tokyo sokaklarını kontrol etmenin, astlarını çetesinin içinde tutmanın ve manjiro sano olmanın sıkıcı işlerine yönelmenin tüm kaosu arasında - sadece bir hafta önce baba oldu. şimdi küçük, kırılgan bir çocuk kollarına yerleştirilmiş, statik küreleri ve sarışın katmanlarıyla uyumlu, çocuğun kafasını okşuyordu. mikey senin yatağına süzülmeni izlerken oğlunu salladı, göğsünü tutman için yeterince öksürdü, "sakin ol meleğim, onunla ben ilgileneceğim."Protesto etmek istiyorsun, yeni anne baba olmak inanılmayacak kadar ihtiyatlı davrandın ama hastaydın-başında bir ağrıyla vücudunu saran bir ağrı, hafifçe başını salladın ve mikey oğlunu yeni odasına taşıyarak nazikçe kucakladı, Mikey sallanan sandalyeye oturup onu sıkıca göğsüne bastırırken duvarlarda hâlâ boya var. "Sadece sen ve ben varız dostum, anne kendini iyi hissetmiyor - dinlenmeye ihtiyacı var" diye fısıldıyor mikey başparmağını yenidoğanın yanağında gezdiriyor, oğlu nazikçe göğsüne girdiğinde gülümseyerek. mikey neden gözlerinin yaşlarla dolduğunu, oğluna bakarken yanaklarına göz yaşlarının döküldüğünü, çocuğunun üzerindeki masumiyet peçesini, onu hiç bırakmamak, canı pahasına onu korumak istemesinin nedenini anlamıyor. "seni seviyorum"mikey burnunu çekiyor, uyuması için oğlunu sallamaya başlıyor, kendi vücudu başını sallamaya başlıyor ama uykuya yenik düşmeden önce oğlunu biraz daha izlemek istiyor.
𖣠 𝐂𝐇𝐈𝐅𝐔𝐘𝐔
"Baba çok güzel görünüyorsun" kızı ellerini çırparak chifuyu'nun dudaklarına biraz daha ruj sürdü. Sırıtmadan önce onları büzüyor, "ama senin kadar güzel değil" diye mırıldanıyor, o ciyaklamadan önce saç örgülerini düzeltip onu yere seriyor. chifuyu onu göğsüne yaslar, küçük vücudunu kıpır kıpır bir pislik haline gelene kadar sallar. "Annemi özlüyorum" diye fısıldıyor, chifuyu kızına bakıyor ve bu arada o senin görünüşünü aynen yansıtıyor. "Yakında evde olacak, bu sefer sana makyaj yapmama izin ver, tamam mı?" chifuyu gülümsüyor, yanaklarının etrafına az miktarda fondöten ve göz farı sürüyor. "Baba sen en iyisisin, bunu biliyor musun?"chifuyu, kızı onu sevmesinin her nedenini okurken gözyaşlarını tutmakta zorlanır ve eve dönmeni bekleyemez, bu yüzden chifuyu ona verdiğin hayat için sana gerçekten teşekkür ediyor.
𖣠𝐊𝐀𝐙𝐔𝐓𝐎𝐑𝐀
"Benimle dalga geçiyor olmalısın" chifuyu, küçük kızı kalçasında zıplarken kazutora işe girdiğinde burnunu kaşıyor. babasına bakmadan önce chifuyu'da kısılan altın rengi gözleri, kazutora ona "prensesim günü benimle geçirmek istedi" diyerek yüzünü buruşturdu. chifuyu arkasını dönerek arkadaşına elini sallıyor, "konuşmuyor bile ama her neyse." kazutora gözlerini deviriyor ama küçük bedenini daha sıkı tutuyor, "bugün benim küçük yardımcım olacak mısın?" Kazutora burnunu kızına sürtüyor, tombul yanakları salyalı bir gülümsemeyle şişiyor, "İşte benim kızım"onun yanağını öper ve o oyuncağını çiğnerken rafları doldurmaya başlar, chifuyu uzaktan seyrederken kazutora kızını sevgiye boğmak için küçük molalar verir, ona ne kadar iyi bir kız olduğunu ve kazutora'nın onu ne kadar sevdiğini hatırlatır.
𖣠 𝐑𝐀𝐍
Ran dikiz aynasından kızının bir oyuncağı çiğnemesine bakar, kızının mor tonları ona bakarken yakalar. "Bugün babanla çalışmaya hazır mısın prenses?" gülümsüyor, koşarak bir park yerine çekip onu araba koltuğundan nazikçe çekerken onun gevezeliği onun için yeterince iyi bir cevap, koşarak bonten binasına girerken boynuna yapışıyor, insanlar güçlü olana bakmak için duruyor Çocuğu saçını çekerken bulaşıcı bir kahkahayla övünen çete üyesi. mikey ve kokonoi yakınlarda durup kaçmayı bekliyorlar, yürümeye başlayan çocukla göz teması kurduklarında gözleri seğiriyor. "Eşim yeterli süre içinde bakıcı bulamadı, biraz bizde kalabilir mi sizce?"Gülümseyerek koştu, kızının kafasına bir öpücük kondurdu ve bu sefer daha önceki gevezeliği büyük ayrıntılara girerek devam etti. "evet, silah tutabileceğini mi düşünüyorsun?" mikey yürümeden önce gözlerini deviriyor ve onunla kokonoi kapıyor, çocuğuyla birlikte koşarak ayrılıyor ama umrunda değil - ilk doğum günü neredeyse yaklaşıyordu ve onunla olabildiğince fazla zaman geçirmek istiyordu. ran, kızını ofisine getirmeyi, evrak işleriyle uğraşırken kucağına oturtmayı, adını her imzaladığında kalemi kapmaya çalıştığında gülmeyi seçiyor. "Sen çok akıllı bir kızsın" diye övgüler yağdırdı, elini onunkinin üzerine koydu, kızına adını kağıda yazması için rehberlik etti, adı söylendiğinde göğsü gururla doldu."Annen seni biraz içeri alacağını söyledi ama seni bırakmak istemiyorum" diye fısıldadı, çocuğu öpücüklere boğdu, küçük ciyaklamaları onu daha çok güldürdü, "Baban gibi olacaksın. kızım" kızı sessiz, kalemi tekrar kavramaya çalışırken konsantrasyonunu koruyor. Ran, çocuğunu bir süre daha yanında tutmak için size küçük beyaz bir yalan söylemek zorunda kalabilir, onun tamamen kendisine kalmasına karşı koyamaz - yarattığı hayatın tadını çıkarır.
𖣠𝐑𝐈𝐍𝐃𝐎𝐔
Rindou onu yatağa yatırmaya çalışırken kızı onun boynuna yapışıyor, kafasıyla onaylarken ona saçma sapan şeyler söylüyor. rindou genellikle kızını uyutmaz ama sen yeteri kadar süre içinde bir bakıcı bulamamışsın, bu yüzden rindou izin almaya karar verdi. ilk başta kolaydı - ona banyo yaptırmak, sayısız lezzetli yemeğini yedirmek ve şimdi rindou onu uyutmakla karşı karşıya, ki bu hiç bu kadar kolay olmamıştı. "hayır baba!" Rindou yatağına yaklaşırken kollarından kıpırdayarak ciyaklıyor, "meleğim, lütfen" rindou ısrar ediyor, kızının oyuncaklarına koşup, babasını görmezden gelirken ara sıra onlarla oynamasını izliyor. kendini kolaylıkla onun minik yatağına atmaktan vazgeçiyor, rindou ellerini karnına koyarak derin bir iç çekiyor. kızı rindou'dan gelen sessiz horlamaları duyduğunda kaşlarını çatar, ona doğru daha da ilerler, kolunun altına girmeden önce vücudunu inceler, yüzünü onun yanına yaslayarak kirpiklerini birbirine kenetler. ve rindou savaşı kazandı, onu saatler sonra kızıyla hala uyuyorken bulursun.
𖣠𝐒𝐀𝐍𝐙𝐔
Sanzu o gün kızıyla yalnız kalır, ateşi termometrenin sınırlarına ulaştı ve vücudu hastalığa daha fazla dayanamadı - sanzu'nun kalbi bununla zar zor başa çıktı. hasta olacağını biliyordu ama o onun kollarına yatıp yanağını göğsüne bastırdığında - risk alacaktı. Sanzu telefonda seninle konuşuyor, elini kızının alnına koyarken saçını kulağının arkasına sıkıştırıyor, "fazla stres yapma meleğim, baba bunu halledebilir" sanzu sana güvence veriyor eğiliyor çocuğunun kabaran yanaklarına bir öpücük kondurmak için. telefon görüşmesini nasıl halledeceğini bir dizi kelimeden sonra ve çocuğunun babasının dikkatini çekmesi için ağlayarak bitirir. "Ne var prenses?" sanzu burnundan sümük damlarken mavi gözlerinin yaşlandığını izliyor - kızının küçük bedenindeki hastalıktan ağlamasını izlemek acı veriyor, her şeyi alıp götürmeyi diliyor ama şimdilik sarılmaları ve öpücükleri umuyor aklını başından alacak. Kollarından kalkarak televizyonu işaret ederek, ondan aldığını bildiği şefkatten homurdanıyor - içini çekiyor, yanına sarılırken televizyonu açmak için eğiliyor. Sanzu, ekrandaki dans eden nesnelere veya yanıp sönen parlak renklere ilgi duymaz ama kızını mutlu etmek için her şeyi yapar ve kızı olduğu yerde halinden memnun görünür. "Bunun benim hayatım olacağını hiç düşünmemiştim"sanzu yüksek sesle konuşuyor, kızı dişlek bir sırıtış göstermeden önce gözlerini sanzu'ya doğru çekiyor, ona gülümsüyor, yanaklarını tutuyor ve burnunu kendi burnuna sürtüyor, "ama başka türlüsü olmazdı" sanzu mırıldanıyor , kızı yüzünün her yerine hapşırdığında yüzünü buruşturuyor.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bu bölümü de atıp Tolunay Ören izlemeye gidiyorum bayss oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin bacılar yarın yeni bir bölümde görüşmek üzere hoşçakalın offf çok hawli konuşma yazdim şuraya
