Acil

1.2K 137 42
                                        

Kahvaltı bittiğinde çalan kapı ile Umurcan, "Polen gelmiş olmalı." dedi.

"Niye kahvaltıya gelmedi ki?" diye sordum.

İclal, beni "Ailesi ile vakit geçirmek istedi." diye aydınlattı.

"Anladım."

Umurcan kapıyı açtığında Polen, "Ben geldim!" dedi heyecanla." dedi neşeyle.

Çağan, "Hiç içeri girme. Hep birlikte dışarı çıkacağız." deyince merakla "Nereye?" diye sordum.

"Sürpriz."

"Öyleyse evden hemen çıkalım. Merak ediyorum." dedim.

Zeren çekinerek "Belen'in dışarı çıkması iyi bir karar mı?" diye sordu.

"Niye iyi bir karar olmasın?" diye sordum.

Yekta, "İlk gününde ikinci ruhu kaybettin  diye halkın belli kesimlerinde sana karşı toplaşan azınlıklar oluştu." diye açıklama yapınca yüzüm asıldı.

"İnsanların bana bakmasını istemiyorum. Evde takılalım."

"Kabul etmiyorum. Sevgilim son gününde evde hapis hayatı yaşayamaz. Şimdi hep birlikte evden çıkalım. Eğer biri laf ederse karşısında beni bulur."

"Çağan lütfen."

"Güzelim, Meva Hanım ne demişti? Ne olursa olsun sen ruh varisisin. Gücünü ha yirminci yılında ha ilk gününde kaybetmişsin. Aynı şey. Sadece insanlar bunun bilincinde değil."

"Ne zaman olursa olsun ikinci ruhu kaybetmek bir fiyasko. İnsanların bana karşı toplanması, bana nefret duymaları normal." dedim.

"Senin yaşadığını yaşasalar biri bile sağ kalamazdı. Şimdi gidelim."

"Pekâlâ." diye mırıldandım.

Çağan, "Harika! Hadi dışarıya." dedikten sonra elini tuttu ve beni dışarıya çekiştirmeye başladı. Bu hali küçük bir çocuğa benzediği için güldürmüştü.

"Çağan arkamızdan atlı kovalamıyor, az sakin."

Çağan ayakkabılarını giyerken "Zaman kısıtlı, zaman." dedi.

Haklıydı. Ona ayak uydurup evden çıktım.

Diğerleri asansöre yönelirken Çağan, beni merdivenlere çekiştirdi. "Biz hayatı doya doya yaşayacağız bugün."

Beni mutlu etmek için çok uğraşıyordu. Emeklerini boşa çıkarmak istemiyorum. Rahatlamalıyım.

Gülerek "Aşağı ilk inen kazanır." dedim.

"Bu bir savaştır."

"Nasıl yorumlarsan."

"O zaman üç deyince." diyen Çağan, "Bir." dediğinde koşmaya başladım.

"Bu hile!"

"Bu beni ilgilendirmiyor!" diye bağırdım.

"Demek öyle."

"Evet, öyle."

"O zaman ben de kuralların dışına çıkarım." diyen Çağan'ın ne yapacağını görmek için ona döndüm.

Çağan'ın ayağından çevreye buz yayılırken "Ama olmaz ki bu! Sen direkt elementini kullanıyorsun!" dedim.

"Ruh varisinin yanında element kullanarak pek şansım olduğunu sanmıyorum." diyen Çağan'a "İşine gelince dolan yh varisi olurum tabii." dedim.

Çağan bu dediğime gülerken buz ayağımın altına kadar yayıldı.

Buz yüzünden kayarken Çağan elimi tuttu. Birlikte kayarak aşağı inerken kahkaha atmaktan kendimi alıkoyamadım.

Bizimkileri beklemeden dışarı çıktığımızda durup Çağan'a döndüm.

"Çağan."

"Efendim."

"Şey."

Çağan'ı ölmeden önce öpmek istiyordum. Veda öpücüğü olurdu belki de bu.

"Ney?"

"Ayrılmadan önce..."

Çağan neyi kastettiğimi anladığında yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Devamını getir o cümlenin."

"Anladın işte." dedim.

Çağan diğer elimi de tutarken "Belki senden duymak istiyorumdur." dedi.

"Utanıyorum."

"Ama teklif etmekten utanmıyorsun."

Elimi çektim ve "Tamam, vazgeçtim." dedim.

Çağan bıraktığım elini belime yerleştirip beni kendine çektiğinde nefesimi tutarak ona baktım.

"O öpücüğü almadan ölmene izin vermem." diye fısıldadığında "Ben de bırakıp gitmem ki." dedim.

Çağan bana yaklaşırken gözlerimi yumdum. Gerçekten olacaktı.

Dışarıdan duyduğum kadın çığlığı ile kaşlarımı çatarak çevreye baktım.

Kadının çığlığının ardından başka bağırışlar da duyarken "Ne oluyor?" diye sordum.

O sırada apartmandan aceleyle çıkan Yekta ve diğerlerine baktım.

Yekta, "Acil durum söz konusu. Tüm izinde olan askerleri çağırıyorlar." dedi.

Devin, "Fazla insan ölecek." derken "Ne olmuş? Bu sesler de ne?" diye sordum korkuyla.

Ruh VarisiWhere stories live. Discover now