12- Geriye dönüş

471 85 103
                                    

İyi okurmalar bıro😔✋

Yazardan

Öğlen saat 14.03'dü, gezideki herkes yemeklerini yemişti. Gezi otobüsü 16:00da kalkacaktı bundan dolayı herkesin son saatleriydi..

Jeongin ve Seungmin ikilisi çantalarını toparlayıp rahat kıyafetlerini giymişlerdi son 2 saatleri vardı ve rahat takılmak istiyorlardı. Felix'te çantasını hazırlamış arkadaşlarının yanına gelmişti.

Chan ortalığı geziyordu, Minho ise Jisung ile konuşuyordu. Hyunjin çadırına ilerlerken ayağı takılıp düştüğü için acıtasyon yapıyordu herkese. Bu yüzden Hyunjin'in çantasını Changbin ağzından küçük küfürler çıkartarak hazırlamıştı.

"Amına koyayım Hyunjin, iyileştin heralde bu ne keyif."

"Ne keyfi hacı Changbin, Yanıyorum anlasana!"

Changbin, bacak bacak üstüne atmış, ellerini kafasının kenetliyen Hyunjin'in kafasına vurdu.

"Sende ki keyif bende yok amına koyayım."

"Tch.." kücük bir kıkırdama çıktı Hyunjin'in ağzından. Tam o sırada Chan'da katılmıştı aralarına. Changbin ile Chan, Çadırı eski hâline getirdiler ve bir kütüğe oturdular.

"Söylesene Changbin, Jeongin'in gönlünü nasıl alıcaksın?"

Chan'ın sorusuyla bakışlarını yere, ayakkabılarına çevirdi Changbin.

"Bilmiyorum, hiç birşey bilmiyorum Chan elimden geleni yapacağım ama."

"Eminim Changbin, yoksa cidden yazık olur."

Changbin gözlerini yerden alıp ayağa kalktı. Beş dakikalık bir işinin olduğunu söyleyip oradan uzaklaştı.
Tabiikide Jeongin'in yanına gidicekti. O'nunla iletişime geçmek için bir sürü planı vardı Changbin'in.

Changbin'den

Ellerim cebimde bir şekilde Jeongin'in yanına ilerledim. Geldiğimde 3lü beraber konuşuyorlardı. Cesaretimi toplayıp onların yanına karıştım.

"Umm selam." Jeongin beni gördüğüne pek sevinmiş gibi değildi, doğal olarak. Pek şaşırtıcı bir durum değildi.

Benim amacım Jeongin ile tek kalmaktı bu yüzden diğerlerini -Seungmin, Felix- göndermek zorundaydım.

"Felix, Hyunjin seni istedi bu arada."

"Hemen şimdi mi? Birazdan giderim-"

"Acil olduğunu söyledi."

Felix'in sözünü umursamadan kestim. Fakat yalan söylemiyordum cidden acil çağrıyordu. Hâliyle yere düştü sarı saçlı prensimiz.

Felix diğerleriyle vedalaşıp Hyunjin'in yanına gittiğinde Jeongin bana ters ters bakmaya başlamıştı. Bende kaş ve göz haraketlerimle Seungmin'i gösterdim. Yang aptal değilse ne demeye çalıştığımı anlardı.

"Seungmin bizi beş dakika yalnız bıraksana."

Seungmin'in bana baktığını hissedebiliyordum. Bense sadece Jeongin'e odaklıydım. "İyi o zaman ben ağaçlıkların ordayım."

Seungmin'de gittiğinde Jeongin ile bir kütüğün üstüne oturduk. Tabiikide duygusal bir konuşma yapmayacaktım fakat umarım beni geri çevirmezdi.

"Ne diyeceksin Changbin-"

"Otobüste beraber oturalım mı?"

Bu işlerde iyi değildim sanırım. Hızlıca konuya girmek istedim yani kötü mü yaptım? Evet sanırım baya hızlı girdim konuya. Çünkü Jeongin şaşırırcasına bana bakıyordu.

"Olmaz tabiikide. Kai ile oturacağıma söz verdim."

"Kai ile konuştum, Yoongi ile oturacak. Beraber oturuyoruz yani?"

"Kai.. neden seninle oturayım Changbin?"

Gülümsedim, bu soruyu soracağını biliyordum. Jeongin'in nasıl müziklerden hoşlandığını iyi biliyordum. Ha, ne alaka mı? Şöyle söyleyeyim..

"Sana dinletmem gereken bir müzik var."

Jeongin kararsız bakışlarıyla yere doğru çevirdi kafasını. Yaklaştığımı hissediyordum ve bu his nedense gülümsememi sağlıyordu. Jeongin iç çekip tekrar bana döndüğünde,

"İyi, sadece müziği dinleteceksin. Sonra benimle asla ilgilenmeyeceksin anladın mı beni?"

Onaylar mırıltılar çıkardığımda ayağa kalktı ve üstünü düzeltti. Tam gidecekken ben açtım ağzımı.

"Teşekkürler Jeongshi."

Jeongin bir kaç saniye durdu ve kafasını bana çevirdi, biraz bana bakıp yoluna devam etti. İçimde anlayamadığım bir duygu vardı, içimde neler olduğunun daha yeni fark ediyordum. Chan'la konuştuğumdan beri vardı bu duygu.

(...)

"2. Otobüste olanlarda binsin hemen!"

İki gezi otobüsü gelmişti, müdür anons geçiyordu. Ben etrafta Jeongin'i ararken öğrencilerde otobüse binmek için üstümden geçiyordu.

En sonunda Jeongin'inde beni aradığını fark ettim ve Jeongin'in yanına gittim. Hiç konuşmadan elinden tuttum ve otobüse doğru koştuk. Otobüse bindiğimizde en arka koltukta cam kenarına oturduk. Yani ben cam kenarındaydım Jeongin benim yanımdaydı.

Bir kaç dakika sonra dışarda öğrenci kalmadığı doğrulandı ve otobüs kalkışa geçti. Ne Jeongin konuşuyordu, Ne de ben ağzımı açıyordum.

20 dakika sonra ben yolu izlerken Jeongin'in kolumu dürttüğünü hissettim. Kafamı o'na çevirdim Jeongin'in gözlerinin içine baktım.

"Hani müzik dinleticektin bana piç herif yarım saattir bekliyorum."

Ah doğru Jeongin'in yanıma oturmasını böyle ikna etmiştim.

"Ben onu unuttum dur bekle." Cebimden beyaz kablolu kulaklığımı çıkarttım ve telefonuma taktım. Kulaklığın bir tarafını sağ kulağıma taktım, diğer kulağını Jeongin'e uzattım. "Al tak şunu."

Jeongin ilk yüzüme bakıp sonrada kulaklığa baktı. Sonrada kulaklığı eline alıp sol kulağına taktı.

"Açıyorum."

Jeongin'den onaylar mırıltılar duyduğumda hemen telefonumdan 'Adele - Lovesong' açtım. Şarkı yavaş ve sessiz bir şarkı olsa bile Jeongin bundan hoşlanırdı.

Şarkının sonlandığında telefondan şarkıyı kapattım ve Jeongin'e döndüm. "Nasıldı?"

"Bu.. çok güzeldi Changbin. Bir daha aç, hatta döngüye al."

Jeongin'i onaylayıp şarkıyı açtım ve döngüye aldım. Artık şarkı kendiliğinden çalıcaktı. Gülümseyip yolu izlemeye tekrar devam ettim.

Şarkı 3. Kez çaldığında omzumda bir ağırlık hissettim. Kafamı sola doğru çevirdim. Jeongin'in şarkının yumuşaklığı ile omzumda uyuya kalmasını beklemiyordum..

––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––Bölüm sonu

UWAAAA COK GUZEL BOLUM OLDU AGAGAGGAAGGAAG

☃️

"Gözlerin parlıyor.." ✓JeongbinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora