'hoseok, lunapark, kriz

334 42 16
                                    

4 gün sonra 

Bugün içimdeki olan durgunlukla uyanmıştım.

Yoongi hyung en son yazdığı andan beri ne aramış ne de yazmıştı. Hali ile bende o yazmadı ise rahatsız ederim diye yazmamıştım.

En sonda pes ederek kalkmayı denemiş ama kalkar kalkmaz yatağa geri düşünce sinirden gülmüş ve yatağa tekrar yatmıştım.

Telefona bakmak iyi bir fikirdi.

Telefonda gezinirken arayan hoseok hyungla mutlu olmuş ve hemen açmıştım aramayı.

"Jiminiee! Selam nasılsın?"

"İyiyim hyung yeni uyandım telefonla oyalaniyordum sen nasılsın?"

"Çok iyiyim jimin! Bugün dışarı çıkalım? Çok sıkılıyorum kafayı yiyeceğim evde o derece"

"Hyung saat daha 9.30 ne zaman uyandın sen?"

"Ben her gün her dakika her saniye sıkılıyorum jimin. Hem hafta sonu bir pazar günü seninle geçirelim bir şeyler yapalım olur mu?"

Tamam sanırım kabul edebilirdim.

"Olur hyung, peki ne yaparız?"

"Lunaparka gitmek ister misin?"

Düşündü jimin, lunaparka ne zaman gitse ailesi ile gittiği zamanların anılarını hatırlıyor ve halüsinasyonlar görüyordu lunaparkın ortasında. Bu nedenle gitmekten çekinirdi.

"Jimin?"

Ama yanında hyung'u vardı, jimini korurdu, değil mi?"

"Tamam hyung gidelim sen biletleri önceden alır mısın ben hazırlanıp yetişirim sana"

"Nasıl istersen o zaman görüşürüz"

Bende görüşürüz diyerek kapatmıştık.

Gidip hazırlanmam lazım.

Üzerimi giyindikten küçük bir çanta almıştım yanıma.

Telefon, cüzdan, anahtar, su ve birde ne olur ne olmaz diye ilaçlarımı almıştım.

Evden çıktıktan sonra caddeye inmiş yürüyordum.

Birine omuz atmamla özür dilemek için arkaya bakmış bunun yoongi hyung olduğunu görmüştüm.

"Hey, yoongi hyung!"

Bana kısa bir bakış atıp yavaş olan adımları hızlandırmıştı. Gözlerim elinde ki kırmızılığa gitmişti. Yaralanmış mıydı yoksa?

Kaşlarımı çatıp bakarken çoktan uzaklaştığı için ne olduğunu görememiştim.

Garipti. Ne olmuştu bir günde?

Sadece bir kere kafede kendimizi tanıtarak küçük sohbet etmiş ve bir kerede mesajlastiktan 4 gün sonra beni görmezden geliyordu.

Bana mı güvenmemisti yoksa artık arkadaş değil miydik? Eve döndüğümde ne olduğunu ona soracağım.

Lunaparka geldikten sonra gözlerim direkt hoseok hyung'u aradı ve bulmuştum.

Yanına koşarak gittiğimde arkasından atlamış sırtına çıkmıştım.

"Selaaam!"

"Selam jimin ama insene üstümden çok ağırsın"

" Ayıp oluyor hyung, nerem ağır benim?"

Sitem yaparak söylediğime gülmüş ve sarılıp saçlarımı öpmüştü.

"Dalga geçtim minie hadi oyuncaklara binelim!"

Her ne kadar kazık kadar adam olsada yine de çocuk gibiydi şuan. Beni mutlu ediyordu.

Hafif oyuncaklarla başlayarak en ağırına doğru gidecektik.

Bu yüzden dönme dolap ile başladık.

"Jimin şuraya bak manzara harika!"

İlk kez gördüğüm o manzaraya karşı bende şaşırarak:

"Evet hyung, burası gerçekten harikaymış."

Çarpışan araba, hedef vurmaca, gondol ne varsa binmiştik sıra da rollercoaster vardı.

Hayatım boyunca korktuğum ve binemedigim en tehlikeli alet olabilirdi bu.

"Hyung, buna binmesek mi?"

"Yaa jimin, oyun bozanlik yapma"

"Ama korkuyorum hyung"

"Hyung'un yanında olacak Minnie, yan yana oturacağız korktuğun zaman kolumu sıkarsın olur mu?"

Pekala bir kerelik deneyebilirdim.

Bindikten sonra yavaş yavaş başlayan tren, ışın gibi hızlanmaya başlamış ve kalbim ağzımda atıyordu.

Hoseok hyung'un kolunun moraracağına  bahse girerim.

İlk başta korksam da yavaş yavaş eğleniyordum. Alışınca bir şey olmuyormuş.

Nihayet biten yolculuk ile derin nefes vermiş ve inmiştim.

Başım dönüyor ve midem bulanıyordu.

Hoseok hyung eşyaları oyuncağın gişesinden almaya gittiği için onu beklerken etrafa göz gezdiriyordum.

Ve oradaydı.

Yerde yatan beden beni yanına çağırıyordu.

Dolmaya başlayan gözlerim ile oraya doğru adımlayıp bağırıyordum.

Ben yaklaştıkça uzaklaşan beden delirmemi sağlıyordu.

En sonunda kaybolan bedenle yere çökmüş çığlık çığlığa ağlıyordum.

İnsanlar etrafıma toplanmış telaşlı ifade ile bana bakıyordu.

Birden beni göğsüne çeken beden ile ona daha çok sığınmıştım.

"Şşh, sakin ol jimin. Ben buradayım, hyung'un burda derin nefes al. Orada kimse yok kimseye bir şey de olmadı. Hadi bebeğim sakinleş."

"İ-ila-" konuşamadsn nefesim kesiliyordu. Kriz geçiriyor ve nefes alamıyorum.

"Ne duruyorsunuz burada! Açın etrafını nefes alsın, dağılın hadi bir şey yok!"

Çantamdan aldığı ilaç ve suyu saniyeler içinde içirmis ve derince sariliyordu.

"Hadi eve gidelim Jim."

_

Yazar ölüyor <3

~frezya

nota sanguinosa || yoonmin Where stories live. Discover now