25' Sonsuzluğun izinde

780 115 8
                                    

Soğuk hava içine işliyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Soğuk hava içine işliyordu. Karın ortadan kalkmış olması havaları ısıtmamış, aksine buz gibi bir serinlik ile kasabanın üzerine çökmüştü. Cam kenarında oturuyordu, elinde annesinin hazırlamış olduğu sıcak yasemin çayı dolu fincanı tutuyordu. Dalgındı. Düşüncelerini bir araya getirmek zordu, her biri başka dünyaların içinde kaybolmuştu.

"Jungkook, cam kenarında beklemeyi ne zaman bırakacaksın?"

Kapının girişinde dikilen annesine baktı, pencere kenarından çekilmek istemiyordu. Evin önündeki incir ağacı kurumuş, dalları cama vuruyor olsa da sokağın girişinden gözlerini ayıramıyordu. İki gün önce Kim Taehyung onu eve getirmiş, uyutmuş ve en kısa zamanda bir daha ayrılmamak üzere birleşeceklerini söyledikten sonra gitmişti. Canı acıyordu. Onun iyi olduğunu, zarar görmediğini bildiği hâlde içindeki acıya engel olamıyordu. Hayatları her zaman bir ayrılık ile birbirinden uzaklaşmıştı ve sonsuza kadar beraber yaşayacakları mutlu bir masala inanmıyordu. Gözlerinden süzülen yaşları sildi, iyi olduğunu ve bekleyeceğini söyledi. Çayı güzeldi. İçine güçlendirici koyduğuna emindi ama umursamıyordu; Kim Taehyung dışında kimseyi yeterli derece umursamayacak kadar hayattan soyutlanmıştı.

Güneş tepeden çekiliyor, yerini bulutların arkasına kendini gizlemekte olan Ay'a bırakıyordu. Onu ilk bulduğu geceyi hatırlamaya çabaladı. Jungkook'u aramak için enstitüyü terk etmiş, yaralanmış ama sonunda yine birbirlerini karanlık ormanın derinliklerinde bulmuştu. Jimin o gece buz tutmuş kalbini ısıtacak biri olduğundan bahsederken gerçek olacağına ihtimal vermemişti. Jungkook aşıktı. Kim Taehyung onun için her şey demekti ve özlüyordu. Özlem yakıcı bir şekilde oturmuştu yüreğine ve bedenine yayıyordu ateşini. Onunla uyumayı kabul etmemesi içinde bir kırgınlık meydana getirmişti ama onu anlamak zorundaydı, içinde bulundukları durum her şeye izin veremiyordu.

Gece bastırmadan pencere kenarından çekildi, yatağa oturdu ve oyalanmak için telefonundan oyun oynamaya başladı. Jimin arada mesaj atıyor, Jiae'nin fotoğrafını yolluyor, iyi olduklarını ve onları merak etmemesini söylüyordu. Dünya bir sakinliğin içine gömülmüştü. Birkaç kasaba ya da şehirden direnişler gösterilmiş olsa da Alfaların baskınlığını kabul etmekten başka şansları kalmamıştı. İnfaz ekiplerinde çalışan Betalar dışında halktan kimseye dokunulmamıştı. İnsanlar bu sabah itibariyle işlerine, okullarına gitmeye başlamışlardı. Betaların askeri güçlerinin başına yetkili Alfalar geçirilmişti. Dünya halkı huzur istiyordu.

Büyükbabasının hayatta olduğu gerçeğini bile tam olarak idrak edebilmiş değildi. Birkaç dakika ancak görebilmiş, o anlar bir hayal misali kalmıştı zihninde. Yüzünü, sesini, duruşunu hatırlamakta zorlanıyordu. Dünya üzerinde bu kadar çok Alfanın hayatta kaldığına inanamıyordu. Omegalar beklenenden daha büyük bir güce sahiplerdi. Belki de baskılanan bedenleri değil, zihinleriydi. Kendilerini içinde bulundukları düzene alıştırmışlardı. Hastalık büyükbabası ve babasının senelerinde kendini göstermiş ama zaman içinde gelip gitmişti, bir geçiş döneminden ibaret de olabilirdi.

yıldızları yakalamak' taekookWhere stories live. Discover now