7.Bölüm

298 17 14
                                    

Keyifli Okumalar...

----


Niye buradasın diye sormamıştım ama o bana yine de açıklama yapma ihtiyacı duyuyordu. "İç şunu," dedi ve su şişesini uzattı. Ama benim şu an suya değil ona ihtiyacım vardı. Başımı çaresizce Fidan'ın göğsüne koydum. Bana hiçbir şey demedi, kızmadı, bağırmadı, sadece elleriyle sırtımı sıvazladı, sakinleştirmek ister gibi.

"Anlatacağım her şeyi, anlatacağım Yavuz."

Fidan bir şeyler diyordu ama ben şu anda sadece düştüğüm durumdan beni bir şekilde çıkarmaya çalışmasına odaklanmıştım. Kızmıyordu, iteklemiyordu, sadece birlikte üzülüyorduk. Sevdiğin insan tarafından anlaşılmak belki de böyle bir duyguydu diye düşündüm kendi kendime. Başımı yavaşça kaldırdım ve gözlerine baktım. Birkaç saniye boyunca ne o tek kelime etti ne de ben bir şey diyebildim, sonunda kulaklarımda yankılanan anlatacağım her şeyi cümlesiyle gözlerimi silip kendimi toplamaya çalıştım ve Fidan'ın kolumdan tutup desteklemesiyle zorlukla da olsa ayağa kalkabildim. Nasıl olmuştu hiç anlamamıştım ama bir anda kelimelerle değil de gözlerle anlaşmaya başlamıştık ve bu sessizlik uzun zaman sonra ilk defa bana çok iyi geliyordu. Arabaya doğru yürürken Fidan'ın kolumu bırakmasıyla kendimi çok da kaptırmamam gerektiğini anlamıştım. Ramo'nun keskin bakışları ise zaten detay verilmeye ihtiyaç duyulmayacak kadar net şeyler söylüyordu. "Melis'in yanına gitmen iyi olmaz, geri dönmen gerek," dedi Ramo kendinden emin bir şekilde. "Daha kim kime çalışıyor o bile belli değil."

Bir süre ne yapacağıma karar vermem için düşünmek istiyordum ama öyle bir durumdaydık ki durup düşünmeyle vakit harcamanın bedeli çok ağır olabiliyordu.

"Tamam senin dediğin olsun Ramo, zaten halanın da bana anlatacakları varmış," dedim kararlı bir şekilde. Sesim az önceki berbat halime göre oldukça toparlanmış çıkıyordu. Ramo'nun diyecek çok şeyi olduğunu ama içinde tuttuğunu tahmin etmek zor değildi. Nitekim sadece kafa sallamakla yetinip Fidan'a manidar bir bakış attıktan sonra arabasına doğru ilerledi. Ben Fidan'la göz göze anlaşmayı öğrendim diye kendimi avutsam da galiba bilmediğim daha çok şey vardı. Ramo arabaya binmiş ve arabayı çalıştırmıştı ama Fidan hala benim yanımda duruyordu. hafif bir şaşkınlıkla Fidan'a dönüp "Ramo gidiyor galiba," dedim.

"Biz de gidiyoruz işte," dedi. Her ne kadar yüzüme bakmadan söylemiş olsa da cümle içinde geçen biz kelimesi şimdilik susmam için yeterliydi. Kartal'ın aynı benim gibi anlam veremeyen bakışları arasında zorlukla da olsa arabaya binebilmiştim, Fidan da yan kapıyı açmış ve herhangi bir şey demeden yanıma oturmuştu. Gerçekten de bana anlatacağı çok şey olmalıydı. "Gidelim Kartal," dedim. Bir an evvel aklımı mahveden bu karmakarışık olayların ve soruların çözülmesini istiyordum. Başımı yavaşça çevirip Fidan'ın gözlerine bakmak istedim ama o çoktan cama dalıp gitmişti, derin bir nefes alıp ben de yola bakmaya başladım. O kadar uzun zamandır normal bir şekilde konuşamıyorduk ki şu an böyle bir durumda ona ne diyeceğimi, nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum. Gözlerimin nemliliğinden hala etrafı net göremediğimi bile yeni yeni fark etmeye başlamıştım. Cebimdeki mendili çıkarıp gözlerimi silmeye başladım, bir taraftan da bugüne kadar kaçırdığım olaylar arasındaki bağlantıları düşünüyordum ve bir şekilde hayatımın tam da kördüğüm olduğu noktada Fidan'ın durması hiç de şaşırtıcı gelmiyordu. Çaktırmadan yine Fidan'a gözüm kaydığında nefes bile almadığını düşünmeye başlamıştım çünkü hiçbir şekilde tepki vermiyordu. Belki de kendine kızıyordu, bilmiyordum. Gözlerimi tekrar yola çevirdiğimde "Kartal, beni Melis'e götüremiyorsun madem, fidanlarıma götürsene," dedim. "Ne zamandır ilgilenemedim onlarla."

Kartal her zamanki anlam veremez bakışıyla – Metin'den bulaşmıştı sanırım hepsine- tam bir şey demek için ağzını açmıştı ki "O ev güvenli değil Yavuz Bey diyeceğini biliyorum ama farkındaysan artık hiçbir yerde güvende değiliz, itiraz etme ve beni oraya götür."

KARANLIKOnde as histórias ganham vida. Descobre agora