0.4

1.3K 120 41
                                    

Jisung nereye gideceğini bilmiyordu. Yanağı gittikçe kızarırken kalbi gerçek anlamda ilk kez ablası tarafından kırılmıştı. Güneş kendisini bulutların arkasında saklarken sahil kenarında ki minik kafelerden birine girdi.

Kimse yoktu, bu da istediği tek şeydi zaten. Papatya temalı bir kafeydi. Etrafa göz gezdirirken siparişini verdi. Çiçeklerin arasında oturuyor ve güvende hissediyordu. Saatler geçip giderken bacaklarını kendine çekmiş yaşadıklarını düşünüyordu. Ablası kendi ağzıyla dile getirmemişti ama gözlerinde ki bakıştan anlamıştı. Ayrıca canını çok yakan bir detay vardı.

Minho, ablasına öyle aşıktı asla böyle bir konu da yalan söylemezdi.

Gözleri yanmaya başlamıştı Jisung'un. Ağlamak istemiyordu ama zorlanıyordu. Havanın karardığını çöken baskıdan anlayabilmişti. Karanlığın kendisiyle getirdiği baskın ortamı hissediyordu.

Hesabı ödeyip kafeden çıktığında yağmur yağdığını fark etti. Yağmurlu havaları her zaman sevmişti. Yürümeye başladığında deniz dikkatini çekti, dalgaların yükseldiğini fark etti. Etrafta ki insanlar koştururken o yavaş adımlarla yürüyordu. Yağmur git gide şiddetlenirken koşmak istedi Jisung. Ama yolun sonunda gidebileceği bir yer yoktu. Boşuna koşmaktansa yürümeyi tercih etti. Karanlık iyice çökmüşken sokaklarda ki lambalar tek tek açılıyordu. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya başladığında panikledi Jisung.

Sikeyim, kesin hastayım." Koşmaya başladı. Bilinçsizce koştu. Büyük ve tam aydınlık olmayan bir sokağa girdiğinde adını duydu.

"Jisung!" Arkasını döndüğünde Minho koşarak ona doğru geldi ve Jisung'a sarıldı. Jisung şaşkınlıkla geri sendelediğinde belinden tuttuğu gibi geri çekilip Jisung'u inceledi. Saçlarını öptü, vücudunu kontrol etti.

"Neredesin sen? Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum." Endişeli sesi ile Jisung daha da şaşırdı.

İkisi de yağmurun altında ıslanırken birbirlerine bakıyorlardı.

"Dün akşam biz konuştuktan sabah ablam geldi. Tartıştık. Bende evden çıktım yani daha doğrusu evi terk ettim. Ablamın iğrençliğine katlanamazdım."

"Biliyorum. Ablan aradı beni. Defalarca özür diledi. Bunun olacağını biliyordum. Açmadım telefonu ama konu sendin. Seni merak etmiş, sesi öyle kötü geliyordu ki sana bir şey oldu sandım. Çok merak ettim Jisung." Yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya devam ederken Jisung keşke böylesine güzel sevebilen adamın aşık olduğu kişi ben olsaydım dedi. Hayatı keşkelerle doluydu.

"Ben, yalnız kalmalıydım." Jisung cümlesine devam edeceği sırada Minho sözünü kesti.

"Yalnız kalmak falan yok. Aldatılan benim, kendine acı çektiren sen olamazsın." Jisung'un elinden tutarak yakında olan evine hızlıca ilerledi. Eve girdikleri anda Jisung titremeye başladı. Ortam değiştiği için ne kadar üşüdüğünün farkına varmıştı.

"Delirmişsin sen Jisung." Minho hızlıca Jisung'u odasına götürdü. Üstünü çıkarmaya yeltendiğinde Jisung durdurdu.

"Ben değişebilirim..üstümü." Titremekten konuşamıyordu.

"Jisung beni sinirlendirme. Sinirli tarafımı görmek istemezsin emin ol. Titremekten konuşamıyorsun bile." Jisung azar yiyen küçük bir çocuk gibi Minho'nun sözünü dinlemeye başladığında Minho ikisinin de üstünü değişti.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Sadece biraz halsizim Minho hyung."

Minho, Jisung'a en kalın kıyafetlerini giydirmiş, kombiyi fullemişti. Elini alnına koyduğunda ateşinin yüksek olduğunu gördü. Emin olmak için kendini yokladı.

"Jisung yanıyorsun sen. Gel bakayım." Yanakları ateşten dolayı al al olmuş çocuğu kendi yatağına yatırdı. Jisung ağzını bile açamıyordu. Hızla aşağı inip soğuk su ile bez getirdi. O geceyi hiç uyumadan Jisung ile ilgilenerek geçirdi Lee Minho. Mutfak, banyo ve yatak odası arasında mekik dokudu. Sabah güneşi gökyüzünü turuncuya boyadığında ancak düşmüştü Jisung'un ateşi. Kendisini koltuğa attı. Gözleri kapanıyordu ama Jisung'un sayıkladığı şeyler aklından çıkmıyordu.

"Gerçekten beni mi seviyorsun Jisung?" Kendi kendine hem konuşup hem düşünürken cevap alacağını hiç düşünmemişti.

"Evet. Evet seni seviyorum."

___________________________________________

umarim begenirsiniz<3

toxic / minsung Where stories live. Discover now