44

13.4K 326 49
                                    

"Gelmişsin?" tam karşımdaki sandalyeyi çekip aniden karşıma oturan Ekin yüzüme yerleştirdiği geniş gülümsemeyle birlikte zaten dağınık olan saçlarını serseri bir şekilde eliyle dağıtırken hafifçe yutkunup dudaklarımı birbirine sürterek rujumu hafifçe dudaklarıma yaydım.

"Ne zırvalayacaksan bir an önce zırvala fazla vaktim yok." onu yıllar sonra karşımda görmenin verdiği tuhaf hisle baş etmeye çalışarak umursamaz bir şekilde konuşurken Ekin bu tavrımı umursamadan yüzündeki gülümsemeyi artırıp masanın üzerindeki ellerimi avuçlarının arasına aldı.

"Buraya gelerek neyi kabul ettiğinin farkında mısın sen Delfin?"

"Gayet farkındayım." gülümseyerek sorduğu sorusunu net ve keskin bir şekilde yanıtlamamla birlikte Ekin yüzündeki gülümsemeyi sildi ve avuçlarının arasına aldığı elimi bırakıp şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı.

"Ciddi misin sen?"

"Neye bu kadar şaşırıyorsun? Zaten bildiğini ima etmemiş miydin?"

"Blöf yapmıştım sadece." gerçekten ama gerçekten benden böyle bir cevap beklemediğini bana gösteren Ekin şaşkınlıkla konuşup masanın üstündeki ellerini kucağına indirirken onun şaşırmasına şaşırmamak için yalandan boğazımı temizledim ve önümdeki kahvemden bir yudum aldım.

"Neyse ne. Sonuç olarak August senin oğlun ve sen de artık bunu biliyorsun. Baba olmak istemediğini de söylediğine göre bizi artık rahat bırakta normal bir hayat yaşamaya devam edelim. Olur mu?" kendimden taviz vermemek amacıyla hızlıca konuşup kollarımı göğsümde birleştirirken Ekim üzerindeki şaşkınlığa sözlerimle biraz daha şaşkınlık ekleyip sertçe yutkundu. Bir süre donup kalmış bir şekilde bana baktıktan sonra da yavaşça dudaklarını araladı ancak bir şey söyleyemeyeceğini fark edince yeniden araladığı dudaklarını kapattı.

"Anlaşılan söyleyecek bir şeyin yok. O zaman izninle." gözlerimi Ekin'in gözlerinden çekmeden masanın üzerindeki çantamı alıp içinden çıkardığım bir yüzlüğü masanın üstüne bıraktım ve hızlıca oturduğum yerden kalkıp gitmek için harekete geçtim ancak tam o esnada Ekin bileğimi tutunca olduğum yerde durarak ona doğru dönmek zorunda kaldım.

"Ne?"

"Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Aldırdım demiştin!"

"Canın acısın istemiştim çünkü ama boşuna çabalamışım. Sen zaten baba olmak istemiyormuşsun. Neden canın acısın ki değil mi?" yüzüme alaylı bir gülümseme yerleştirerek Ekin'in giderek çatılan kaşlarını umursamadan konuşurken Ekin bileğimi daha sert bir şekilde kavrayıp oturduğu yerden kalktı ve yüzünü yüzüme eğerek insanların bize dönmesini umursamadan sesini yükseltti.

"BABA OLMAK İSTEMEKLE OLDUKTAN SONRA HABERİNİN OLMAMASI AYNI ŞEY DEĞİL!" insanların bize dönen bakışlarını umursamayan Ekin bu tepkisiyle gizleyemeyeceğim kadar şaşırmama neden olurken duraksayıp seslice yutkundum.

"Ne yani haberinin olmasını mı isterdin?"

"Babalık yapmak isterdim!" fısıldayan sesimle sorduğum soruma az önceye göre daha normal bir şekilde yanıt veren Ekin şaşkınlıkla aralanmış gözlerime bakarken bugün Boris'in bana sorduğu soruyu hatırlayarak başımı iki yana salladım. Ardından da yüzüme çok hafif bir gülümseme yerleştirerek parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı Ekin'in dudaklarına hiç beklemediği bir an da yapıştırıp ona kısacık bir öpücük verdikten sonra geriye çekildim.

"Yap o zaman."

Delfin +18 (Texting)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora