18. Bölüm

310 23 49
                                    

Çok çok uzun zaman sonra tekrardan merhabalarrr!! Öncelikle bölüm bekleyen herkesten defalarca kez özür dilerim. Size bir duyuru yayınlamıştım fakat ondan sonra da bölümü yayınlayamadım.

Tekrar özür dileyerek keyifli okumalar diliyorumm.

————————————————————

Oy Sınırı:
Beklettiğim için bu bölümlük istisna ❤️‍🩹

————————————————————

Bir kapının önüne geldiğimizde kapının önündeki sisteme şifreyi girdi ve kapıyı açtı. Yavaş adımlarla içeriye girdiğinde ben de onu takip ettim. Karanlık odanın ışığı açıldığında gördüğüm görüntüyle midem bulanmaya başladı.

Odada onlarca çocuk vardı.

Odaya hafifçe bir adım attığımda çocukların gözü bana döndü. Hepsinde aynı hüzün ve kırgınlık vardı. Elimi ağzıma kapattığımda ellerim titremeye başlamıştı. Nefes alamayacak duruma geldiğimde odadan hızlıca geri çıktım. Daha fazla orada duramayacağımın farkındaydım. Adını bilmediğim adam da arkamdan odadan çıktığında karşıma geçti.

"Dur bir dakika?" dedi şaşırmış bir şekilde. "Buradaki görevini biliyor musun?"

Kaşlarımı çattığımda düşünmeye başladım. Luther bana hiçbir şey söylememişti? Yani tamam gelip bu adamları durdurmam gerektiğini biliyordum ama nasıl yapacağım hakkında bir bilgim yoktu. Yine de kimseye belli etmemeliydim.

"Evet." dedim tek seferde.

"Güzel." diye mırıldandı karşımdaki adam.

"Adınızı hala bilmiyorum." dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Adımı paylaşmayı pek sevmem." dedi dudaklarını büzdüğünde. Sergilediği her davranışı ayrı ayrı sinirlerimi bozarken yüzümü buruşturmamaya çalıştım. O an kendime biz söz verdim.

Bu işi bu adamı öldürmeden bitirmeyecektim

Rahatsız edici ve sinir bozucu konuşmamızdan sonra aptal adam beni çocukların olduğu odanın önünde yalnız bırakmıştı.

Tam çocukların olduğu odanın kapısından içeri girecekken aklıma Reginald'ın verdiği mektup gelmişti. Şimdi ise odanın yanındaki koltuğa oturmuş elimdeki zarfla bakışıyordum.

İçinde çok kötü bir şey olma ihtimali kadar saçma bir şey olma ihtimali de vardı. Kalbim çarpmaya başladığında mektubu açamayacağıma karar verdim ve ayağa kalktım. Mektubu buruşmasını umursamadan cebime sıkıştırdığımda adımlarımı tekrar çocukların olduğu odanın önüne getirdim.

Odadan içeriye girdiğimde herkesin gözü bir anda bana döndü. Yavaşça yutkundum ve zorlukla gülümsedim.

Herkes o kadar perişan haldeydi ki gülümsemem bile canımı yakıyordu.

"Nasılsınız?" diye sordum sesimi olabildiğince yumuşatarak. Hiçbiri cevap vermediğinde sıradaki hareketimin ne olması gerektiğine karar veremiyordum.

Ashley/Five Hargreeves - Kapsül Where stories live. Discover now