10.Bölüm

356 19 21
                                    

Finale adım adım yaklaştığımızı belirtmek isterim 🙂 Bu arada okumak istediğiniz, tavsiye ettiğiniz ya da herhangi bir eleştiriniz varsa yazmaktan çekinmeyin. Keyifli okumalar dilerim 🤍


---------


Y.G

Tohumları Fidan'a verip odadan çıktıktan sonra Özlem'le göz göze gelmiştik. Yorgun görünüyordu, göz altları şişmişti. "Melis seni beklerken uyudu yine, istersen bir bak," dedi ve merdivenlerden aşağıya indi. İçinde çok fazla şey biriktirdiğini ve bunları bir gün fena halde patlayarak söyleyeceğini tahmin etmem zor değildi sadece şimdilik sessiz kalmanın ve Özlem'i rahat bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyordum. Hem bugün ne olursa olsun keyfim yerindeydi, evet uzun zaman sonra gerçekten iyi hissediyordum. Normalde planlanmamış, kendiliğinden gelişen şeyleri sevmezdim ama bu sefer insanın arada böyle şeylere de ihtiyacının olduğunu anlamıştım. Sessizce merdivenlerden yukarıya çıkıp Melis'in uyuduğu odaya girdim. Gece lambasının loş ışığı yüzünü hafifçe aydınlatıyordu ve bu yüz içimdeki soğukluğu bir anda ısıtmaya yetmişti. Üzerindeki örtü biraz açılmıştı, yavaş adımlarla yatağın kenarına gittim, elimle örtüyü düzelttim. Saçlarına ufacık bir öpücük kondurdum, bir gün gerçekten de karşısına her şey bitmiş şekilde çıkıp çıkamayacağımı düşündüm, bunu bir gün gerçekleştiremesem bile o asla bu dünyanın karanlığında kaybolmayacaktı, olmaması için elimden ne geliyorsa onu yapacaktım. Gece lambasını tamamen kapattıktan sonra yine yavaş adımlarla odadan çıktım ve aşağıya inerken Fidan'ın odasının önünde gergin bir şekilde beklediğini gördüm. Ramo geldiğinde aylar sonra ailesinin yanına gidecekti, muhtemelen heyecanlıydı ve bunda da son derece haklıydı. "Heyecanlı mısın?" dedim merdivenler bittiğinde. Bana dalgın bir bakış attı, "Bahçeye çıkalım mı?" diye sordu. Bir tuhaflık vardı ama çözemiyordum, Fidan'ın gözlerinde basit bir heyecan yoktu, daha farklı bir şey vardı. "Tabii olur," dedim ve elimle geçmesi için öncelik verdim. Biz merdivenlerden inerken Özlem de elinde kupayla yukarıya çıkıyordu, Fidan'la aralarında bir şey geçmiş gibiydi, ikisi de birbirlerine tuhaf bakıyorlardı ama bu konuyu sonra konuşacaktım. Özlem'e "İyi geceler," dedim, Özlem de başıyla soğuk bir karşılık vermişti. Bahçeye çıktığımızda havanın iyice soğuduğunu fark ettim. "İlkbaharda mıyız yoksa kışta mı hala belli değil," dedim.

"Mevsimler iyice birbirine girdi," dedi Fidan yüzünü bana çevirmeden. "Bizim hayatımıza döndü o da ne olduğu belli değil."

Bu cümleler kulaklarımda sitem etkisi yapıyordu ama ben her zamanki gibi her ne olduysa geç idrak edeceğimi biliyordum. "Bir şey mi oldu Fidan?" dedim ciddi bir ifadeyle. Az önceki rahatlık hissiyatımın yerini yine çoktandır aşina olduğum ürperti almıştı. Fidan bir şey demedi ve hırkasının cebinden telefonunu çıkarıp ekranı bana gösterdi. Son arama kaydı açıktı ve son aranan kişi de Mahir'di. Normalde gülmeyle karışık gelen sinir krizlerim bu sefer yerini soğukkanlılığa bırakmıştı. Çünkü gerçekten de ne diyeceğimi ve nasıl tepki vereceğimi kestiremiyordum.

"Mahir'i mi aradın?" dedim ifadesiz bir şekilde. İçim yavaş yavaş kaynamaya başlamıştı ama kendime hakim olup her zamanki Yavuz Gürkan oyunculuğunu konuşturabilirdim. Fidan cevap vermiyordu ve telefonu bana göstermeye devam ediyordu.

"İyi de neden?" dedim, ama bu sefer soruma cevap bekleyerek sormamıştım bu soruyu. Çünkü cevabını biliyordum, birkaç saatliğine de olsa Fidan'ın bana güveniyor olduğunu düşünmek bile beni iyileştirmeye yetmişti ama her seferinde olduğu gibi ben gün sonunda yine gerçeklerle yüzleşmiştim.

"Sen niye Cihangir'le yine aynı masaya oturdun önce onu söyle," dedi. Sesi öfkeli değildi ama içten içe sinirlendiği belliydi. Telefonu gözümün önünden çekip cebine attı.

KARANLIKWhere stories live. Discover now