5.Bölüm

270 18 6
                                    

Keyifli okumalar...

👔

Yeniden gece olmuştu ve ben yine Melis'e kavuşamamıştım. Usul usul yağan yağmura aldırmadan bahçede dolaşıyordum.

Hayatım boyunca işin içinden çıkılamaz denilen çok fazla konuya şahit olmuştum ama hiçbirinde sevdiğim kadın ve kızım arasında kalmamıştım.

Başımı gökyüzüne çevirip bulutların ardında parlayan hilale baktım. Başka zamanlarda Ay'a bakıp bakıp derin düşüncelere dalardım ama bugün beynim durmuştu.

Özellikle de sabah yaşananlar hem ruhumu hem de bedenimi fazlasıyla berbat bir hale sokmuştu.

Fidan'ın hali gözümün önünden gitmiyordu ve böyle giderse de gitmeyecek gibiydi. Bir oyun kurmuştum kurmasına ama ne günün onunda Melis'e ulaşabilmiştim ne de Fidan'a derdimi anlatabilmiştim.

Fidan'a gözlerime bak demiştim ama o benim gözlerime bakmamayı tercih etmişti. "Ramo'ya bir şey olduğu yok bin şu arabaya," desem de duymamıştı ya da dinlememişti, bilmiyordum. Tek bildiğim yeşil gözlerin kan çanağına döndüğüydü.

Fidan'ı zorlukla arabaya bindirip durumu kontrol etmek için telefonumu çıkarmıştım neyse ki aramama gerek kalmamıştı ve beklediğim mesaj gelmişti.

"Kaya ailesinin yeri tespit edildi Yavuz Bey, konumu hemen atıyorum."

"Burada ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz."

"Merak etmeyin Yavuz Bey."

"Güzeeell," dedim kendi kendime ve telefonu cebime koyup arabaya bindim. Kulağımdaki kulaklıkları da çıkardım. Kendimi daha iyi hissediyordum.

Melis'in muhtemelen ailenin evinde olduğunu tahmin ettiğim içindi bu rahatlık ama Fidan çok beter bir durumdaydı. Bugün aklını yitirmezse daha da bir şey olmazdı diyebilirdim.

Bir şey demek istiyordum, sakinleşsin istiyordum ama gerçekten beni duyar mıydı ondan da emin değildim. Ama sonunda derin bir nefes alıp yaptığım planı anlatmaya başlamanın iyi olacağını düşünmeye başlamıştım.

"Bak Fidan, özel bir ekibi görevlendirmiştim. Ramo'yu normal mermiyle vurmadılar merak etme, bayıldı sadece. Lütfen ağlama artık, yok bir şey."

Beklediğim gibi herhangi bir tepki vermemiş ve sessizce gözünden yaşlar akmaya devam etmişti.

"Yapma böyle ne olur," dedim çaresizce. "Gerçekten bir şey yok. Hele bir Melis'i alayım."

Yoktu, hiçbir ses yoktu. Bir şey söylesin ortalığı dağıtsın istiyordum ama o hiçbir şey demiyordu. Daha fazla üstüne gitmek istememiştim.

Arabayı çalıştırıp gelen konuma tıkladım ve Ramo'nun hala yerde yatmakta olan bedeninin yanından hızlıca geçip gittim.

Kalbim neredeydi? Ne yapmıştım ve ne yapıyordum hiçbir şey düşünemez haldeydim. Tek bildiğim doğru şeyler yapıyor olduğumdu.

"Bitmeyecek," dedi belli belirsiz bir ses.

Hemen arabayı kenara çekip durdurmuştum. "Konuş ne olur," dedim. Dememle gözlerimin içine bakmaya başlamıştı.

Tam olarak hangi duyguyla baktığını kestirmek o kadar zordu ki. O kadar kapalıydı ki. Ne diyeceğimi bilemez bir şekilde gözlerinin içine bakarken çalan telefon her zamanki gibi her şeyi bozmuştu.

Metin arıyordu. Açıp açmamak arasında çok kararsız kalmıştım ve sonunda açmamaya karar verdim, şu anda sadece Fidan'ın ne diyeceğiyle ilgilenmek istiyordum. Tabii Metin bu duruma bayağı sinirlenecek ve muhtemelen ben açana kadar ısrarla aramaya devam edecekti ama umurumda değildi.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin