KARAR

169 2 0
                                    

Cuma günü Cana Mollaoğlu ailesi için çalışmaya başlayalı 5 gün olduğunu fark etti. Her günü aynı geçiyordu sabahları Kuzey veya Yıldız onu karşılar ve işe giderdi, Cana dünyanın en tatlı bebeğiyle kalıp onun bakıcılığını yapıyordu. Mesayi saatinin bittmesi her zaman onun en sevdiği anlar oluyordu. Her zaman Kuzey ilk önce geliyordu.

Ilk günden sonra Kuzey'in eve dönüşü Cana için günün en güzel parçası olmuştu. Cana gitmeden önceki o yalnız kaldıkları 5 dakika Canaya sonsuz mutluluk veriyordu. Sanki dünyada sadece onlar ikisi ve küçük Güney vardı gibi. Yıldız yokmuş gibi, kızlarıyla hala tanışmadığı için onların varlığını bile görmezden geliyordu. Mesayi bittikten sonra Kuzey ve Ailesi bir araya gelip sevgi dolu anlar geçiriyorken Cana yalnızdı ve duygularının neden bu kadar güçlü olduğunu çözmeye çalışıyordu. O sevgi dolu anların bir parçası olmak için can atıyordu. Ama şimdilik bu duyguları kalbine gömüp işine gitmesi lazımdı.

Kadıoğlu ailesinin kapısını çaldığında bu sefer Kuzey cevap verdi. "Günaydın Kuzey bey." Cana profesyonel bir ton kullanarak selam verdi. "Günaydın Cana, gelsene" Kuzey onu içeri davet etti. Cana Kuzey'in ne zaman ona 'Hanım' demeye kestiğini şimdi farketti ama bu durumdan doğan heycanını göstermemeye çalıştı. Sonuçta normal bişey, Yıldız Hanım da ona aynı şekilde sesleniyordu. Zaten Cana formalitelerden pek hoşlanmazdı.

"Bu gün kızlarımın dersleri erken bitiyormuş, ilk önce uğrayıp onları okuldan alacağım için biraz geç kalıcam haberin olsun." dedi Kuzey ve Güneyi Cana'nın kucağına verdi. "Tabi Kuzey bey, siz merak etmeyin." Cana cevap verdi ama aslında biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Kuzey eve yalnız dönmeyecekti. Rutinleri günlerdir ilk defa bozulmuştu ve bu Cana'yı üzüyordu nedense. Neyse Mesayi saatinin bitmesine çok vardı, Cana planların ozamana kadar değişeceğini umuyordu ve işe koyuldu.

Güney çok tatlı ve uslu bir bebekti, Cana onu bakmaktan çok keyif alıyordu ve Güneyin babasını tanıdıktan sonra aklından bazen bu tatlı bebeğin annesi olma dileği de geçiyordu.

--------------------------------------------------------------

Cana kapı sesini duyduğunda Kuzeyi karşılamak için ayağa fırladı ve tek umut ettiği şey Kuzey'in yalnız dönmesiydi, ama kız kahkaları duyunca umutları çabucak suya düştü. Kapıdan Kuzeyle beraber iki kız daha girdi ve hep beraber salona geçtiler.

"Cana, bunlar benim kızlarım, Mine ve Gökçe." Gökçe elini uzattı, "Memnun oldum Cana Hanım." Cana Gökçe ile tokalaşırken bir gözü hep Minede oldu. Kızların en küçüğü Cana'yi çok dikkatli izliyordu, acaba babasına karşı olan duygularını çözmüşmüydü? "Memnun oldum kızlar." Cana dedi ve gülümsedi, Mine elini uzatmadı, sadece kafasını salladı, "Memnun oldum Cana Hanım." dedi, diğer konuşan Kuzey oldu "Cana sen gidebilirsin biz kızlarla hallederiz, yarın görüşürüz."

Cana yarın Kuzeyi görme umuduyla çıktı, Mine'nin bakışlarını başka zaman düşünmeye karar verdi ve Kuzey ve Güneyle geçireceği mutlu yarınki mutlu günü hayal etmeye başladı.

--------------------------------------------------------------

"Gökçe, benim gözüm bu kadını hiç tutmadı." Mine, babası Güneyi yatırmaya gittiğinde ablasına söyledi.

"Mine, ablam neyini beğenmedin kadının, bakıcı işte." Gökçe gözlerini devirdi.

"Ya hayır Gökçe, Cana Hanım babamı görünce yüzünde çiçekler açtı, bizi farkettiğinde kadının yüzündeki tüm çiçekler soldu." Mine açıklamaya çalıştı ama Gökçe gülüp geçti, "Sana öyle gelmiştir, düşünme sen onu şimdi." deyip kardeşini geçiştirmeye çalıştı, "Sen onu bırak ta, ben yarın Osman'la buluşacağım canım Sistercım sende sevgilin Legolası al gel, nedersin?" Gökçe heycanlı birşekilde sordu.

Ama Mine Sevgilisi olan Emin'i (veya elf prensine olan benzerliği yüzünden Legolas ismini edinmiş çok aşık olduğu sevgilisini) şu an düşünemiyordu. Cana'nın babasına attığı bakışlar aklından çıkmıyordu.

"Ya ben Emin'le biraz daha geç buluşacağım. Geçe kadar uyumak istiyorum bu hafta sonu." Ablasının onay vermeyeceğini bildiği için yalan söyledi.

--------------------------------------------------------------

Sabah Gökçe ablası evden çıktıktan sonra Mine Cana'yı beklemeye başladı.

"Kızım sen niye Gökçe ile çıkmadın, birşey mi var, hm?" Yıldız kızından sordu.

"Hayır Yıldız anne, ben bi sakıncası yoksa bu gün biraz evde takılıp sonra Emin'le sizin yanınıza gelebilirmiyim?" Sordu Mine.

"Tabi gelebilirsin kızım, o nasıl soru. Al yavuklunu gel kızım." Yıldız cevap verdi.

"Ay, Babam duyacak şimdi. Hadi biz çıkalım. Sonra görüşürüz Mine." En büyük ablası, Feride dedi ve Annelerinin koluna girip, el sallayarak çıktılar.

Kapı çaldığında Mine Cana'nın görmeyeceği bir köşeden izlemeye başlar. Babası kapıyı açtığında, Cana'nın yüzünde açan çiçekleri Mine için görmek imkânsız. Babasına attığı gülüşler, gözlerinde ki aşk ve Kuzey çıktıktan sonra ki Cana'nin iç çekmeleri Mine'yi şüphelerinin kesin doğru olduğuna ikna eder. Mine yerinde sabit durur ve Cana'nın onu yaklaştığında farketmesini bekler.

"Güney, sen özledin mi benim canım, hm?" Kucağında ki çocuğu sevmeye başlar, "Canım benim, tatlı oğluşum"

"Cana hanım." Mine artık dayanamaz ve varlığını Cana'ya bildirir, "Oğluşum derken?" Mine kollarını çapraz yaptı.

"Şey.. Ben Kuzey'in- yani Kuzey beyin Güneye öyle seslendiğini duymuştum, ağzımdan kaçtı işte, tesadüf" Cana tedirgin bir şekilde açıklamaya başladı ama Mine artık onun bir'den fazla hatasını yakalamıştı.

"Kuzey, ha? Siz tüm çalıştığınız aileler ile bukadar samimi davranıyor musunuz Cana Hanım?" Mine sordu ve devam etti, "samimi hitap etmeler, baktığınız çocuğa 'oğlum demeler.." Mine saymaya başladı ve Cana cevap veremeden ona yapmacık şekilde gülümsedi ve devam etti, "..aşk dolu bakışlar.. sevgi dolu gülümsemeler.. evli bir adamın arkasından iç çekmeler.." Mine'nin yapmacık gülümsemesi dik dik bakışa döndü, "siz her çalıştığınız adamla böyle mi davranıyorsunuz?"

Cana paniğe kapıldı, ama mahsum ifadesini korumaya çalıştı, "Ha-Hayır, aslında b-ben-"

"Aşk ilaninizı kendinize saklayın." Mine Cana'nin lafını kesti ve Cana bu kızdan hiç ama hiç hoşlanmadığına karar verdi. "Bu davranışınızı şimdilik Babama söylemeyeceğim, kimseyi işinden etmek istemem, ama eğer duygularınızı kontrol altına almazsanız Ailemi bu durumdan haberdar edeceğimden emin olabilirsiniz." Mine katı bir tonla söyledi. "Kısacası Babamın Peşini bırakın. Iyiliğiniz için söylüyorum, eğer böyle devam ederseniz tek kalbi kırılan insan siz olursun. Kuzey ve Yıldız aşkının arasına hiç birşey girmez. Ailemizin saadetini hiç birşey bozamaz."

Cana duyduğu acı gerçekler yüzünden çok öfkelendi ve mahsum maskesi nihayet düştü. Mahsum bakışları, kötü bakışlara döndü ve tam Mine'ye haddini bildirecekken Mine'nin telefonu çaldı.

"Alo Anne?" Mine telefona cevap verdi, "Yok Yıldız Anneciğim gelemiyeceğim çünkü Cana Hanım Rahatsızlandı bende kendisini eve yolladım Güney'le evde kalıcam." Mine Cana'ya bakarak söyledi ve kardeşini Cana'dan aldı. Cana o an Mine'yi boğmak istedi. "Tamam Yıldız Anne ben Güneyi de alıp oraya geliyorum hem biraz temiz hava almış olur. Hadi görüşürüz." Mine telefonu kapattıktan sonra Cana'ya döndü. "Çıkabilirsiniz Cana Hanım ben Güneyi Annesine götürücem." Cana Mine'ye son bir dik bakış atıp kapıyı çarparak evden ayrılır.

Cana Mine'nin söylediği herşeyin doğru olduğunu biliyordu, ama Kuzeye deliler gibi aşık olduğundan her şeyden daha çok emindi. Kendi evine ulaştığında bir karar aldı. Kuzey onun olacaktı. Bunun bir yolu olmalı. Ama ilk önce Mine'den kurtulmalıydı. Bunun için ise ilk önce diğer iki kardeşi kazanmalıydı.

(Umarım beğenirsiniz.)


AILE SAADETIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant