'kanlı not

751 65 72
                                    

Günlerden pazartesi ve iş başı yaptığım o nefretli gün.

Geçimimi sağlamış olduğum bu cafede devamlı olarak müşteri gelirdi.

Burası Kore'nin en meşhur cafelerinden biriydi.

Bir yıl önce üniversite için yerleştiğim bu ülkede kendimi alışmış hissediyordum. Bazen kendime ilk geldiğim hal ile şimdiki halime bakiyorum ve kendimle gurur duyuyordum.

Aslen Koreli değildim. Ailem başka bir ülkenin vatandaşıydı. Bende sonradan kendim için burayı tercih ederek sıkı çalışmıştım ve sonunda buradayım.

Ailemi 3 yıl önce çıkan bir yangın yüzünden kaybetmiştim.

Bu kayıp okulumu etkilediği için tedavi görüyordum. Psikolojim yerle bir olmuştu ailemin bedenlerini öyle gördüğümde.

Sikik ilaçlar her ne kadar beynimi bulandırsada mecbur içiyordum.

Cafede işlerimiz döngü halindeydi. Belirli bir süre içinde garson, kasiyer ve gelen mallar ile ilgileniyorduk. Her birimizin bir programi vardı.

Ben genellikle garson ya da kasiyer olmak üzere iki yerden döngü içerisindeydim.

İşime geliyordu.

Maaşım oldukça iyiydi bana yeterdi. Buraya gelmeden önce biriktirdiğim paralar da bana destek oluyordu.

Kısacası iyiydim.

Bugün garson olarak işlerimi yürütürken burada konuştuğum tek arkadaşım olan hoseok hyung yanıma gelmişti.

"Jimin, 6. Masaya bir latte gidiyor"

Kafamı onaylayarak içeceklerin ve yiyeceklerin hazırlandığı yere adımladım.

Elimde ki tepsi ile masaya ilerledim.

"Buyrun latteniz, afiyet olsun"

Gülümseyerek ayrıldım.

Burada sevmediğim bir diğer şey ise sürekli gülüyor olmamızdı. Bazen gülümsemekten ağzım kilitleniyordu.

Ve bu çok rahatsiz ediciydi.

İşlerimi bitirdikten sonra mesaiye kalmıştım. Bugün dükkanı kapatma sırası bendeydi.

Son şeyleri yaparak ışıkları kapatıp çıkışa doğru ilerledim.

Kapıyı da kilitledikten sonra derin nefes alıp havanın soğukluğuna bıraktım kendimi.

Caddede yürürken 7/24 açık olan bir fırıncı gördüğümde gülümsedim ve oraya adımladım.

Karnım açtı ve genelde işyerinde bir şey yemezdim. Eve gidince ise kendime bir şeyler hazırlamak içinde çok yorgundum.

Fırından aldığım çörek ve kruvasan ile eve doğru adımladım.

Evim müstakil evlerin dizildigi güzel bir sokaktaydı. Evin bahçe kapısını açarak köpek kulübesine doğru ilerledim. Önce köpeğimi kontrol etmeliydim.

Telefonumun fenerini açarak chimmy'nin yanına ilerledim. 2 gündür sokakta oluşan bir sorundan ötürü sokak lambası çalışmıyordu. Bu yüzden feneri kullanmak bahçedeki taşlara takılmamak için iyi bir seçimdi.

"Chimmy, nerdesin?"

Ses yoktu.

Feneri yavaşça kulübesine doğru tutup içeriye baktım.

Uyuyordu. Gülümseyerek kapısını kapatıp oyun bahçesinden çıkarak eve adımladım.

Anahtarla kapıyı açacak iken ayağıma takılan bir şey yüzünden yere baktım.

Bir kutuydu.

Şaşırmıştım, yakın bir zamanda bir şey sipariş etmemiştim.

Kutuyu kucaklayıp eve girdim.

Evin sıcaklığı tenime işlerken. Üzerimi giyinmek üzere odama indim.

Evim her ne kadar dışarıdan iki kat görünse de aslında üç katlıydı.

Alt katta odam ve kütüphanem, üst katında salon, mutfak, ortak banyo, tuvalet falan en üst katta ise fazladan odalar vardı.

Bu ev gerçekten işime gelmişti.

Üzerimi giyinip salona gittikten sonra kutuyu elime aldım.

Kutuyu açınca içinden çıkan kağıt parçasına baktım.

Üzerinde kırmızı lekeler vardı.
Kağıtta yazanları okumak için biraz daha kendime yaklaştırdim ve bir şey fark ettim.

Bu kağıt kokuyordu?

Kokusunu anlamadığım için bir daha baktım en sonunda fark edince geri çekildim.

Sikeyim kağıt kanlıydı!

Lekeler oldukça yeni ve koku keskindi. Bunu bana gönderen her kimse ya psikopat ya da psikolojik rahatsızlıkları olan bir ruh hastasıydı.

Notta beliren yazıyı okuduğumda şaşkınlığımı gizleyememistim.

"İntikam için geri döndüm sevgilim"

-

~frezya

nota sanguinosa || yoonmin Where stories live. Discover now