırılmasınız bay Byun." Dudaklarının yeni adresi boynum olurken salondan yükselen ağlama sesi ile sertçe yutkundum. Chanyeol derin bir nefes verirken fısıldadı. "Hadi ama kızım, gerçekten mi?"

Gülerken ittim onu üzerimden. "Ah sanırım kızımız henüz kardeş istemiyor." Chanyeol da gülerken salona ilerlemeye başladım. Eun'un çok hafif bir uykusu olduğu için uyandığı yerden kaldırmıyordum çoğunlukla.

Kucağıma çekerken mırıldandım. "Benim güzelim uyanmış mı?" Onu omuzuma yatırırken sırtını hafifçe okşayarak ilerledim odamıza.

Eun'u yatağa, ortamıza bıraktıktan sonra Chanyeol'un ikimize de parlayan bakışlar ile bakmasını izledim. "Benim meleklerim." Diye fısıldadı. Yaklaştı ve Eun'un tombul yanağına küçük bir öpücük verdi.

"Beni güvenlice bekleyin tamam mı? Gecikmeyeceğim." Başımı olumluca salladım. "Dikkatli ol, sakın Chanyeol. Sakın hayatını tehlikeye atacak bir şey yapma." Başını olumluca salladı "yapmam."

Kızımız ortamızda yatarken ışıkları kapadık. Biraz aşağı kaydım ve Eun'un basının üzerinden uzattığım elim ile sıkıca tuttum elini. Bakışlarımız birbirinden ayrılmazken onu rahatlatmak adına gülümsedim.

İçim hiç rahat değildi ama onun aklının burada kalmasından korkuyordum. İkimizden biri iyi olmalıydı.

Çalan alarm sesiyle uyanırken Chanyeol'un kızımızı beşiğine koyduğunu görmüştüm. Uzandım ve kapadım alarmı. Saat sabah altıydı. Gözlerim uykusuzluktan yansa da, Chanyeol'u yolcu edecektim.

Yavaşça kalktım ayağa. Hala Eun'u izleyen sevgilime belinden sarıldım sıkıca. "Güzelim." Diye fısıldadı eli belinde olan ellerimi tutarken.

"Birazdan çıkacaksın değil mi?" Diye sordum yeniden. Başını olumluca salladı sadece. Dün gece hazırlamıştı yanına küçük bir çanta. Kalmaya gitmiyordu. İşi halledip hemen dönecekti.

Uzandı ve öptü Eun'un anlını. "Seni seviyorum babacım." Diye fısıldadı. Titrek bir nefes çekerken içime birlikte çıktık odadan.

Kapıya ilerlerken sakin olmaya çalışıyordum. Ağlarsam, aklı bizde kalırdı. Yinede bana bakarken göz yaşlarımı tutmak imkansızdı.

Kolları sıkıca belime sarılırken yüzümü boynuna sakladım. "Bize geri dön Chanyeol." Güldü hafifçe. "Askere gitmiyorum sevgilim. Geleceğim." Hızla sildi göz yaşlarımı. "Ağlama, sakın ağlama tamam mı?" Başımı olumluca salladım sadece.

Dudakları dudaklarımı son kez öperken titrek bir nefes çektim içime. "Kore'ye inince bana haber vemeyi unutma tamam mı?" Başını olumluca salladı ve uzanıp yerdeki çantayı aldı eline.

"Görüşürüz meleğim." Gülümsemeye çalıştım.

"Görüşürüz sevgilim."

He-Man/ChanbaekWhere stories live. Discover now