14.Bölüm

298 15 32
                                    

Bu bölüm şimdiye kadar yazdığım en uzun ve beni en çok yoran bölüm oldu diyebilirim. Finali biraz ara verdikten sonra yazacağım. Gerçi belli de olmaz ama yine de söyleyeyim :) Finalden önceki son bölüm olduğu için bazı şeylerin netleştiği ve yan karakterlerin hikayelerinin de tamamlandığı bir bölüm oldu. Oldukça aksiyon ağırlıklı :) Keyifli okumalar...

👔

Sekiz Ay Önce – Yavuz Gürkan

Metin gelip saçma sapan konuşalı tam bir hafta olmuştu. Bu bir hafta içinde hayatımda tabii ki değişen hiçbir şey yoktu. Dışarıya hava almak için bile çıkmayı reddediyordum. Bir süredir iyi ya da kötü herhangi bir haber almadığım için bol bol düşünecek vaktim olmuştu. Ve ben bu vakitlerde hapishaneden çıkmak için ne yapmam gerektiğini düşüneceğime hayal dünyama dalmayı tercih etmiştim. Ömür boyu hücrede kalmaya devam edersem ki muhtemelen öyle olacaktı beynim realist düşünmeyi tamamen bırakacaktı. Ayrıca içine düştüğüm yalnızlık duygusu da her zamankinden daha yoğundu. Yıllardır gittiğim her yere en az altı adamla birlikte giderken şimdi hiç kimseye güvenmemem gerektiği söylenen bir yerde sadece düşmanlarının hatırladığı bir kişiydim. Çünkü dostum yoktu. Zamanında insanlara tepeden bakıp zaafları var derken şimdi o zaaflar sayesinde insanın bir yaşam gayesi olduğunu idrak ediyordum. Özellikle de aşık olan insanları hep küçümserdim daha önce iki kez aşık olmama rağmen. Ama şimdi o duygu da olmasa bu hücrede bomboş ve kirli duvarlara bakarken gülümsemeyi asla başaramazdım. Yine de sıkılmamı engelleyemiyordum. Bu rutine hiçbir zaman alışamayacağımı düşünmeye başlamıştım. Hücrenin küçük penceresinden sızan ışığın yaptığı açıya bakarak saatin kaç olduğunu düşünmeye karar vermiştim. İstesem hemen yanda bulunan saate bakıp kolayca görebilirdim tabii ki ama sıkıntı insana hiç olmadık şeyler yaptırtabiliyordu. Derken hücrenin kapısında ayak sesleri duydum. Yine havalandırma saati gelmiş olmalıydı. Gardiyan kapıyı açtığında "Dışarıya çıkmayacağım," dedim direkt. Gardiyanlar benim bu halime alışmışlardı, sadece görevleri gereği hatırlatıp sonra ne halin varsa gör bakışları eşliğinde çekip gidiyorlardı ama bu sefer ki gardiyan öyle yapmamıştı. "Hayır çıkacaksın," demişti sert bir şekilde. Gözlerimi boş duvardan ayırıp anlam veremez bir şekilde gardiyana diktiğimde yüzünde çok keskin bir ifade görmüştüm. Beni döve döve dahi olsa dışarı çıkartacakmış gibi bakıyordu. Bitmek bilmeyen inadım yine devreye girmişti. "Çıkmayacağım, zorla mı?" dedim ben de aynı sert tonda. "Evet zorla, başka soru?" dedi. O an yüzüne daha da dikkatli bakmaya başladım. Bu yüzü daha önce buralarda gördüğümü hatırlamıyordum. "E çıkart o zaman," dedim. Niye bu kadar direttiğimi de bilmiyordum ama karşımdaki cılız adamın tavrı zaten zayıf olan sinirlerimi fazlasıyla bozmuştu. Sürekli bir yerlere sürüklenmekten çok sıkılmıştım. "Peki sen bilirsin," dedi ve hızlıca hücreden çıktı. Çıkarken kapıyı açık bırakmıştı, bu yeniden gelecek demek oluyordu. Birkaç dakika sonra karşımda beni öldürecekmiş gibi bakan üç kişi daha belirmişti. Hiçbir şey söylemediler, ben de sadece acı bir şekilde gülümsedim. İki kişi bir anda kolumdan tutup çekiştirmeye başladığında hiç direnmedim. Anlaşılan birileri bu sefer hücreme kadar gelmek gibi bir zahmette bulunmak istememiş, direkt beni ayağına çağırmıştı. Sürüklene sürüklene bahçeye çıkarıldığımda etrafta tepede uçuşan kuşlardan başka hiçbir şey yoktu. Zaten benim gibi mahkumları tek başlarına çıkardıklarını biliyordum ama bu sefer bu sessizlik bana biraz fazla gelmişti. "Bu sefer hanginiz geldiniz?" dedim sesim bahçede yankılanırken. Boş boş sadece hava almaya çıkarılmadığıma emindim.

"Yavuz Bey."

Arkamı döndüğümde duvarın kenarına yaslanmış baştan aşağı beni süzen Acar'ı görmüştüm. "Metin'i görmekten iyidir," dedim kendi kendime. Sonra aklıma en son Fidan'ı Acar'ın götürdüğü gelince o an ne için geldiğini falan düşünmeyi bırakıp "Fidan Adana'da değil mi?" diye sordum.

KARANLIKWhere stories live. Discover now