16. Bölüm

522 44 3
                                    

"Ashley!" dedi önce. Cevap vermedim.

"Liam geldi..."

Önce duymamış gibi yaptım, Five'ın bakışları hızla bana dönerken karşımdaki duvarı tepkisizce izliyordum. Kimse bir şey dememiş, kulaklarımda uğuldayan bir sesmiş gibi davranmaya çalıştım. Gözlerimi birkaç kez kırptığımda zaman durmuştu sanki. Ne ses duyabiliyordum ne hareket edebiliyordum.

"Ashley!" Five'ın sesiyle hızlıca ona döndüğümde gülümsedim. O ise gülümsememe anlam veremez bi ifade ile baktı.

"Halüsinasyon da görmeye başladım." diye mırıldandım elimi alnıma götürdüğümde. Five tam bir şey dicekken herkesin bakışları mutfaktan içeri giren Allison'a döndü.

"Ne halüsinasyonu?" diye sordu.

"Az önce Diego'nun 'Liam geldi' dediğini duydum da." dedim kaşlarımı çatarak. Bakışlarım herkesin yüzünde dolaştığında kaşlarımı çattım. Yavaş yavaş idrak etmeye başladığım şeyler ile hızlıca herkesin gözlerinin içine baktım. Gözlerimi kıstığımda mideme giren krampla nefes almayı bıraktım.

"Hayır, hayır..." dedim ve hızlıca mutfaktan çıktım. Hızlıca salona girdiğimde adımlarım olduğu yere bıçak gibi saplandı.

Beni burdan uzaklaştıramaz, ayıramazlarmış gibi ayaklarımı yere mühürledim. Bütün çocukluğum gözlerimin önünden geçip giderken karşıma çığlık atan ufak bir kız çıktı. Gözlerimi usulca ona çevirdiğimde ayağa kalktı ve yanıma geldi. Bu kızın benim küçük halim olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Tam olarak o eve gittiğim yaşımdaki halindeydi. Yavaşça dizlerimin üstüne çöktüğümde o da bana doğru bir adım atmıştı. O kızın ne kadar soğukkanlı olduğunu bilsem de içten içe çok kötü halde olduğunu da biliyordum. Elini yüzüme doğru uzattı ama dokunmadı. Ben usulca gözlerimi kapadığımda güldüğünü duydum.

"Bak, vücudumuzda yeni morluklar var." dedi yanağını işaret ederken. Kalbimde hissettiğim acı katlanarak artarken o kız hızlıca elini ağzına kapattı. "Söyledim diye beni döver mi?" dedi kaşlarını çattığında. Usulca başımı iki yana salladığımda nefes almakta zorlanıyordum. "Onu sakın affetme tamam mı?" dedi kaşlarını çatarken. "Onu benim için affetme." dedi ve yavaş yok olmaya başladı. Onu durdurmaya çalışmadım, tek bir adım bile atmadım. Çünkü şu an gerçekle halüsinasyonu ayırt edemeyecek kadar delirmemiştim. Yavaşça yerimden doğrulduğumda ağlamamaya ve karşısında dimdik durmaya küçük halim için söz vermiştim.

Zaman durmuş gibi tekrar herkes hareket etmeye başladığında kollarımı göğsümde bağladım ve sırıttım. Liam'ın sırtı bana dönük olduğu için yüzünü görememiştim ama siması gözlerimin önündeydi. Five ekstrem bi tepki vermememe şaşırmış olacak ki gözlerini kısmış, yüzümü inceliyordu. Liam'ın eski güçlü bedeninden eser yoktu. Neredeyse altmışlarına gelmiş, saçları beyazlamıştı. Sırtındaki hafif kamburluğun bir dövüşme sonrası ortaya çıktığı barizdi.

Liam'ın orda olduğumu bildiğine emindim. Ama geri dönecek cesareti yoktu. Ben ona o cesareti vermeyecek, aksine dönmesini engelleyecektim. Sonrasında ise ben onun karşısına geçecek, yüzleşemediği gerçekleri yüzüne vuracaktım. Sesli bir şekilde kahkaha attığımda gülüşüm kesinlikle samimi değildi ve içindeki aşağılayıcı tonu bir tek Liam'ın anladığına emindim. O da ben küçükken bana aynısını yapmıştı. Ona ufak bir adım attığımda gerilen sırtı bana keyif vermişti. Five ne yapmaya çalıştığımı anlamış gibi kollarını göğsünde birleştirmiş, dikkatle beni izliyordu.

Ashley/Five Hargreeves - Kapsül Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt