10- Gerçek sanılanlar

495 82 61
                                    

İyi okurmalar okrtmalar

∆_∆
( • • ) ฅ⁠^⁠•⁠ﻌ⁠•⁠^⁠ฅ

––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––

Jeongin'den

"Jeong bebeğim"

İnce çubuklar ile ateş yakmaya çalışan Seungmin'in sorusuyla gözlerimi ona diktim.

"Efendim Seung hayatım"

"Askım götünü kaldırda bir odun topla istersen ateşi yakabilsem götünde mi yakıcam ateşi"

Seungmin haklıydı, yanımızda odun yoktu boşuna Seungmin'i izliyordum şuanda. Başımı onaylar anlamda sallayıp oturduğum yerden kalkıp odun bulabilmek için etrafı gezmeye başladım.

Tam olarak bir ateş yakmak için kaç oduna ihtiyacım olduğunu bilmediğim için kafama göre topluyordum. 9 tane toplamıştım gayet yeterliydi bence. Az ileride bir odun daha gördüm. Üzülmesin diye o odunuda almak için ilerledim.

Odunu almak için eğildim fakat tam alıcakken odunu benim yerime başka birisi almıştı. Kafamı kaldırıp bunun kim olduğuna baktım. Changbin değildi bu, fakat Changbin'in bir arkadaşıydı sanırım. Bu kişiyi daha önce Changbin'in yanında görmüştüm çünkü. Uhm.. bu çocuk fazlasıyla sincaba benziyordu. "Ah sen mi alıcaktın pardon göremedim."

"Sorun değil, sen burada mı yaşıyorsun aileni mi kaybettin küçük sincap?"

Karşımdakini güldürme amacıyla espri yapmıştım. Ve amacımada ulaşmıştım, sincap çocukta gülmüştü "Herkes öyle diyor, Jisung ben."

"Yang Jeongin."

Karşımdaki ismimi söyleyince duraksamıştı. Şaşkın gözlerle beni süzdü. Bu durumu fark ettiğimi görünce gülümsemişti. Ne olduğunu anlayamıyordum. Jisung tam gidecekken arkadan bir ses duyuldu.

"Jisung! İyi ki bir odun toplamaya gönderdik."

Changbin buraya doğru yaklaşıyordu. Ben bu çocuktan asla kurtulamayacak mıyım yani? Changbin Jisung'un yanına gelmişti çoktan. Ee hâliyle beni fark etti. "Changbin çok bahsettiğin o çocuğu bul-"

Jisung konuşurken Changbin araya atladı. "Aynen Jisung çok fazla toplamışsın odun hadi sen git gelicem ben."

Anladığım kadarıyla Changbin benimle konuşacaktı. Ne olurdu beraber gitseniz? Jisung başını onaylar anlamda salladı ve gözden kayboldu. Changbin'de iki adım atıp bana yaklaşmıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun ki sen?"

Anlamsız gözlerle her haraketini izliyordum Changbin'in. "Ne yapmışım?"

"Soruyor musun cidden?" Changbin bir adım daha yaklaşmıştı bana. Changbin adım attıkça bende geri gidiyordum. "Bak Yang, karşıma çıkmayı bırak artık benden de çevremden de uzak dur. Senden sadece nefret ediyorum."

Bu sefer adımı ben atmıştım, bir adım yaklaşmıştım Changbin'e. Changbin ise yerinden kımıldamıyordu. "Söylesene neden nefret ediyorsun? Sakın bana 'Sen biliyorsun' gibi cevaplar verme cidden bilmiyorum. Bilmek istiyorum Changbin. Açıkça konuş artık."

Changbin kollarını göğsünde birleştirdi. Ortam bir kaç saniye sessizleşmişti. Changbin bir iç çekip konuşmasına başlamıştı.

"Şöyle ki Yang, bundan tam 8 yıl önce Han nehrinde buluşmuştuk hatırlıyorsun değil mi? İşte tam orada babanın tahini Avustralya'ya çıktığını söyledin. Buna ilk başta inanmıştım. Fakat bana bu sürenin 4-5 ay süreceğini söylemiştin."

"Gözlerin parlıyor.." ✓JeongbinWhere stories live. Discover now