3.Bölüm

301 19 10
                                    

Gözden geçirip eksiklere pek fazla bakamadığım bir bölüm oldu. Daha fazla bekletmemek için paylaşayım dedim. Kaçırdığım dil bilgisi hataları vs varsa şimdiden kusura bakmayın diyeyim. Keyifli okumalar.

Bu arada çok sevdiğim şarkılardan biridir Jacob Lee- Demons. Sözleri de oldukça anlamlı. Sizlerle de paylaşmak istedim.  🤍

"İçimde bir yerlerde sanırım hala onu seviyorum."

                                                                                    👔

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                                                                    👔

Başımı hedef alan silahtan çok daha korkutucu bir şey varsa o da Ramo'nun öfke dolu gözleriydi. Benim bir şey dememe fırsat vermeden bağırmaya başladı.

"Nereye kadar kaçmayı planlıyordun ha? Şerefsiz! Ben sana demedim mi sen hangi cehenneme gidersen git ben seni orada da bulurum diye! Aileme zarar vereni yaşatmam demedim mi ha pislik herif!"

Gözlerinden çıkan öfke sesine de bulaşmıştı ve hem sesiyle hem de gözleriyle sen öldün diyordu.

 Bazen çok şey demek istiyordunuz ama karşı taraf haklı olduğunda bütün cümleler boşa çıkıyordu.

Ramo'nun içi yanıyordu ama bilmediği bir şey vardı benim içim daha çok yanıyordu.

Göğsümde sevdiğim kadının açtığı yara vardı ve ben onun nefret dolu gözlerine maruz kalmıştım. Daha ne olsundu?

 Bütün suçumu kabul edercesine Ramo'ya doğrulttuğum silahı yavaşça indirip yere attım.

Ramo'ya biraz daha yaklaşıp alnımı namlunun ucuna dayadım. Fidan'ın yarım bıraktığını biricik yeğeni tamamlayabilirdi.

"Sık Ramo! Sık!" dedim ve gözlerimi gözlerine kararlılıkla sabitledim.

Böyle bir tepki beklemiyormuş gibi hafif bir şaşkınlıkla yüzüme bakmaya başladı. Ama bu şaşkınlık kısa sürmüştü.

"Nasıl kıydın lan? Nasıl yaptın? Ne suçu vardı lan halamın? Niye alet ettin onu bu boktan işlere!" dedi. Sesi titriyordu. Fidan derken bile gözleri buğulanıyordu.

Halasını babası yerine koymuş ve o da gidince kimsesiz gibi hissetmiş olmalıydı. 

Fidan onu seven herkesin içinde yeri doldurulamaz bir boşluktu. Aklında pek çok soru vardı.

Muhtemelen Fidan'ın aklından da binbir soru geçiyordu. İkisini de rahatlatmanın yolu gerçekleri söylemekten geçiyordu. 

Ramo'ya her şeyi söylemeye karar verdim. Sonuçta kaybedecek bir şeyim yoktu. En fazla canımdan olurdum o da çok umurumda değildi.

Gidip Fidan'ı bulduğunda Fidan mutlu olurdu ve ben de ölsem bile içim rahat bir şekilde ölmüş olurdum. Derin bir nefes aldım.

"Ben kimseye kıymadım Ramo. Hele Fidan'a hiç kıymadım, kıyamam da," dedim pişmanlık dolu bir ifadeyle.

KARANLIKWhere stories live. Discover now