13. Bölüm

786 41 101
                                    

Kaskatı kesilmemi sağlayan şey ise önce belimdeki el, sonrasında ise dudaklarımdaki baskıydı.

Bacaklarımı işlevini yitirmişti. Etrafımdaki her şey uğultu gibi gelmeye başladığında kalbimin durumundan bihaberdim. Dudaklarımdaki baskının Five'ın dudakları olduğunu anlamam uzun sürmüştü. Öpmüştü... O beni öpmüştü? Bu öpücüğün hayatımın dönüş noktası olacağından kesinlikle bihaberdim. Dünya durdu o an, sadece ikimiz vardık. Bir tepede, çok güzel bir manzarası olan bir yerde beni öpmüştü. Hiç bitmesin istedim... Şu an zaman dursun, hiç ayrılmayalım.

Karşımdaki beden hızlıca benden uzaklaştığında her şey o kadar hızlı gelişmişti ki tepki bile verememiştim. Kaskatı kesilmiş bir şekilde ona bakarken o yüzüme bakmadı.

"Bak unut bunu." dediğinde panikledim.

"Ha-" Five'ın ışınlanmasıyla cümlem yarıda kalmıştı.

Fark etmeden ayakta dikilmeye devam ettiğimde gülümsüyordum. Kafamı hızlıca iyi yana salladım. Bütün hücrelerim işlevini yitirmiş gibiydi. Az önce yaşananları hala kabullenemiyordum. Beynim reddetiyordu ama kalbim kesinlikle beynime karşıydı. 'sonunda sevildin be kızım!' diyordu kalbim. Beynim ise tamamen zıttı 'kırılacaksın Ashley, yapma.' diyordu. Peki ben kimi dinleyecektim?

"Kendine gel Ashley!" Ne yaparsam yapayım yüzümdeki sırıtmayı silemedim. Omuz silktim ve yürümeye başladım. Bacaklarım hala titriyor, kalbim yerinden çıkacakmışçasına atmaya devam ediyordu.

Neydi az önce yaşadıklarım? Five benden hoşlanıyor muydu yoksa her şey anlık mı gelişmişti? Five beni öptüğünde uzun süredir kabullenemediğim bir şeyi kabulledim. Kalp ritmimin değişmesi, bacaklarımın uyuşması, kelebek hissi. Bu duyguları daha önce yaşamamıştım ama ne olduğunu anlamak zor değildi.

Ben Five Hargreeves'e aşık olmuştum...

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Yüzümdeki sırıtmayı silemeden eve geldiğimde, ilk işim Five'ı bulmaktı. İçeri girdiğimde herkes salonda oturmuş sohbet ediyordu. Tabiki Five dışında.

"Selam çocuklar!" diyerek salona girdiğimde herkes bana döndü.

"Hey, sen niye öyle sırıtıyorsun?" Viktor'un sorduğu soru gözlerimi kocaman açmama sebep oldu.

"Ha? Ney? Sırıtmıyorum!" dedim sırıtmaya devam ederken. Herkes kahkaha attığında yaptığım salaklığın farkında vardım. Yine de bozuntuya vermedim.

"Şey çocuklar, Five nerede biliyor musunuz?" dediğimde hepsi başını iki yana salladı. Yenilgiyle omuzlarım düştüğünde sırıtmam yüzümden silinmişti.

Duyduğum kapı sesiyle arkama döndüm. Five gelmişti. Onu tekrar kaybetmek istemediğim için hızlıca ona doğru ilerlemeye başladım.

"Fi-" Işınlanmıştı. Yine! Elimi alnına vurup koşarak merdivenleri ikişerli çıkmaya başladım. Five'ın odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Ses gelmeyince tekrar tıklattım.

"Hey, Five. Müsait misin?" diye sorduğumda cevap vermedi.
"Cevap vermemen müsait olduğun anlamına geliyor. Giriyorum!" dediğimde tekrar cevap gelmedi.

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimde Five çalışma masasına oturmuş önündeki defterle uğraşıyordu. Daha doğrusu karalıyordu. Hayır, cidden defteri yırtarcasına karalıyordu.

"Five-"

"Çık!" diyerek dişlerini sıktığında nereden geldiğini bilmediğim cesaretle devam ettim.

Ashley/Five Hargreeves - Kapsül Where stories live. Discover now