17. Bölüm

462 37 10
                                    

Oy Sınırı:
25

————————————————————
"Zorundayım." dedim kollarımı iki yana açarken. Kimsenin cevap vermesine izin vermeden devam ettim. "Five'ı bulmam lazım."

Tam çıkmak için hamle yapacaktım ki Luther beni durdurdu.

"Konuşmamız lazım."

————————————————————

Luther'la konuşmamızdan sonra hızlıca salondan çıktığımda adımlarımı olabildiğince hızlı atıyordum. Five'ın nerelere gitmiş olabileceği kafamın içinde dolanırken kafamın içinden binlerce ihtimal geçiyordu. Aklıma gelen yerle gülümsediğimde adımlarımı hızlandırdım.

Yaklaşık on beş dakika sonra nefes nefese durduğumda gördüğüm simayla gülümsedim. Oradaydı, tepede manzarayı izliyordu. Uçurumun kenarına oturmuş yanındaki içki şişesini yudumluyordu. Ama ne olursa olsun o dik duruşundan asla vazgeçmiyordu.

"Orada bekleyecek misin?" duyduğum sesle irkildiğimde olduğum yerde onu izlediğimi fark ettim. Five ne zamandır orda olduğumu biliyordu? Duyduğum utançla birlikte yanaklarım kızarırken kafamı iki yana salladım ve ona doğru yürümeye başladım.

Yanına geldiğimde düşmememeye özen göstererek yavaşça yanına oturduğumda düşmemem için tetikte bekleyen elini fark ettim. Gülümsememi gizleyemediğimde ne yaptığını fark etmiş gibi hızlıca elini yere koydu. Gülümsememi yüzümden silmeden oturduğumda içki şişesini uzattı. Yavaşça elinden alıp bir yudum aldığımda içkinin ağırlığı karşısında yüzümü buruşturdum.

"Bunu nasıl içiyorsun?" dedim yutkunmaya çalışarak. Dudağının kenarı burukça kıvrıldığında mırıldandı.

"Zamanı gelince anlarsın." Dedikleri bir anlam ifade etmediğinde kaşlarımı çattım. Five açıklama gereği duymadı ve içkisinden bir yudum daha aldı. Ne diyeceğimi bilemeyerek dudağımı ısırdığımda içki şişesini sertçe yerine koydu. Olduğum yerde hafifçe irkildiğimde gözlerimi yumdum.

"Luther haklı, benim gitmem daha doğr-"

"Dinlemek istemiyorum!" diye sertçe sözümü kestiğinde gittikçe sinirlendiğimi hissedebiliyordum.

"Five inkar etsen de etmesen de bu konuşma yapılacak!" diye sesimi yükselttiğimde ellerini yüzüne kapattı. Oturduğu yerden hızlıca kalktığında ben de oturduğum yerden kalktım. Tam karşısına geçtiğimde sinirli bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Aileye sonradan katılan kişi benim, benim gitmem en mantıklısı. Bunu sen de biliyorsun!" diye devam ettiğimde yumruklarını sıktı.

"Ashley..." dedi ve derin bir nefes aldı. "Gitmeyeceksin."

Bütün yelkenlerim suya inmiş gibi omuzlarım düştüğünde ağlamamak için direniyordum. Five yüzümü görür görmez beni kendine çekti ve sarıldı. Ben yavaşça kollarımı onun beline sararken o beni her şeyden korumak ister gibi sıkıca sardı.

"Seni asla bırakmam." dedi ve başımın üstüne bir öpücük kondurdu. 'Bırakma' demek istedim. Ama gitmem gerektiğini bildiğim için sessiz kalmayı tercih ettim. O da bunu fark etmiş gibi kollarını daha sıkıca bana sardığında kokusunu içime çektim. Yavaşça ondan uzaklaştığımda dizlerim titremeye başladı.

Ashley/Five Hargreeves - Kapsül Место, где живут истории. Откройте их для себя