Bölüm 173: Gelini verip üstüne bir de ordusunu kaybetmek

146 29 10
                                    

Ç/N: Bir deyimmiş. Düşmanı kandırmaya çalışırken çifte zarara uğramak anlamında, yani kaş yapayım derken göz çıkarmak da diyebiliriz.

Dokuzuncu Prens Nangong Si'nın ölümü, tüm iç meclisi kara bulutlarla kapladı.

Bu ağır hava, ta meclis salonuna kadar ulaşıyordu. Her ne kadar Nangong Rang son birkaç yıldır bir paravanın arkasından meclisi kontrol ediyor olsa da, uzun süredir yüzünü göstermediği için birçok meclis yetkilisi bireysel olarak hesaplarını yapmıştı. Üçüncü Prens ve Beşinci Prens'in taraflarından birer yön görülebiliyordu.

Belirli bir seviyede iki Prensin ani yükselişi, İmparatorun otoritesini zayıflatmıştı.

Çok sayıdaki yetkili, mecliste yapılacak bir yeniliğin kapıda olduğunu düşünüyordu, fakat En Büyük Prens Nangong Ping'i izleyen kişinin Dokuzuncu Prens olacağını tahmin etmemişlerdi.

Nangong imparatorluk ailesindeki kişi sayısı zaten göz doldurucu değildi ve son birkaç yıldır devamlı çalkantılarla doğal felaketler yaşanıyordu. Dokuzuncu Prens'in ölümü, birtakım asılsız "talihsizlik" laflarını doğrulamış gibi duruyordu, bu da meclisteki herkesi germişti.

Ama içi boş olduğu da söylenemezdi; aslında, hâlâ bulunabilecek bazı ipuçları vardı. Bu yetkililer araçlarla gelip gitseler bile, yine de halkın dünyasıyla temastan tamamen kaçınamazlardı.

Ne zaman başladığı bilinmez, Wei Krallığı'nın geniş topraklarının tümü ölüm sessizliğine bürünmüştü, sanki bir önceki hükümdarlığın son yıllarına geri dönülmüştü. Bastırılmışlığın ve sessizliğin altında çalkantılı bir güç meydana geliyordu.

Gözle görülmez baskı hissiyle yüzleştiğinde, meclisin o temel direkleri bile halkın neden bir gecede böylesi bir hale büründüğünü çözememişti.

Krallığın dört bir yanındaki felaket bölgelerinde yaşayan çok sayıdaki sığınmacının gruplar halinde, büyük bir güçlükle başkente kaçtığını duyuyorlardı. Fakat duymak, şahitlik etmekle aynı değildi. Sığınmacıların başkente girdiğini kendi gözleriyle görmedikleri sürece, öyle kolay inanmazlardı.

Başkent, Göğün Oğlu'nun ayaklarının altındaki topraklar olduğu için fazla değişiklik olmamış gibi duruyordu. Sadece, pazar yeri eskisine göre daha az kalabalıktı ve satış çağrıları önceden olduğu kadar yankılanmıyordu.

Bazı insanlar bu ufak değişimleri yakalıyordu, fakat bunun kaynağını bulamıyordu. Bunu hiç fark etmeyen bazı efendiler de vardı.

Ve böylelikle, içlerindeki bu anlaşılmaz ve görünmez "asılsız" duygulardan, şu anki imparatorun ejder enerjisi yüzünden çoktan yorgun düştüğü sonucuna varmışlardı. Bu dünyayı yalnızca yeni bir hükümdarın tahta çıkışı yeniden canlandırabilirdi.

Nangong Jingnu ise tüm bu şeylerden bihaberdi. Ve Qi Yan bunu kendi gözleriyle doğrulamasa da, bu meseleye meydan veren itici etmenlerden biriydi.

... ...

Dokuzuncu Prens'in ölümü Nangong Jingnu'yu büyük bir kedere boğmuştu. Weiyang Sarayı'na gitti, en küçük kardeşi için bir kısa biyografi yazmak amacıyla kapıları kapattı.

Qi Yan yalnız başına ikincil odaya döndü, ardından rahatsızlığı bahane ederek kendi sağlığından mesul olan imparatorluk hekimini— Ding You'yu çağırdı.

Qi Yan Nangong Si'nın ölümünün kesinlikle normal olmadığını biliyordu. Bu doğruluğu kesin olan bir seziydi.

Şu anda Nangong Si'nın ölümünün meclisin iç çatışmalarının bir sonucu mu, yoksa maskeli kişiye bağlı mı olduğunu öğrenmesi gerekiyordu.

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - I. KısımWhere stories live. Discover now