2.0

473 51 38
                                    

yweey yeni bolum ve fic 4k oldu. cok tesekkur ederimmm. neyse asil konuya gelelim. 20ye geldik ama ortada bi bok yok sozde 21 de final yapiyodum. nah. yorum atmayi unutmayin ya sacmalayin ama yorum atin yani gizliden okuyan var sadece oy atip kaciyo korkuyom vlla. iyi okumalar bol opucuk💕

---------------------------------------

Yolda giden arabanın içi sessizdi. Hastane de geçen iki gece sonunda Chan ve Jisung eve dönüyorlardı. Geri kalanlar ilk gece Jeongin'den yedikleri fırça yüzünden geri dönmek zorunda kalmışlardı. Jisung da memnun sayılırdı. Sakin ortamda dinlenmiş ve çabuk iyileşmişti. Aklını kurcalayan minik bir şey dışında.

Başını yaslandığı camdan kaldırdı. "Chan."

"Efendim bebeğim?"

"Changbin nerede?" Chan duyduğu ani soruyla öksürmeye başlamış direksiyonu sabit tutamayıp saniyelik bir şerit değişikliğine sebep olmuştu.

"Changbin..Changbin şey de."

"Ney de? Üç gündür onu hiç görmedim. Bir şey mi oldu?"

"Hayır, bir şey yok. Sadece işleri yüzünden şehir dışına çıkmıştı. Bende sen düştüğün gün onunlaydım. Apar topar çıktım yanından ama seni söyledim. Merak etti, sordu sürekli. Öyle yani."

Jisung sert, inanmayan bakışlarını Chan'a yönelttiğinde karşılık olarak sesli bir yutkunma kazandı.

"Yalan söyleme. Changbin nerede? Dökül."

"Ya bebeğim cidden doğruyu söylüyorum. Sana yalan borcum mu var? Bar ile alakalı bir kaç sorun çıkmıştı. Hani ben polisim ya şimdi. İşte yasal yollardan halledelim diye uğraştık bir kaç gün. Öyle. Cidden."

Zor da olsa Jisung'u ikna etiğinde rahatlama belirtisi olarak derin bir nefes verdi.

Jisung elbette inanmamıştı. Chan'ın en berbat olduğu konulardan biri yalan söylemekti ve becerememişti. Yine de Jisung kendisini ciddi anlamda yorgun hissettiği için bu işi sonra araştırmaya karar verdi ve ikna olmuş gibi davrandı.

Aralarında geçen diyalog yüzünden Chan'a yıllar gibi gelmiş yolculuk evin önünde durmalarıyla sonlandı. Chan arabadan çıkıp hızlı adımlarla Jisung'un tarafına geçti ve dikkatlice onu indirip kolunu kavradı.

"Kendin yürüyebilecek misin? Yardım edeyim mi?"

"Ayaklarımı fazla hissetmiyorum. Yürüyemem sanırım." Chan yavaşça kolunu Jisung'un belinden geçirdi. Jisung ona destek olacağını düşünürken ayakları yerden kesilince minik bir çığlık atsa da Chan ona gülümseyerek cevap vermişti.

"Yürüyemem dediğimde bahsettiğim bu değildi."

"Biliyorum ama daha hiç yürümedin. Hastaneden de tekerlekli sandalyeyle çıktın. Seni şimdi burada zorlamak istemedim. Sonra birlikte yürüme alıştırmaları yaparız."

Bir yandan yürüyüp bir yandan açıklama yaparken uzaktan onları izleyen Minho'dan bihaberlerdi.

"Böyle mi bakıyor Jisung'a. Yerime geçerek mi?" Sinirle yanında ki Changbin'e döndü.

"Ne yerine geçmesi? Saçmalama Minho. Görmek istiyorum dedin. Gitmeden getirdim. Beni pişman etme."

Minho başını salladığında Jisung'un kıkırtısını sokakta yankı yapınca tekrar oraya döndü. "Bensiz de gayet mutlu. Sağol getirdiğin için."

Changbin'in omzuna iki kere dostça vurup kendi arabasına ilerledi. Bindiği gibi son hızla geçip gidince Changbin olduğu yerde kaldı bir süre.

"Yoruldum."

Eve yürüdü. Arkadaşlarının peşinden eve girdiğinde hole de hasret gideren gençlerle duraksadı.

"Selam."

"Changbin?!" Jisung, koluna girdiği Chan'dan ayrılıp hızlı ve dengesiz adımlarla Changbin'e ulaştı. Boynuna atladığında Changbin tüm yorgunluğunun ve sıkıntısının geçtiğini hissetti. Jisung'u sıkıca sarıp ruhunu dinlendirdi bir kaç dakika.

"Neredeydin? Hastane de gözüm hep seni aradı."

"İş sıkıntıları. Boşver beni. Seni o kadar merak ettim ki. Sürekli Chan'dan haber aldım. Bebeğin için çok endişelendim. Elimde olsa hemen gelirdim. Yapamadım, üzgünüm."

"Sorun değil. Şimdi buradasın, sarılıyoruz. Bende iyiyim. İçeri geçip oturalım. Konuşmamız gerek." Arkasını dönüp diğerlerine baktı. "Herkesle."

Herkes istemsizce gerilirken Changbin, Jisung'u kendisinden ayırmak istedi. Lakin Jiaung ayrılmak yerine bacaklarını Changbin'e dolayınca büyük olan tebessüm ederek onu kucakladı. Herkesten önce salona geçerken diğerleri de peşlerinden girdi.

"Ne konuşacağız Jisung?" Hyunjin merakla koltuklardan birine otururken sevgilisi de kucağına yerleşti.

Jisung ve Changbin onlarla aynı pozisyonda oturduktan sonra Jisung derin bir nefes aldı.

"Yaşananlara Chang dışında herkes şahit oldu. Jeongin de kendi ağzıyla söyledi." Yere bakıp aldığı nefesi sertçe verdi. Kısaca Jeongin'e göz gezirip tekrar halıya çevirdi gözlerini.

"Jisung, bebeğim geveleme de söyle." Seungmin kibar olmaya çalışarak araya girince stresten dolayı terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi.

"Ya anlayın işte. Hamileliğim riskli. Belki bu sefer bir şey olmadı ama bir dahakine ne olacağı belli değil. Böyle bir durumda önceliği bebeğime vermenizi istiyorum. Ona çok iyi bakacaksınız tamam mı? Benim ve Minho'nun yokluğunu hissettirmeyin. Hatta gerekirse bizden hiç bahsetmeyin. Eğer isterlerse tabi Hyun ve Jeong babalarıymış gibi davranın. Hem mutlu bir hayat sürer. İki tane mükemmel babayla, pırıl pırıl amcalarla büyür. Yani öyle büyüsün."

Duygulandığını hissettiği için kalkıp odasına gitti. Banyoya girdiğinde aynadan kendine baktı. Gözleri kızarmış, yüzü çökmüş ve yorgun gözüküyordu. Başını eğip bir süre bekledi. Ellerini dayadığı mermerden çekip suyu açtı. Yüzünü soğuk suyla defalarca yıkadıktan sonra kaldırdı.

"Korkuyorum." Gözlerini kapatmış kendi kendine söylüyordu bu kelimeyi. Sanki sesli söyleyip yüzüne vurursa bir şeyler değişecekmiş gibi. En sonunda pes etti ve sesini yükseltti.

"Korkuyorum Minho!" Geri bir kaç adım atıp sırtını duvarla buluşturunca yere çöktü. Sesi fısıltı kadar alçak ama çaresizdi.

"Ben çok korkuyorum. Nolur dön Minho. Nolursun, dön..."

toxic / minsung Where stories live. Discover now