'darling

149 16 28
                                    

Kitabı kaldırmıyorum ama şimdi atacağım bölümden sonra da yazmaya devam etmeyeceğimi belirtmek isterim.

Bu bölümü bir okuyucum için atıyorum.

Umarım seversiniz.

Yoonmin çiftini oluşturup gidiyorum.

__

Hafif rüzgarlı bir sabahın ardından küçük beden ilk uyanan olmuştu.
Gözlerini açıp görüntülerin netleşmesini beklerken bir anda kalkmak için atak yaptığında acıyan bileği yüzünden inledi.

Acıdan tıslayıp gözlerini yaralarında gezdirdi. Pişmandı işte, annesine verdiği sözü tutamamıştı.

Yavaşça hareketlenen beden ile yoongi gözlerini aralamış jimin'in ne yaptığına anlam verememiş şekilde bakıyordu.

Büyük olan endişeli şekilde kalkmış ve hemen onu belinden tutup kendisine yaslamıştı.

"Jimin, ne yapıyorsun? Yaraların acıyacak."

"Daha ne acıtabilirdi ki?"

Küçüğünün kendi kendine düşüncelerde boğulduğunu biliyordu büyük olan. Ama ona nasıl yardım edeceğini bir türlü kestiremiyordu.

Anlaşılan küçüğünü mutlu etse iyi olurdu.

"Hadi bakalım küçük oğlan. Kalkalım kahvaltı yapalım sonra istediğin ne varsa yapalım olur mu?"

Min yoongi'ye neler oluyordu?

Sadece fazla aşıktı.

Bu güzel oğlana aşık olmuştu ve kabullenmişti.

"Olur hyung."

Yoongi'nin desteği ile kalkmış ve büyük salona adımlamışlardı.

Kahvaltıya başlayan ikili sessiz bir şekilde kahvaltı ederken yoongi jimine yediriyordu.

Ama jimin iştahı yokmuş gibi gelen lokmaların çoğunu reddediyordu.

"Hadi jimin, bi' daha"

"Hyung, yeter istemiyorum dedim."

"Ama güzelim karnını doyuralım, hadi"

Gelen lokmayı yemişti küçük beden. Artık bundan bıkmış gibi bir nefes vermiş ve büyüğü demek istediği şeyi anlamış son lokmasını uzatmıştı.

"Son."

Hyung'u kırılmasın diye yemişti.

Kahvaltıyı bitirdikten sonra odaya geri dönüp küçük olanın sargısını değiştirmişlerdi.

O sırada ise ufak sohbetler ediyorlardı.

"Bugün ne yapmak istersin? Düşündün mü?"

Jimin büyüğünün neden bu kadar içine titrediğini bilmiyordu. Kendisine ne kadar şans vermiş olsa bile bir anda bir şey olmamış gibi davranması onu garip hissetmesine sebebiyet vermişti.

"Imm, bilmiyorum hyung. Ne yapalım?"

"düşünelim"

Küçük olan uzun zamandır yapmak istediği şeyi söyleyecekti hyung'una umarım onu terslemezdi.

"Piknik yapmaya gidelim hyung"

"Nasıl istersen küçüğüm, öyleyse akşam olmadan gideriz olur mu? Şimdi çıkıyorum, işlerim bitince seni ararım"

"Tamam" sevimlice gülümseyerek hyung'una baktı jimin.

Yoongi'de küçüğün saçlarını karıştırıp evden ayrıldı.

Hyung'unun ona kurduğu her bir cümle küçük olanı heyecanlandırmıştı.

Ne değişmişti ki?

'İyi gününde herhalde' diyerek düşündü küçük olan.

Saat akşam 5 zamanlarında güneşin son ışınları etrafa yayılıyordu.
Yoongi küçük olanı mevsimine uygun bir yere getirmişti.

Yağmurdan kalma gri bulutların olduğu gökyüzünün altında, kurumuş yaprakların yerlere halı olduğu, ağaçlar arasında kalmış eski lokomotif rayları, sarı papatya tarlasının yakınında bir oturma alanına gelmişlerdi.

Jimin mutluydu, yoongi onu mutlu etmeyi başarmıştı.

İkili güzel bir piknik masasına kurulmuş, getirdikleri atıştırmalıkları dizmişler ve getirdikleri - büyük ekran - tabletten müzik açmışlardı.

Ortam hoştu, hafif rüzgar ile beraber küçüğün yumuşak saçlarından gelen koku büyük olanı büyülüyordu.

Bir süre sonra yoongi dizinde hissettiği bedenle kapattığı gözlerini açmıştı ve dizine yatan bedenle mutluluk duymuş elleri ile saçlarını okşamaya başlamıştı.

Yoongi uzun zaman sonra ilk defa bu kadar güzel hissediyordu. Bu küçük oğlan onun siyahında ki beyaz nokta olmuştu.

Yoongi günlerdir içi içini yiyen düşünceyi bugün dile getirmeyi istiyordu.

Jimin'e teklif edecekti fakat korkuları vardı.

Jimini koruyamazsa? Jimin'e bir şey olursa? Büyük olan bunun düşüncesi ile rahatsızca yerinde kıpırdandı.

İrkilen jimin ise hemen hyung'una döndü.

"Hyung, ne oldu?"

Yoongi dayanamadan hemen jimin'in doğrulmasını sağladı ve kendiside onun ellerini tutup konuşmaya başladı.

"Jimin, uzun zamandır içimde tuttuğum o hissi artık saklamanın bir anlamı yok ve şimdi bu güzel anda tam sırası bu güzel gün kötü sonuçlanmazsa her şey harika olucak ama"

Jimin anlamaz gözlerle önünde şekilden şekile giren hyung'unu izliyor ne diyeceğini merak ediyordu.

"Hyung konuşsana!"

Yoongi bir yandan konuşmaya hazırlanırken bir yandan küçüğüne yaklaşıyordu.
Bir elini elinden yüzüne çıkarmış bebek saçlarını okşarken gözleri en derin anlamda küçüğün parlak gözlerine bakıyordu.

"Jimin, senden gerçekten hoşlanıyorum"

Jimin duydukları ile kalp atışları hızlanmaya başlamıştı.
Hyung'u onu seviyor muydu? Sevgisi karşılıksız değil miydi?

Hyung'u yüzünü çekmemişken tuttuğu nefesi bırakmaktan korkuyordu bu nedenle yavaşça geri çekilmiş ve titrek bir nefes vermişti.

"H-hyung sen?"

"Jimin, benimle olmak ister misin? Hemen cevaba gerek yok tabiki zamanın bol düşün ama sadece beni cevapsız bırakma olur mu?"

Jimin artık günlerce içinde boğuştugu hisleri hyung'una dökerek cevap verecekti.

"Hyung, beni dinle lütfen. Bende senden hoşlanıyorum ve seviyorum da. Sen bana sarılınca, saçlarımı okşayınca, bana güzelim, küçüğüm dediğinde gerçekten burda değil gibiyim. Kalbimi hızlandırıyorsun ve benim güvenli evimsin. Beni bırakma olur mu? Seninle olmak istiyorum"

__

Yazar çok hasta 👍🏻

-frezya

nota sanguinosa || yoonmin Where stories live. Discover now