Bölüm • 1

3.1K 272 79
                                    


Merhaba

Bu aslında ilk ficim değil taslakta var ama pek iyi yazamadığım için yayınlamıyorum.

Tdk ve imla klavuzu değilim yazar hiç değilim.

Keyifli okumalar 🌺

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

TAEHYUNG

Yine ve yine babamla kavga ettiğim bir gün, elimde sepetim ile ormana çiçek toplamaya gittiğim bir gün ve insanların bakışları eşliğinde pazarın ortasından geçtiğim bir güne daha başlamış bulunmaktayım. Hah! Ne güzel!

Babamla çok büyük kavgalarımız olmazdı, o benim babamdan önce bir 'kraldı' ona bağıramazdım, laf atamazdım. Tanrı şahidim olsun kellemi alırlardı. Ve Kavga esnasında gözlerinin kırmızıya dönmesinden de birazcık korkuyor olabilirdim lakin bu çok normaldi! O bir alfaydı, hemde 'kral' olan bir alfaydı.

Prens olmam veya Babamın kral olması bir şey değiştirmezdi. Ona ve aile büyüklerine saygısızlık yapamazdım, oturmama, kalkmama, sofra adabıma ve bir de kurduma hakim olmam gerekiyordu. Yani öyle istediğim alfa,beta kurtlarla gönül eğlendirmesi yapamazdım bu ahlaksızlık sayılırdı ve insanların ağzına laf vermek olurdu. Saçmalık!

Babamla aramı bozmak istemediğim için kavgaları uzatmaz ve saraydan çıkıp giderdim. Ormana giderdim, yanımda kimse olmadan resim çizerdim, bazen çiçek, bazen de meyve toplardım hatta istediğim gibi kurt formuma dönüşebilirdim. Karışan yoktu, beni izleyen bakışlar yoktu çok özgürdüm.

Bazen oturduğum yerin yanından alfaların geçtiğini görmek beni biraz endişelendiriyordu. Halktan birisi olsam kesinlikle çok korkardım. bazı alfaların güzel bir omega gördüklerinde bakışları olsun, yanına gelip konuşmaya çalışmaları olsun vs bunlar çok rahatsız ediciydi. Ama tabi bana bir şey yapmazlardı, yapamazlardı.

Bugün de ormana doğru yürüdüğüm günlerden biriydi. Saraydan çıkarken resim malzemelerini almayı unuttuğum için kendime lanetler okumuştum. Fakat bundan hemen pişman olmuştum -ah yüce tanrım lütfen az önceki lanetlerimi duyma- bu sefer pek vakit geçiremeyecek olmak moralimi bozsa da hızlı adımlarla pazarın içinden geçerek adımlarımı ormana yöneltmiştim. Moralini bozma, iyi hisset, hayat güzel...

Pazardan geçerken sonda fark ettiğim şey ile yüzüm asılmış ve moralim bozulmuştu. Pazarın sonuna geldiğimde insanların satılık olduğunu görmek bana hiç iyi gelmemişti. Bunlar köleydi ve pazarda köle satıyorlardı. Resmen insan satıyorlardı...

Bir insanın hayatı, duyguları, ruhu, onuru ve gururuna fiyat biçmişlerdi. Bu kadar mıydı yani? Her şey o insanın üstündeki etiket kadar mıydı? Evet, herkes eşit doğmazdı ben saraylarda çok iyi bir şekilde hayat sürerken başka birisi yoksulluğun içinde de doğabilirdi ama bu hepimiz birer insan olduğunu değiştirmezdi ki. Benim ile o köleler arasındaki tek fark farklı hayat şartlarında doğup büyümekti ve elinde olmayan bu sebepten dolayı satılmayı hak etmiyordu, birisinin onu azat etmesine muhtaç olmasını kesinlikle hak etmiyordu. 

Bu konuda yapabilecek hiç bir şeyim yoktu bu yüzden daha fazla bakmadan üzgün olduğunu hissettiğim kurdumla birlikte pazardan uzaklaşıp ormana adımlamaya devam ettim.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Ormana gelmiş ve her zamanki yerim olan gölün yanına oturmuştum. Sağ tarafımda hasır sepetin için de bir kaç elma vardır. Burası güzledi, sakindi ve huzurluydu. Hem buraya yakın bir elma ağacı olması da artı yanlarından biriydi. Sarayda bir şeyler hazırlatıp piknik yapabileceğim bir yerdi lakin pek yakın arkadaşım olmadığı için ve bende tek başıma piknik yapmak istemediğim için hiç uğraşmıyordum.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now