8.BÖLÜM

1.1K 53 3
                                    

Fırat,annem ve babam uzun sohbetten sonra sonunda yemek masasına geçmeye karar vermişlerdi. Onları beklerken hem acıkmıştım hem de uykum gelmişti. Fırat'a, annem düğünleri hakkında sorular soruyordu . Düğün hakkındaki konuşmaları o kadar uzun sürmüştü ki babam bile sıkılmıştı. Fırat annemin sorduğu sorulara isteksizce cevap verirken annem heyecanla devam etmişti. Konuşmaları babamın artık masaya geçelim demesiyle son bulmuştu . Annem ne kadar buna üzülse  de ben sevinmiştim konun kapanmasına.

Yemekler önümüze geldiğinde babamın başlamasını bekleyip sonra yemeğe başlamıştık. Az önceki konuşulanlardan ve Fırat'la yaşadığımız gerginlikten dolayı suratım asık bir şekilde yemeğimi yiyordum. Fırat moralimin bozuk olduğunun farkındaydı ancak nedeni aklının ucundan geçmezdi, biliyordum. Bu yüzden ona kızamıyordum.

"Akşamki iş yemeği kiminle olacak  Berk ?" Ortamdaki sessizliği bozmak için soru soruyordu . Bunu merak ettiğini pek zannetmiyordum çünkü.

"Biriyle işte." Babam verdiğim cevaba karşılık bana sinirli bakışlarını yollarken benim geçiştirdiğim soruya cevap verdi.

"Alihan Demir'le "

"Demir şirketinin yeni başkanıyla mı ?" Şaşırarak sorduğu sorusu sadece benim sinirlerimi bozuyordu.

"Evet, başka kim olacak . Saçma sapan sorular sormayı kes. "

"Berk terbiyeni takın." Annemin beni uyarması daha da sinirlendirmisti. Az önceden beri içimde yer etmiş öfkeyi dindirmenin yolunu olay çıkartmakta bulmuştum.

"Seni ilgilendirmez anne ."

"Annenle böyle konuşma hakkını kim sana veriyor Berk ."Babamın çıkışmasıyla anlamıştım kendi kuyumu kendim kazdığımın .

"Şımarıklığın  ne yeri ne sırası . Tam diyorum adam oldu sen yine aynı bokları yemeye devam ediyorsun." Gerçekten sinirlenmiştim , onların gözünde hep böyleydim .

" Her zaman sizin için ben şımarık bir çocuk oldum . Beni hiçbir zaman adam yerine koymadınız . Şirkette hak sahibi olmama rağmen Fırat'ın sizinle konuşması gerekti . Herkes aynı şeyi söylüyor.  Abim gibi olamayacağımı,bir boku beceremediğimi ama kimse yaptığım işlerden bahsetmiyor, her zaman eksik yanlarımdan vurulmaya çalışılıyor.  Gerçi sizin çocuğunuz olmama rağmen bana  inanmayan bana güvenmeyen sizsiniz onların inanmaması normal  . Bu işte bile elime yüzüme bulaştıracağımı düşünüyorsunuz biraz bile bana güvenmeyi denemiyorsunuz . "

Her şey iyi giderken herkesin gününü mahveden ben oluyordum her zamanki gibi. Annemin hayal kırıklığı bakışlarından belli oluyordu. Babamın işe yaramazlığım konusunda onu yine haklı çıkardığım için öfkeli duruyordu.  Her birlikte yemek yemeğe çalıştığımızda aynı şeyler oluyordu ve bunu yapan her zaman bendim. Babam haklıydı abim yerine ben olmalıyım şuan.

Cevabımın kesinlikle babam tarafından tepki alacağının farkındaydım ama o an bunu pek umursamamıştım . Babam elini sertçe masaya vurduğunda masadaki yemekler yerinden oynamıştı. Fırat bunu beklemediği için sıçrarken annem ve ben gayet sakindik .

" Sen bu eve geldiğinde her seferinde huzurumuzu bozuyorsun . Sen hep abini kıskandın ama bir  kere bile onun gibi olmayı denemedin . Her zaman hazıra kondun . Seni koruyan birileri vardı hep. Abin, Fırat her zaman senin kıçını topladılar ve sen buna alıştın. Sen yediği kaba sıçan köpekten farksızsın . Keşke abin yerine sen geberseydin. Utanıyorum sana oğlum demekten benim oğlum böyle olmaz benim büyüttüğüm oğlum olamaz  ." Söylediği şeyleri o kadar bağırarak söylüyordu ki sesi evde yankılanıyordu.

"Ben seni asla adam olarak göremiyecek miyim ? Bir boka yaramazsın ancak yer içer sıçarsın."

Bir hışımla ayağa kalktı. Masadaki su bardağı devrildi . Fırat endişeli duruyordu ama ben ifadesiz bir şekilde sandalyede oturmaya devam ediyordum. Babam sert bir şekilde kolumdan tutup kaldırdı ve anında yakama yapıştı . Benim sakin olmam onu daha da sinirlendiriyordu. Ben duvara yapışmış bir haldeyken Fırat'ın endişeli gözleriyle karşılaşmıştım. Babamın en küçük hareketinde üzerine atlıyacak gibi durduğundan aşağıdan elimde sakin olmasını işaret ettim . Bu onda pek bir şey ifade etmiyor gibi duruyordu. Babam elini kaldırırken onunda sandalyeden kalktığını ve babamı durdurmak için hareket edecekken annemin onun kolundan tuttuğunu görmüştüm. Yanağımdaki o tanıdık acı kendini tekrar hatırlatmıştı.

"Defol, gözüme bir daha gözükme şerefsiz piç." Tükürürcesine söylediği sözler artık canımı acıtmıyordu . Hiçbir şey olmamış gibi kapıya doğru yürümeye başladım . Fırat anneme sinirle bir şeyler söylüyordu ancak beynim o kadar doluydu ki ne dediğini anlamıyordum bile. Fırat bana yetişmeye çalışıyordu ama ben farkında olmadan hızlı bir şekilde yürüyordum.

"Berk ... İyi misin ? Bak bakayım bana." Arabanın yanına geldiğimde çoktan yanıma gelmişti ve yüzümü eliyle kavrayıp hasar kontrol yapıyordu.

"İyiyim ." Acı bir gülümsemeyle cevap verdim.

"Nah iyisin, şu haline bak. Adam vurmadı resmen amına kodu suratının. "

O kadar saçma ve komikti ki yaşadığım olay, gülmekten başka bir şey yapamıyordum.

"PUHAHAHAHHAH ahh... Acıdı."

"Salak öyle götün yırtılırcasına gülersen olacağı bu . Arabaya binelim de yarana bu pansuman yapalım."

"Çok mu kötü durumda."

"Hayati tehlikesi var ama kurtarmak için elimden geleni yapacağım."

Beni güldürmek için elinden geleni yapması ona olan sevgimi artırıyordu . Ben hayatımın şansını onu bulmakla kullandığımı  anlamıştım.

Arabaya bindik ve hiç zaman kaybetmeden ilk yardım çantasını çıkardı. Yaptığı her hareketini izliyordum, olanları böylece unutma şansım oluyordu çünkü.

Eline biraz kremi aldı ve bana doğru döndü. Tek eliyle ise çenemi sıkıca tutuyordu. Yüzlerimiz  kadar yakındı ki nefesini yüzümde hissediyordum. Ben ona odaklanmışken o ise dudağımdaki yaraya krem sürmekle meşguldü. Bana hissetirdiklerinden habersiz bir şekilde işini ciddiyetle yapıyordu. Kaşları çatık, buz mavisi gözleri dudağımdaki yaraya odaklanmış haldeyken o kadar seksi duruyordu ki kendimi o dolgun dudaklarına gömmemek için zor tutuyordum.

Kremi sürmeyi bıraktıktan sonra çok kısa süre göz göze geldik . O güzel gözlerini benden hızlıca çekince gülümsedim. Utandığı zaman hemen elini boynuna atar ovardı. Boğazını temizleyip arabayı çalıştırdı. Yaptıkları o kadar tatlıydı ki 28 yaşında olduğuna inanmasım gelmiyordu. Benim için bebekten farksızdı.

Arabaya bindiğimizden beri kaşları çatık ve  sesiz bir şekilde arabayı sürüyordu. Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Zaten onunla nereye gidersen gideyim ben hep huzurlu hissederdim , o bana iyi gelen tek şeydi.

Uzun bir sessizliğin ardından sonra ona karşı yaptığım saygısızlık için özür dilemeye karar verdim

" Özür dilerim. Yediğin yemeği bile sana zehir ettim ."

"Benden özür dilemeni gerektirecek bir durum yok . Sadece üzüldüm, kendini yetersiz görmene . Ben baban gibi abini falan kıskandığını düşünmüyorum. Onu nasıl örnek aldığının farkındayım ve biliyorum da . Sinirlendiğim kişi sen değilsin seni böyle düşünmeye itenler. Kendime de kızıyorum, sana yeterince güven vermemişim gibi hissediyorum çünkü. Bunları bana anlatabileceğini bildiğini zannediyordum ancak durum böyle değilmiş. Ben farkına varamamışım sana zarar verinin ailen olduğunu. Hayatım boyunca  Bekir amca ve Zehra teyzenin sana böyle muamele edecekleri aklımın ucundan geçmezdi. Üzüldüm böyle olmasına."

Söyledikleri beni bir çok düşünceye itiyordu. Mesela nasıl bu hâle geldik . Babamda, annemde beni kendi gözlerinden  sakınırken şimdi zarar görmem umurlarında  değildi .

Babamın işten geç geldiği zamanlar olurdu . Sabah erkenden çıkar gece geç vakitte gelirdi. Ben bazı gecelerde babamın gelmesini beklerdim . Geldiği zaman da ne kadar yorgun olursa olsun beni uyutur öyle yatardı.
Annem ben hasta olduğumda işine gitmez tüm gün benimle ilgilenirdi . Annemin ve babamın beni çok sevdiklerini bilirdim yani . Ne zaman bu hâle geldiğimizi bilmiyorum . Beni çokça seven ailem nasıl oldu da bu kadar nefret doldular bilmiyorum. İçlerindeki sevginin yerine neden öfke , sinir , kızgınlık aldı bilmiyorum.   Ancak bildiğim tek bir şey var o da eskisi gibi olamayacağımız .

FIRAT / bxb    Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang