21.BÖLÜM:TANRIYA VERİLEN KURBAN

1.9K 154 140
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım 21.BÖLÜM ile karşınızdayım🍷.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın❣.

🕯Keyifli okumalar dilerim 🕯

🕯🕯🕯

Yanlız başıma kaldığım dakikalar ve geçen zaman beni streslendirmeye devam ederken mental olarak çok yorgun olduğumu beynime iğne gibi batan her hücrede anladım. Tek yapmam gereken odamda biri gelene kadar beklemekti. Vampir öğrencilerin arasına kaynaşmam için izin yoktu. Büyükannem ve Claire'de ortalıkta gözükmeselerde tören için hazırlıklara uğraştıklarını biliyordum. Evan'ı dün geceden sonra hiç görmemiştim belkide düşünmeme gerek yoktu sonuçta benimle ilgilenmek gibi yükümlülükleri sona ermiş Queenzel'deki öğrenci hayatlarına devam ettiklerini farz ediyordum.

Telefonumu çekmecenin üzerinden usulca alarak kontol ettim. Burda telefon nerdeyse hiç çekmiyordu. "Ah cidden nasıl bir coğrafyadayız." Dedim dudaklarımın arasından fısıltıyla kaçan sözleri.

Uyumayı denesemde sırtımdaki işaretin acısı her uyku girişimimde beni geri uyandırırken yatakta kıvranıyordum. Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. Daha ne kadar süre canımı yakacaktı bu?

Omuzlarında zayıf bir şekilde asılı duran geceliğin ince askılıklarını sırtımda oluşan dövmeye bakmak için aşağı indirdim. Aynda sırtıma bakmak daha doğrusu oluşan bu dövmenin siyah süslemeleriyle oluşan amplem bana çok garip görünmeye sanırım alışana kadar devam edecekti.

Bakınca bir insanın bile anlayabileceği dört elementin sırtımın ortasında daire şeklinde durduğu tıpkı bana yapılan ritüelde o dört vampirin durduğu gibi yer almışlardı. Tam ortalarına işlenmiş ruh elementi olduğunu düşündüğüm bir sembol daha. Toplam beş element. Ortadaki element beni temsil ediyor olmalı Seth daha önce bahsetmişti. Sırtımda bir işaret olduğunu fakat bunu Queenzel'e gittiğimde görebileceğimi söylemişti. Seth her ne kadar elementini bilmesede müthiş bir vampir.

Telefonum çekmediğine göre ne Ailemi nede Jane'i arayabiliyorum. Kahretsin!

Geceliğin zayıf iplerini geri omuzlarıma astıktan sonra ahşap tarafımı alıp saçlarımı aynada kendimi izlerken yavaşça tarıyordum.

Benim ailem gerçek ailem değilse asıl anne ve babam kimdi ?

Yüzleşmem gereken en büyük gerçeklerden biriydi bu. Gerçek ailem kimdi?

Henüz kimse bana bu konu hakkında bir şey söylemedi ama aynadaki görüntüme bakacak olursam en azından onlar hakkında bir kaç varsayımda bulunabilirdim.

Kan gibi koyu kızıl saçlar, güzel ve hayranlık duyulan bir yüz, beyaz ten ve mavi yeşil gözlerim... tabi vampir olduktan sonra kızıla döneceklerdi.

Anne ve babamın bendeki özelliklere sahip bireyler olduğu aşikar o yüzden ikisi ya da ikisinden biri kızıl saçlara sahipti. Beyaz tenimi kimden aldım acaba? Ya da göz ve yüz hatlarımı...

Aynada kendime odaklanmıştım. Öyleki kendi kendimi hipnoz edebilirdim, yüzümü biraz daha incelerken gözlerime odaklandım. Kitlenmiş vaziyette dururken aynada bir silüet belirdi. Hayır... iki kişinin bir silüetiydi bu, bir kadın ve bir adam görüyor gibiydim ama görüntü sisli hava gibi buğluydu.

Aynanın içinden o ışıltı yeniden çıktı. Şaşkın şaşkın bakıyordum. "Yine sen." Dedim. Varlığına alışkın olduğum için eskisi gibi korkmamıştım sadece bakıyordum. Rüyamdaki o beyaz saçlı kadının elinde toz haline getirdiği ışık bana salınarak yaklaştı ve anı bir hızla anlımdan kafatasımın içine girdi. Onun içeri girmesiyle bilincimi kaybetmiştim. Gözlerimi siyah bir perde bürürken beni yine bir yere getirmişti.

SEÇİLMİŞ BÜYÜLÜ KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin