9.Bölüm

244 17 10
                                    


Keyifli okumalar :)


👔

Y.G

Kendi kendime söylenmeyi bırakıp dışarıya çıktığımda Fidan'ın Mahir'le her zamankinden daha gergin bir şekilde konuştuğunu görmüştüm. Mahir'in ona ne diyeceğini az çok tahmin ettiğim için şimdilik Fidan'ın böyle tavır alması benden yana olduğunu gösteriyordu. Nitekim bir zamanlar düşman dediğim insanlarla yaptığım anlaşmalar sonucu düştüğüm hale bakılırsa şimdilik Fidan'ın her şeye rağmen benim yanımda olması belki de bunca zaman sonra başıma gelen en güzel şeylerden biri olabilirdi ama ondan da tam olarak emin değildim. Fidan, Mahir'e son bir şeyler söyleyip ayrıldığında ben de Mahir'in olduğu tarafa yürümeye başladım. Fidan yanımdan geçerken oldukça sinir bir bakış atmıştı ama artık bu bakışlara fazlasıyla alışık olduğum için herhangi bir tepki vermedim ve sakin görünmeye çalışarak arabaya yaslanmış, zafer kazanmış bir edayla sırıtan Mahir'in karşısına geçtim. "İstediğin oldu bak, sonunda beni köstebeğin de yaptın. Bravo büyük başarı gerçekten," dedim. Ama bunu fazlasıyla imalı bir şekilde söylediğim için Mahir'in yüzü hafiften düşmeye başlamıştı.

"Bu yolun sonunda ne olursa olsun o hapse gireceksin biliyorsun değil mi? Şu an sadece hayatını garanti altına almış oldun o kadar ama hapiste bunun da bir faydası olmayacak," dedi. Açık açık bir insanı tehdit ediyorum demeden de tehdit edebileceğimizin dersini veriyordu ama unuttuğu şey benim tehdidin kendisi olduğumdu.

"Ben kendi sonumu biliyorum bilmesine de senin üstlerin bu anlaşmaları biliyor mu Mahir... Müdür," dedim ve kol düğmelerimi düzelttim. Çünkü Mahir benim ne demek istediğimi fazlasıyla iyi anlamış olmalıydı.

"Tabii ki biliyorlar onlardan gizli bir şey yapmam," dedi ama sesinde tuhaf bir gerginlik vardı. "Sana ne yapman gerektiğini bildirecekler," diye de ekledi.

"Tam olarak neyi, kim bildirecek?" diye sordum çünkü bu adam başıma her gün başka bir şey çıkarıyordu.

"Seninle yaptığımız anlaşmalardan biri de korumalarının tamamen değiştirilip yerine benim verdiğim listedekileri eklemekti hani ya Yavuz, unuttun mu?"

Ben hiçbir şey unutmamıştım, olmayan bir şeyi unutamazdım zaten. Basbayağı ayaküstü bana direttiği şeylerden biriydi ama bunu öyle bir söylemişti ki bana açık kapı bırakmayacağından emindim. Karşılıklı satranç oynuyorduk ve hamleleri beklemeden yapıyordu, bu benim tarzım değildi. Zamana yayılmayan her hamlenin de bir şekilde eksik kalacağından adım gibi emindim. Bu hayatta yaşadığım tüm tecrübeler bana bunu anlatmıştı.

"Aaa bak unutmuşum, evet haklısın," dedim yapmacık bir gülümsemeyle.

"Liste Nevzat denilen adamının elinde, ondan al ve dediğimi yap, kontrol edileceğini de unutma," dedi ve son bir kez bana kibirli bir bakış atıp arabaya bindi. Aklı sıra elimde son kalan kaleyi de çökerttiğini düşünüyordu ama ona yanıldığını gösterecektim. Şimdi Fidan'ın canını niye sıktığını öğrenmem gerekiyordu, yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Melis'in hala uyanmamış olmasına sevineceğim aklıma gelmezdi ama bana gerçekten de vakit lazımdı. Hem kendimle baş başa kalmam için hem de tüm bu karmaşadan Fidan'ı sağ salim çıkarabilmek için. Derin bir nefes alıp kendimi toparladıktan sonra kapıyı açtım ve içeriye girdim. Fidan salonun köşesindeki koltukta dalgın bir şekilde oturuyordu. Hırkasının uçlarını iki eliyle sıkıca kavramıştı. Gergindi. Ortamdaki bu kasveti biraz dağıtmak için "Şu şömineyi yaksak fena olmaz aslında," dedim. Fidan dalgınlığından sıyrılıp "Olur zaten serin burası," dedi.

KARANLIKWhere stories live. Discover now