'yara

210 29 19
                                    

Hayatın sonuna geldiğini hissettiğiniz anda o çaresizliği yaşadınız mı?
Veya güvendiğiniz o kişi size bunu yaşattı mı?

Jimin ise bunun eşiğinde yüzüyor ve boğuluyordu.
Yerde kesilen nefesi ile beraber yatıyor ve gelen ani hisle sürekli irkiliyordu.
Kötü haldeydi.

Zaten zayıflayan bedeni bu krizler eşiğinde daha çok onu eritiyor ve beter hal ediyordu.

Jimin ise hala bekliyordu.
Umudunu kaybetmeyen bir çocuktu.
Umudun içinde umut arıyordu.

Kendisini arıyordu.

Oda her insan gibi bazı şeyler istiyordu.
Kimsesiz olmak istemiyordu, sevilmek istiyordu ve duygularını hissetmek istiyordu. Yemek yemek istiyor kriz geçirmek istemiyordu.

Jimin birde annesini istiyordu.

Yattığı bu soğuk zeminde ne yapacağını düşünüyor, ilaçsız krizinin kendiliğinden geçmesini istiyordu.

Onun için erkendi.
Gözlerini kapatmak için.

Nefes nefese kalmış o zeminde saatler geçmiş ve büyüğünün gelmesini bekliyordu.

Her ne kadar ondan nefret etse de ona sarılmasına ihtiyacı vardı.
Sakinleştirmesine ve ilaçlarını içirmesine..

Yavaşça düzelen nefesleri ile beraber ayağa kalktı. Belki bir umut ederek kapıya adımladı.

Açlıktan başı dönen beden sendelenerek kapı koluna tutunmuş ve kapı açılmıştı o anda.

Sevinmişti küçük beden. Yavaş yavaş en alt kattaki sessiz koridorda yürüyor ve yukarıya adımlamaya çalışıyordu.

Kaçırılmadan önce daha iyiydi hayatı. Zorlu olsa bile hoseok hyung'u varken iyi hissediyordu.

Aniden hayatına giren kişi -ki bu katil- hayatını mahvetmisti.

Sonunda biten merdivenlerle eve bir göz gezdirdi anlaşılan çalışanlar odalarına geçmişti. Küçük olan İlaçlarını bulmak adına önce mutfağa gitti.

Evinin mutfağından kat ve kat geniş olan bu mutfakta nereye bakacağını bilemedi. En sonda gözüne duvarda ki minik dolaba gezdirdi. 

Oraya gidip dışında bulunan camdan içine baktı ama ilaçlarını göremedi.

Oflayıp aklında ki şeyi yapmak hiç istemiyordu.
Hayatını mahveden kişinin odasına bakması gerekiyordu.

Olsa olsa orada olurdu. Büyük olan onun mutfağa bakacağını tahmin etmiş olabilirdi.

Güçsüzce diğer merdivenlere adımladı.

Adımları sessiz ve yavaşken kendisinin burada olduğunu bile bilmiyordu. 
-yorgun- bedeni burda olsa bile ruhu çoktan onu terk etmiş gibiydi.

Sonunda büyük olanın odasına gelmişti.

Kapıyı tıklattı ancak ses gelmemişti.

'uyuyor mu acaba?' diye düşündü küçük olan. Bu yüzden kapıyı yavaş yavaş aralayarak girdi odaya.

Odada ki yoğun içki kokusu küçüğü çoktan rahatsız etmişti.

Sevmezdi içkileri, çünkü insanlar bu şeyi içince hayatlarını mahvedebiliyordu.

Evet, yine buna şahit olmuştu küçük beden.

Unutulmayan yaralarından.

Büyük olan yatakta uzanırken gördü ve birde komodin üstünde ki ilaç kutularını.

Jm'den

Odada olan koku burnumun direğini kıracak kadar yoğundu. Ne vardı sanki bu kadar içecek.

Sızmış olmalıydı. Onu uyandırmadan ilaçlarımı almalı ve sonra da odayı belkide fırsattan evi terk etmeliydim.

Yavaşça yatağın yanına gelince üstten baktım ona. Sızmış uyuyordu.

Tatlı olabilirdi ama hala gerçek kişiliğinin ne olduğu belli iken bu mümkün değildi.

İlaçlarıma uzandım ve tam son kutuyu da alıp gidecek iken ayaklarıma dolanan ayaklarla ve yatağa cekilmem ile neye uğradığımı şaşırmıştım.

İşte şimdi korkuyorum.

Gözlerim korkudan açılamazken üstümde bir ağırlık hissettim.

Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda ki yüzü pek içler açısı değildi.

Sırıtan sıfatıyla bana bakıyordu.

Bir anda boynuma gömülmüştü ve fısıldamıştı.

"Jimiinn"
'sarhos olduğu için uzatarak konuşabilir'

"Hyung ne yapıyorsun?"

"Kokun.. jimin kokun başımı döndürüyor."

Burnunu boynuma sürtüyor ve öpüyordu.

Ne? Öpmek mi?

Onu itmiştim ve geri geri gitmeye çalışmıştım.

"Bırak beni! Ne yaptığını zannediyorsun? Kalk üstümden be! Ya!?"

Diz kapağımdan tutup kendisine çekmişti.

"İlaçlarını almaya geleceğini biliyordum bebeğim."

Şuan onu anlamıyordum ama her şey ayildigi zaman beter olabilir buna engel olmam lazım.

"Hyung bırak beni, pişman olacağın şeyler yapmamalısın."

"Hayıırrr olmaayacağğım"

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp yanaklarımı tuttu.

Tanrım! Lütfen düşündüğüm şey gerçekleşmesin.

"Yanlış yapıyorsun hyung, ayılınca pişman olacağın şeyler yapıyorsun. Kalk üstümden ve bırak beni!?"

Yüzüne çaktığım yumruk ile
Onu son gücümle bir kez daha ittirdim ve neyse ki yatağa geri düşmüş gözleri kapanmış, açılmamıştı.

Fırsat bilip çöplüğüme dönmüştüm.

Tabi ki su alarak.

İlaçlarımı içerek yere bağdaş kurarak oturdum.
İyi hissediyordum.

Pencereye bakınca şafak vakti olduğunu anlamış ve pencereyi açıp derin nefes alıp gece ayazının bıraktığı sabah nefeslerini solumustum.

Kaçmak için polise ihtiyacım vardı.
Eğer evden kaçarsam beni bulur daha beter ederdi.

Ölmeden kurtulmam lazımdı.

Salak kafam! Telefonumu neden aramaya kalkmadım ki!?

Derin düşünceler içerisindeyken saatler ilerlemiş ve olduğum yere büzülmüştüm.

Gözlerim yanıyordu. Sanırım biraz uyusam bir şey olmaz.

Ve işte karanlık.

__

Kontrol 🙅🏻‍♀️

İyi geceler.

~frezya

nota sanguinosa || yoonmin Where stories live. Discover now