9.BÖLÜM

1K 54 3
                                    

Bizi güzel bir parka getirmişti. Elinde küçük bir paket vardı ancak ne kadar ısrar etsemde bana hiçbir şey söylememekte ısrarcıydı. Karşımızda küçük bir havuz etrafta koşuşturan çocuklar ve gezen ördeklerle gerçekten keyifli bir parktı. Boş bir banka oturduk. Temiz hava iyi gelmişti. Hava güneşliydi ama yakan bir sıcaklık yoktu. Hafiften rüzgar esiyordu ve Fırat'ın o güzel simsiyah saçlarını havalandırıyordu.

"Çok güzel değil mi burası?"

"Evet, çok güzel. Ee elindeki kutunun içinde ne var da sabahtan beri saklıyorsun?" Gülümsedi, o gülümseyince etraf daha bir güzel hâl aldı.

"Resmen çocuk gibisin iki dk sabretmiyosun . Al kendin bak ne var içinde." Uzattığı kutuyu hızlıca elinden aldım ve yavaşça açtım. Gördüğüm şey beni şuanda onun yanımda olması kadar mutlu etmişti.

"Ciddi misin? Yaaa ekler almışsın. Fırat şuan var ya beni bundan daha fazla mutlu edemezdin. " Ağzıma hemen bir tane atmıştım. O kadar güzeldi ki küçüklüğüme dönmüştüm. Abim ve benim en sevdiğimiz şeydi ekler, Fırat ise sevmezdi ama sırf biz seviyoruz diye bizimle oynamaya geldiğinde aldırırdı.

"Gel sana da vereyim . Aç ağzını aaaa de bakim." Elimle resmen onu bebek gibi yedirmeye çalışırken bir yandan da kahkahalar atıyordum. Eliyle beni itiriyor ama ben yine de direnerek ekleri yedirmeye çalışıyordum. En sonunda pes ettiğinde elimdeki büyük ekleri ağzına depmiştim.

"Yo omo napoyosun yo.
(Ya ama napıyosun ya)"

"Ağzındakileri bitir öyle konuş." Elime bulaşan çikolataları yalarken o bana sinirli bir şekilde bakıyordu.

"Niye öyle bakıyorsun ya sanki adam öldürdük."

"Teşebbüs ettin ama. Öyle bir deptin ki ağzıma boğuluyodum . Her yerim de battı peçete de yok ."

" Ee yala işte ."

"Ne pis adamsın ya ."

"Getir ben yalayayım." Arkamızdan geçen iki kadının cıkcıklamasıyla Fırat bacağıma tekme atmıştı. Tekmesi canımı acıtmamıştı aksine kahkaha atmama sebep olmuştu.

"Alışmış azmıştan beterdir, derler gerçekten bu sözü kanıtlar nitelikte bir insansın Berk . İnsan yediği dayaktan da mı ders çıkarmaz ya ."

Bu söylediklerini başkasından duysam şuan yerde yumrukluyor olurdum ama bunları söyleyen Fırat olunca karnıma ağrılar girecek kadar gülüyordum sadece .

Önümüzde çocuklar koşuştutuyordu. Fırat o kadar dikkatli ve güzel bir şekilde izliyordu ki aklından neler geçtiğini yüzünden gayet net bir şekilde anlayabiliyordum . Aylin'le sahip olacağı çocuklarını hayal ediyordu kız ya da erkek çocuğu olduğunda adının ne olacağını , kendisine mi yoksa Aylin'e mi benzeyeceğini , onlarında bu parkta nasıl ordan oraya koşacaklarını düşünüyordu. Ben bu hayallerinde asla yer almayacağımı bilsem de onun mutlu olacağını bilmek beni de sevindiriyordu.

Koşuşturan çocuklardan birinin ayağı takıldı. Ağlamaya başlayınca Fırat hemen kalkıp yardım etmeye gitti . Ben de onun peşinden gittim ama o çoktan çocuğu sakinleştirmeyi başarmıştı. Çocuğa doğru dönüp adını yaşını soruyordu. Adının Doruk olduğunu öğrendiğimiz çocukla konuşurken bana döndü.

"Doruk'cum ekler sever misin hm ?" Çocuk hızlıca kafasını salladı belli ki benim gibi ekler delisi olan birini daha bulmuştuk.

"Berk'im ekler kutusunu getirebilir misin?"

"Seve seve." Hızlıca ekler kutusunu alıp etrafına çocukların toplandığı Fırat'a doğru yöneldim. İleride gerçekten çok güzel bir baba olacağından adım kadar emindim.

"Kim tatlı yemek ister ?" Hepsi bir anda bağırıp ben diyorlardı. Teker teker dağıttıktan sonra ailelerinin yanlarına döndüler ikimizinde yüzüne gülümse vardı. Olanlardan sonra burası iyi gelmişti.
            
                                 ***

Eve geldiğimde kendimi hemen duşa attım. Akşam önemli bir yemek vardı ve ne olursa olsun güzelce hazırlanmalıydım .

Duşun ardından dudağıma yara kremini sürüp buluşma saati gelene kadar dinlemeye karar verdim. Başım gerçekten çokça ağrıyordu ama dinlenirsem iyi olacağımı biliyordum. Bu yüzden kafamı yastığa koyup dinlenmeye başladım.

Buluşma saati sekizdeydi ve ben uykumdan saat yedide kalkmıştım . İyi gelmişti bu uyku baş ağrım falan kalmamıştı. Yavaştan hazırlamaya başladım. Gideceğimiz restorant şık bir yerdi. İnsanlar iş yemeği için böyle yerleri pek tercih etmiyorlardı çünkü romantik kalıyordu. Ben severdim böyle yerleri,sakin olurdu böyle yerler.

Üzerime klasik ama şık siyah bir takım elbise giymiştim. Kulağıma Fırat'ın aldığı küpeleri ve yine onun aldığı saati taktım.  Belime ,bugün  aldığım silahı taktıktan sonra siyah uzun kabanımı giydim. Parfümü özenle sıkıp çıkmaya hazırlandım. Saate baktım ve daha vakit olmasına rağmen gitmeye karar verdim.

Arabayı kendim sürmek istemiştim bu yüzden şoföre izin verdim.

Arbayla restorantın önüne geldiğimde anahtarı valeye bırakmıştım. İçeri girdim ve bize ayrılan masaya doğru ilerlemeye başladım ve anlaşılan erken gelen bir tek ben değildim .

Masaya geldiğimde benden biraz kısa ama heybetli bir şekilde ayakta duruyordu. Elindeki büyük taşlı yüzükle tokalaşmak için uzattı. Gülümseyip tokalaşmasına karşılık verdim. Gerçekten güçlüdü ancak benim de ondan kalır bir yanım yoktu.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbuldum. Kusura bakmayın sizi de beklettim."

"Yok ben erken geldim . Bu yüzden sorun yok ." Eliyle oturmam için işaret etti ve ben de oturdum . Eğer ki gerilmedim dersem yalan söylemiş olurdum. Belli etmemeye çalışıyordum bu durumu.

"Berk'ti değil mi ?"

Kibar ama otoriter bir sesi vardı. Boşu boşuna seçilmemişti.

"Evet ve siz de Alihan Demir ?"

" Aynen öyle. Yemeklerden önce bir şeyler içer misiniz?"

"Tabii neden olmasın." Garsonu çağırıp siparişi verdi, bende bu sırada onu inceliyordum . Yer altında önemli bir yere sahip olduğu her halinden anlaşılıyordu. Önceki başkan olan abisi görevden çekildikten sonra emirlerinde bulunan bazı şirketler ve aileler tarafından eleştirilmişti. Ancak yerine Alihan geçince durumu kontrol altına almıştı. Bu bilgiler Meltem'den onu araştırmasını istediğim zaman elde ettiğim bilgilerdi. Haklarında belli bilgiler dışında pek bir şey yoktu ve gerçekten çok iyi koruyorlardı kendilerini. Tehlikelilerdi ve bu oldukça belli oluyordu ama benim onlardan korkma gibi bir niyetim yoktu.

FIRAT / bxb    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin