4.Bölüm

266 20 9
                                    

Keyifli okumalar 🤍

👔

Telaşlı adımlarla Metin'le birlikte karanlık koridordan geçerken bir taraftan da etrafı gözlerimle tarıyordum.

Duvarlarda her biri bir tarihi olayı resmeden tabloları algılıyor ama anlamıyordum. Gözümün önünden hızla akıp gidiyorlardı. 

Yine parmak izimle açılan kapının önüne geldiğimizde parmağımı sabırsız bir şekilde sensöre uzattım ve açılan kapıyı hızla itip içeriye girdim. Metin'in de benden bir farkı yoktu. İkimiz de sinirimizi kapıdan çıkarıyorduk.

"Nasıl yapar böyle bir şeyi nasıl!" deyip elimi sertçe masaya vurdum. 

Bir yerleri dağıtmadan içimdeki öfke dinmeyecek gibiydi. Arkama döndüğümde Metin'in de sinirle soluduğunu gördüm ve sinirimi Metin'den çıkarmaya karar verdim. 

Metin'in yakasına yapıştığımda "Sen ne işe yarıyorsun ha? Siz ne işe yarıyorsunuz aptal herifler! Nasıl koruyamazsın Melis'i? Nasıl?" diye art arda sorular sordum tüm kızgınlığımla ama Metin herhangi bir tepki vermiyor, sadece büyük bir üzüntüyle gözlerime bakıyordu. 

"Benim hatam Yavuz. Sık kafama bitsin bu iş," dedi pişmanlıkla. Başımı olmaz dercesine salladım. 

"Yoo bugün ölmek yok Metin. Bugün ölmek yok. Onu sonra yapacağım bugün öldürmek var," dedim ve ellerimi Metin'in yakasından çekip kol düğmelerimi düzelttim.

 Masanın arkasındaki koltuğa oturduğumda Metin de bana bir şeyler söylemek ister gibi bakıyor ama cesaret edemiyordu. "Söyle!" dedim.

"İzin ver, Fidan'ı sorgulayayım. Melis'i ve Özlem'i nasıl bulmuşlar? Nereye götürmüşler, tüm bu bilgilere nasıl ulaşmış öğreneyim," dedi ve karşımdaki koltuğa oturdu. 

Ellerimi birbirine geçirip sıkıntıyla baş parmağımı oynatmaya başladım. Bir taraftan Melis'e asla zarar vermeyeceklerini düşünüyor bir taraftan da Fidan'ın gözlerindeki öfke aklıma geldikçe bundan tam olarak emin olamıyordum. 

Sanırım yaptıklarım sonunda onu da insanlıktan çıkarmıştı ve bedelini hep birlikte ödeyecektik.

"Öncelikle sana verdiğim adresleri dümdüz et Metin. Kimseye acıma. Hiç kimseye. Ayrıca Adana'yı da ne zamandır boşlamıştık oraya da el at," dedim emir verir gibi. 

Sabrımın son noktası Melis'ti ve beni tam da oradan öldürmek istemişlerdi. Canımı yakmışlardı ve canları yanacaktı. Ne Ramo ne de diğerleri umurumda bile değildi.

 Evet, savaşı ben başlatmıştım ama savaşı çirkinleştiren onlar olmuştu.

"Ramo'yu da bir an evvel bulun. Nevzat hala onun elinde. Bir de onu konuştururlarsa işler iyice karışır," dedim ve yeniden kol düğmelerimi sertçe düzelttim. Kesinlikle kendime vakit kazandırmaya çalışıyordum ya da hıncımı düğmelerden alıyordum.

"Ramo'yu bulunca ne yapalım?" diye sordu Metin. Aslında ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu ama benim kendi kendime verdiğim aptalca sözler yüzünden istediklerini yapamamıştı.

"Hala soruyor musun gerçekten?" diye sordum alaycı bir tavırla.

Ben karşı tarafın sınırlarını ve delirdikleri zaman neler yapabileceğini biliyordum ama onlar benim sınırlarımı da delirdiğim zaman neler yapabileceğimi de bilmiyorlardı.

Ben üç yıl kendimi Fidan'dan uzak tutacak kadar duygularına engel olabilen bir adamdım. Güçlüydüm. Ve bu gücü kullanmaktan da artık sakınmayacaktım.

KARANLIKWhere stories live. Discover now