11

301 28 16
                                    


"Ben sana dedim ama o kadar içme diye!"

Draco gözlerinin karardığını hissedip ağacın yanına yine kustu ve Harry başını iki yana sallayarak Draco'nun sırtını sıvazlamaya başladı. Kendisi de Draco kadar içmişti ama o yıllardır sıkı içiciydi, bu yüzden alışıktı. Fakat Draco'nun bu hayatında ikinci içki tecrübesiydi ve ayakta duramıyordu. Harry'nin desteği olmasa kaldırımda uyuyacaktı, ki birçok kişi şuan öyle yapıyordu. Draco iyice kustu, işini bitirdiğinde Harry cebinde ki mendiliyle onun ağzını sildi ve göz yaşlarını kuruladı.

"Yardımcı olayım" diyerek Draco'nun koluna girdi Jack.

Jack'in eli Draco'nun belini sardığında Harry onu hemen kendine çekti. Madem aşık olduğunu fark etmişti, hayatta kimselerle paylaşmazdı onu. "Ben hallederim, teşekkürler."

"Sizinle gelebilir miyim?"

"Neden?"

"Draco'nun son gecesi değil mi zaten? Bana demişti bugün bitiyor diye"

Harry uyuklamak için yer arayan ve boynunu öpüp duran Draco'ya kollarını sarmış ve "yoo" demişti. "Daha bir gün var?"

"Sonuçta bitti işte."

"Yirmi dört saat daha benim, uzak dur ondan Simon." Jack tereddütte kaldı ve Harry "iyiliğin için" diyerek arabaya bindirdi Draco'yu. Arka koltuktan bir polar çektiğinde sarışın olanın üstünü örttü.

Kendisi de binmiş eve doğru sürerken söylenip durmuştu. "Çok mu isteklisin bitmesine yani, hemen söylemişsin flörtün olacak o pisliğe!"

Draco Harry'nin koluna uzandı ve kuzgun elini çekmedi. Arabayı diğer eliyle sürmeye başlamıştı. Hâlâ sinirli ve üzgündü. "Ola ola sana mı aşık oldum ben? Onca insan varken, sana mı?"

"Harry..."

"Sus Draco, sus artık."

Eve vardıklarında herkes uyuyordu, bu yüzden kimseye görünmeden Draco'yu arabadan çıkardığında bu çocuğun ayakta duracak halinin olmadığını fark etti. Ona omzundan destek vererek eve kadar geçirdi ve merdivenlerde taşımak zorunda kaldı. Odasına girmişti sonunda. Draco'yu yatağa atmış, hava alsın diye kazağını soyup pantolonunu eşofmanıyla değiştirmişti. Kendi üstünü de çıkarınca Draco'yu ayağa kaldırıp yüzünü yıkadı fakat sarışın olan hâlâ kendine gelemedi.

Harry en iyisi olarak uyuması gerektiğine karar vermiş ve ışıkları kapatarak yatağa geçmişti. Kolunu Draco'nun karnına attı, onun boynuna girdi ve gözlerini kapattı.

Çok değil, on beş dakika sonra dudaklarının üstünde ki sıcak nefesle araladı göz kapaklarını. Grilerin parlak bir şekilde kendisine baktığını fark edince Harry onun belini okşamaya başladı. "Kendine geldin mi?"

"Biliyor musun, ailem öldüğünde sekiz yaşındaydım."

Harry sustu, Draco'nun hâlâ ayık olmadığını fark etmişti.

"Trafik kazası" dedi fısıltıyla. "Sonrada beni yetimhaneye verdiler. Kötü günlerdi, orada başıma gelmeyen şey kalmadı."

Sonra sustu Draco, yeniden gözlerini kapattı. Harry onun kirpiklerini izliyor ve neler olduğunu çok merak ediyordu. Yavaş bir fısıltıyla "ne oldu?" Diye sordu.

"Müdür hep döverdi beni..." Gözlerini aralamıştı. "Neden diğer erkekler gibi güçlü değilim diye döverdi. Müdire hanım da tırnak uçlarıma cetvelle vururdu her gün. Öyle sert vururdu ki, bir ara işaret parmağımın tırnağı koptu ve beni hastaneye bile götürmediler. Ondan sonra oda arkadaşlarım da hep döverdi beni. Benden yemeğimi isterler, bende vermek istemezdim. Zorla alırlardı, çoğunlukla aç uyurdum, bu yüzden bünyem hassas çünkü düzgün beslenerek büyümedim. Yemek yemeyi de bu yüzden çok severim, küçükken yemediklerimin acısını çıkartıyor gibi hissediyorum."

Dude Don't Be Silly, He's Twenty-sevenWhere stories live. Discover now