18' Zamanın silinen izlerinde saklı kalanlar ordusu

1.3K 209 16
                                    

troye sivan, angel baby

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

troye sivan, angel baby

Tüm kasaba karlar altında kalmıştı. Bir gün önce akşam karanlığında başlayan kar yağışı güne gözlerini açtıklarında tüm kasabayı örtmüştü. Soğuk insanın iliklerine işliyordu, sokaklar sessizdi. Berrak bir gökyüzü vardı. Arada kar taneleri dökülüyor, duruyordu. Jungkook cam kenarında sessiz kasaba sokağına bakarken Kim Taehyung'u düşünüyordu. Babası ile yaptığı konuşmanın üzerinden üç gün geçmişti. Babası kardeşiyle birlikte enstitüde kalıyordu. Annesi yemek hazırlamış, odasına çekilmişti. Evin içerisindeki yeni düzene alışamıyordu. Ailesi her zaman bir arada durur, şakalar yapar, televizyon izlerlerdi. Odalara kapanmak, kendi başına kalmak onlara göre değildi.

Sokağın başında kara bata çıka yürüyen bir beden gördü. Jimin kalın bir montun içine saklanmış, başına siyah bir bere geçirmişti. Eldivenlerini Jungkook ona hediye etmişti, onu tanıyabiliyor olmasının nedeni buydu. Jungkook onun kaymama çabalarını gülerek izledi camdan. Kimsenin evin bahçesine bile adım atmadığı bu anlarda arkadaşını yollara düşüren nedeni merak ediyordu. Pencere kenarından çekildi, odadan çıkarak alt kata indi. Jimin için kapıyı araladı, mutfağa sıcak bir şey hazırlamaya yöneldi. Ne kadar kalın giyinmiş olsa da keskin bir soğuk vardı, pencerenin kenarlarından bile insanın içine sızıyordu. İki bardak sütü ocağa koyarak ısınması için bekledi, annesinin kendi hazırladığı çikolataları kırıntılarını bardakların dibine yerleştirdi.

"Tanrı'm! Çok soğuk!"

Evin kapısı Jimin'in sesine eşlik ederek gürültüyle kapandı, arkadaşı kalın kabanını çıkardı üzerinden. "Mutfaktayım." diye seslendi Jungkook, arkadaşının yanına gelmesini bekledi. "Bir gecede kasabamız Kuzey Kutbu'na taşınmış olabilir mi?" diye sordu Jimin, bere ve eldivenlerinden kurtulmuştu. Üzeriden çirkin Noel kazaklarından biri vardı. Altına siyah bir pantolon geçirmişti. "Bilmiyorum, hiç dışarı adım atmadım. Sen neden çıktın?" diye sordu Jungkook, kaynamış olan sütün üzerinde biriken kaymağı aldı, sütü bardaklara koydu. Çikolata kırıntıları anında eriyerek süte karıştı, hepsinin erimesi için karıştırdı. Jimin mutfaktaki masaya oturmuş, eldivenlerine rağmen soğuktan kızarmış ellerine bakıyordu. "Evde duramadım. Seninle konuşmam gerekiyordu." dedi Jimin, yüzünde ciddi bir ifade vardı, ellerine bakmaya devam ediyordu.

Jungkook bardakları masaya koyarak sandalyelerden birine oturdu. Jimin'in anlatmasını beklemekten başka seçeneği yoktu. Sıcak içecek iyi gelmişti. "Min Yoongi dün gece kapıma geldi." dedi Jimin, elleri ficanı kavradı ve dudaklarına götürdü. Yoongi'nin onun evine gitmiş olmasını tuhaf bulmadı Jungkook. Kuzeni olan bu Beta'nın arkadaşına olan bakışlarını ve hoş görüsünü görmemek çok zordu. "Benimle konuşmak istedi. İstemedim. Hava soğuk ve kar yağıyor diye bahane uydurdum ama bana tam olarak şimdi konuşmamız gerek dedi." Jimin onun sözlerini tekrar ederken olayı yeniden yaşıyor gibiydi. Bakışları dalgın bir şekilde masa örtüsünün çiçekli desenini süzüyordu. "Beni ilk lisede kar yağarken gördüğünü, bana aşık olduğunu, onu kabul etmeyeceğimi bildiğini ama kar altında güzel göründüğüm için hislerini açmanın uygun bir zaman olduğunu düşünmüş." dedi Jimin, bakışlarını masa örtüsünden kaldırarak Jungkook'un kendisinde olan bakışlarına çevirdi.

yıldızları yakalamak' taekookWhere stories live. Discover now