"Kaçıyor Musun Mustafa Demirtaş?"

33.3K 1.3K 131
                                    

03.08.2022

✨ İyi Okumalar ✨





Demirtaş ailesi için konuşulması gereken bir konu vardı. Bu konu hepsinin aklını yiyip bitirmesine rağmen henüz kimse cesaret edememiş, bir akşam açamamıştı meseleyi.

Taa ki bugüne kadar...

" Baba." Yiğit kendinden emin ve sakin çıkan sesiyle konuştu.

" Buyur oğlum."

" İki buçuk ay oldu baba. Sence de bir şeyleri konuşma zamanı gelmedi mi artık?"

" Neyden bahsediyorsun oğlum?"

" Kardeşimizden, kızından. Başka nasıl ifade edebilirim?"

" Yiğit, yemek yeniliyor şuan. Sonra abim, sonra." Deniz, babasının gerginliğini hissetmiş ve Yiğit'i susturmayı tercih etmişti.

Çatalı sesli bir şekilde tabağına bırakan Mustafa Bey oğullarının hepsine teker teker baktı ve ayağa kalktı. Dışarı çıkmaya yelkendiğinde yine ağzını araladı Yiğit.

" Kaçıyor musun Mustafa Demirtaş?"

" Oğlum, sonra konuşuruz bunu." Dilek Hanım korkarak konuşuyordu oğluyla. Elbet konuşulması gereken bir konuydu ama şuan sırası değildi.

Yiğit ayağa kalkarak babasının yanına gitti.

" Ortada genç bir kız var baba."

" Yiğit, uzatma. " Deniz kardeşini uyarmaya çalışıyordu ama ne fayda.

" Abi. 17 yaşında bir kız var ya ortada. Kızınız, kardeşiniz. Bir ben mi düşünüyorum bu kadar? Ya başına bir şey gelse, bir ihtiyacı varsa, yanlış insanlar çıkarsa karşına diye bir ben mi merak ediyorum?"

Çok güzel açıklamıştı kendini Yiğit. Artık birinin ses çıkarması gerekiyordu.

Her insanın sabrının bir sonu vardı ve o son Yiğit için bugündü. Her gün uykusunu bölen cevapsız soruların cevabını alacaktı babasından.

Bir şey demesini bir şey yapmasını bekliyordu Mustafa Bey'in.

" Şimdi sırası değil oğlum, sonra."

" Ne zaman baba ne zaman? Başına bir şey geldiğinde mi ya da öldüğ-"

Sözün kesen babasının ona kalkan eliydi. Tabiki de vurmamıştı ama 25 yıldır bir fiske yemeyen babasından 'haklı' olmasına rağmen böyle bir hareket görmesi cız ettirmişti içini.

Bundan sonra tek tabanca olacaktı. Kardeşini kendi çabaları ile bulacaktı. Poyraz'ın 'abi" diyerek kendisine seslenişlerini duymadan , annesinin ağlamalarını görmezden gelerek, Oğuz'un kötü bakışlarına daha fazla mahsur kalmayarak odasına çıktı ve kapısını kilitledi.

Herkes için sabah ola hayrolaydı.

🧿

Yiğit Demirtaş ;

Planlı gecenin bir sabahına herkesten önce kalkmayı da eklemeyi unutmamıştım.

Kısa bir duşun ardından giyindim ve grilerle dolu odamdan çıktım. Rotam belliydi.

Hastane.

Aşiret olduğumuza, sahip olduğumuz bu Demirtaş soyadına bakmayın. Burada da her yerde olduğu gibi kanun vardı nizam vardı. Eski eskide kalmıştı. Herkes her şeyi yapmakta özgürdü, ucu bize dokunmadıktan sonra tabi.

Arabama bindikten sonra yolun sonuna kadar bana eşlik edeceğini bildiğim fakat sırf ona inat takmayacağım emniyet kemerimi saymayarak arabamı çalıştırdım. Radyoda çalan İntizar şarkısını ilk başlarda ne kadar sevmediysem şimdi de o kadar çok seviyordum.

Kalbimi gömdüm toprağa
Ihlamurlar altında
Nasıl bir davadır bu ya
Göz yaşım gözümden damlar

Bu kısmından sonra daha fazla, öten uyarı sesini kaldıramamıştım. Neyse ki hastaneye de gelmiştim.

Arabadan indim ve kilitledim.

En son iki buçuk ay önce geldiğim ve canımdan çok sevdiğim kardeşimi kaybettiğim bu yere şimdi kan bağımın olduğu genç kızı bulmak için geliyordum.

Hayat gerçekten çok acımasızdı.

Tesadüfen hasta kayıt yerinde gördüğüm doktorun yanına gittim. Adı neydi bunun?

Onur Barış.

" Onur Bey."

" Siz, ah durun hatırlayacağım. Adınız, adınız Yiğit, Yiğitti değil mi?"

" Evet. Mümkünse müsait bir yerde konuşabilir miyiz?"

" Tabii, takip edin siz beni lütfen."

Dediğini yapıyordum. Epey bir merdiven çıkmış nihayetinde bir kapının önünde durmuştuk. İçeri girdiğimizde ise doktor kendi yerine ben de karşısında ki koltuklardan birine oturdum. Direkt konuya girecektim.

" Bir şey içer-"

" Onur Bey. Ben buraya kardeşimle ilgili olan dosyayı almak için geldim. Eminim sizde bir kopyası vardır."

" O gün babanıza vermiştim dosyayı Yiğit Bey."

" Dosyanın bende de olmasını istiyorum doktor. Bir mahsuru yok bence."

" Öyle, öyle tabii. Ben dosyayı isteyeyim hemen."

Masada ki krem rengi telefondan birini aramış ve dosyayı istemişti.

İkimizde sessiz bir şekilde bekliyorduk.

Sonunda dosya gelmişti.

" Buyurun."

" Eyvallah. "

Dosyayı aldığıma göre daha fazla burada durmama gerek yoktu. Çıkarken son uyarımı da yapmayı unutmadım.

" Aramızda, Onur Bey, aramızda!"

Üstüne basarak söylediğimdem anlamıştır diye umuyorum.

Elim boş çıktığım yetmiş bir basamağı siyah bir dosyayla iniyordum. Arabada açacaktım dosyayı.

Kilidini açtım ve bindim. Bazı şeyleri öğrenmenin vakti gelip çatmıştı bile. Dosyayı açtım.

Kocaman harflerle yazan 'Rana ÖZTÜRK' yazısı bile mutlu etmişti beni.

Biraz aşağısında dikdörtgen bir çerçeve de fotoğraf vardı. Pek net olmasa da güzel bir kızdı.

Anne adı: Büşra Pektaş

Baba adı: Ayhan Pektaş

Soyadları neden farklı diye düşünemeden edememiştim tabi...

Doğum yeri de Ankara'ydı.

Dosyadan alakız olan küçük kağıtta ise adres yazıyordu.

Demek ki beni 11 saatlik bir yolculuk bekliyordu.

Çıkalım bakalım, çıkalım da her şeyi açıklığa kavuşturalım.

 | - KARIŞAN İKİ HAYAT - |  TAMAMLANDI Where stories live. Discover now